Makale

KUR’AN’DA DENEME ANLAMIYLA FİTNE 1

‘Fitne’ kelimesinin aslı ‘fe-te-ne” fiili; sözlükte, altın ve gümüş gibi değerli madenlerin saflığını anlamak için onları ateşte eritmek demektir.

Bu anlamdan hareketle Kur’an bu fiili insanı ateşe veya azaba sokmak anlamında kullanıyor.

“Ateş üzerinde azaba uğratılacakları gün (görevli melekler onlara şöyle der): “Azabınızı tadın! İşte acele isteyip durduğunuz şey budur.” (Zariyât 51/13-14)

Bazen de deneme ve sınama anlamındadır. Tâhâ 20/40da olduğu gibi. (el-Isfehânî, R. el-Müfredât, s: 559)

Bazı âyetlerde ise belânın içine düşmek manasında kullanılıyor:

“Onlardan “Bana izin ver, beni fitneye (isyana) sevk etme” diyen de vardır. Bilesiniz ki onlar (böyle diyerek) fitnenin ta içine düştüler. Şüphesiz ki cehennem, kâfirleri elbette kuşatacaktır.” (Tevbe 9/49)

“Onlar, sana vahyettiğimizden başkasını bize karşı uydurman için az kalsın seni ondan şaşırtacaklardı. (Eğer böyle yapabilselerdi) işte o zaman seni dost edinirlerdi.” (İsrâ 17/73. Ayrıca bkz: Yûnus 10/83. Mâide 5/49. Hadid 57/14. Enfâl 8/25)

Bu fiilin masdarı ‘fitne’, sözlükte, deneme ve imtihan, sınama, maddi ve manevi sıkıntı, üzüntü, belâ ve felaketle imtihan etme gibi anlamlara gelir.

Fitneyi azabın doğmasına sebep olan şey diye de anlamak mümkün.

“Onlardan öylesi de var ki: «Bana izin ver, beni fitneye düşürme» der. Bilesiniz ki onlar zaten fitneye düşmüşlerdir. Cehennem, kâfirleri mutlaka kuşatacaktır.” (Tevbe 9/49)

Buradaki fitne, Kur’an’daki çok anlamlığın (vücuh’un) bir örneğidir.

Fitnenin ondan fazla anlamı yukarıda geçti. Burada pasaja en uygun mana ‘ginah’ olabilir. (Allahu a’lem)

Fitne, Allah’tan (cc), ya da kullardan kaynaklanan sıkıntı, musibet, katl (savaş, öldürme), azap vb hoş görülmeyen fiilleri ifade eder.

Bunlar Allah’tan sadır olmuşsa bir hikmete dayanır. İnsanlardan kaynaklanırsa bunun tersi olur. Bundan dolayı Allah (cc) böyle bir fitneden insanları men etmektedir. (el-Isfehânî, R. el-Müfredât, s: 559)

“… Sizi çıkardıkları yerden (Mekke’den) siz de onları çıkarın. Zulüm ve baskı (fitne), adam öldürmekten daha ağırdır...” (Bekara 2/191)

İlk dönem tefsircilerine göre buradaki fitne aslında deneme anlamında olmakla birlikte daha çok şirk, ya da mü’minlerin inançlarına yönelik baskı ile imtihan edilmeleri anlamındadır. (Taberî, İbni Cerir. Câmiu’l-Beyân, 2/197)

‘Fitne’ kelimesi bunlardan başka küfr, azgınlık, sapıklık, günah;

ayrılık, iç ihtilaf, kargaşa, kavga, nifak, ihtilaf, birbirine düşme, çekişme, karışıklık (bkz: Enfâl  8/79); 

delilik, azap, belâ, musibet; aklını çelmek, gönlünü çalmak, kandırma (iğva), kışkırtma, baştan çıkarma;

zulüm, baskı, ve kalbin bir şeye fazla meyletmesi gibi manaları da vardır.

Kişinin aklını çelip ona azap kazandırdığı için şeytana,

kişiye zarar verdiği için hırsıza, aynı kökten gelen ‘fettân’ denmiştir.

İnsanın gönlünü çelen, hırsını artırıp günaha sürükleyen altın ve gümüşe, de ‘iki fettân’ denmiştir.

Aynı kökten gelen ‘meftûn’; aklından zoru olmak anlamından hareketle, deli gibi tutulmak, aşık olmak, çok beğenmek anlamları kazanmıştır.

‘Fitne’, aynı zamanda inanç uğruna uğranılan ağır işkence anlamına da gelmektedir. Şu âyette de bu anlamda geçiyor:

“Ama inanmış erkek ve kadınlara işkence ederek onları fitneye düşürenler, eğer tevbe etmezlerse, onlara cehennem azabı vardır. Yakıcı azap da onlaradır.” (Burûc 85/10)

-Olumlu anlamıyla fitne;

‘Fitne’ kelimesinin sözlük anlamına göre o, iyiyi kötüden, arı olanı kirli olandan, doğruyu yalancıdan ayıran bir metodtur.

İnsanlar arasında suç, kötülük, kirlilik arttıkça onların karşılaşacağı fitne de çok olacaktır.

Fitne bu anlamda toplumun kirlerini arıtan, temizleyen bir temizleyici gibidir. Nitekim içinde zorlukları, sıkıntı ve meşekkatleri barındıran savaş da bir fitnedir. Savaş bazen, insanların hatalarını, pisliklerini kendi önlerine koyar.

İnanç uğruna belâ ve sıkıntılara uğrama anlamındaki fitne, olumsuz bir anlam taşımamaktadır.

Bu gibi sıkıntılar inanan kişiyi kararlı kılar, iradesini güçlendirir, ahlâkını arındırır. Böyle bir fitne kişiyi ve toplumu dinî yönden geliştirir, onların hatalarını gösterdiği gibi, din uğruna sabırlarını da ortaya koyar. Böylece Allah’ın vereceği karşılığı almalarına zemin hazırlar.

Bu bağlamda ‘fitne’ ile ‘belâ’ yaklaşık aynı anlamdadır. Zira her ikisinde de insana erişen bir sıkıntı, darlık, zorluk manası vardır. Ne ki ‘fitne’nin kapsamı biraz daha geniştir.

‘Belâ’ yalnızca Allah’tan geldiği hâlde, ‘fitne’ hem Allah’tan hem de kullardan gelebilir. Kişi kendisini fitneye düşürdüğü gibi, başkalarını da fitneye uğratabilir.

‘Fitne’ kelimesinde azap, zorluk ve kötülük yönü daha fazladır.

‘Fitne’ öncelikli olarak bir sınav yolu olduğuna göre, hem ni’met sebebiyle, hem de nıkmet’ten (darlıktan) dolayı olabilir.

İnsanlar karşılaştıkları bütün değerlerle imtihana tabi tutulabilirler. Nitekim Kur’an şöyle diyor:

“Biz sizi bir imtihan olarak hayır fitnesiyle de şer fitnesiyle de deniyoruz. Ve eninde sonunda Bize döneceksiniz.” (Enbiyâ 21/35)

Demek ki ‘fitne’, yani imtihan bir hikmete bağlı olarak bazen Allah’tan gelir, bazen de kulların hataları sebebiyle meydana gelir.

Böyle olunca da ‘fitne’, bizzat o fitneyi meydana getiren için bir uyarı, bir düzelme veya aklını başına alma imkanıdır.

-Allah’a nisbetle fitne;

Allah’ın (cc) fitne vermesi (denemesi) O’na ait bir hikmete dayanır ve insanın tekâmülüne sebep olur. Kur’an’ın kimlerin denendiğini haber veriyor:

-Peygamberlerin denenmesi

Mesela Süleyman’ı (as);

“Andolsun, biz Süleyman’ı imtihan ettik. Tahtının üstüne bir ceset bıraktık. Sonra tövbe edip bize yöneldi.” (Sâd 38/34)

Musa (as) da denemeye tabi tutulan elçilerdendir. Allah (cc) onun için şöyle diyor:

“… O zaman da seni tasadan kurtarmış ve seni (bazı sıkıntılarla) iyice denemiştik…” (Tâhâ 20/40)

Hz. Musa (as), kendisi Tûr dağında iken kavminin altın buzağıya tapması üzerine onların içerisinden Allah’tan af dilemek üzere yetmiş kişi seçmişti. Onlarda gördüğü tereddüt üzerine Allah’a dua etti ve bu olayın kendileri hakkında bir imtihan (deneme) olduğunu söyledi. (Bkz: A’raf 7/155)

Şeytanın peygamberlerin davetine ve hedeflerine gölge düşürme çabası da onlar için bir iman sınavıdır.

“Senden önce hiçbir rasûl ve nebî göndermedik ki, bir şey temenni ettiği zaman, şeytan onun bu temennisine dair vesvese vermiş olmasın.

Ama Allah, şeytanın vesvesesini giderir. Sonra Allah, âyetlerini sağlamlaştırır. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Allah, şeytanın verdiği bu vesveseyi, kalplerinde hastalık bulunanlar ile kalpleri katı olanlara bir imtihan vesilesi kılmak için böyle yapar. Hiç şüphesiz ki o zalimler, derin bir ayrılık içindedirler.” (Hacc 22/52-53)

Hüseyin K. Ece

MİRATHABER.COM -YOUTUBE- 

YAZARIN DİĞER YAZILARINA ULAŞMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ 

 

Recent Posts

  • Gündem

İsrail Hunharca Bombalamaya Devam Ediyor

İsrail Hunharca Bombalamaya Devam Ediyor İsrail'in Gazze'ye Gece Boyunca Yaptığı Bombardımanlar Sonucunda Ölü ve Yaralılar…

35 dakika ago
  • Gündem

ABD’li Senatörün Gazze Yorumu: “Gazze Hiroşima Olsun”

ABD'li Senatör Lindsey Graham Gazze Hakındaki Rezil İfadelerine Tepki Yağdı. Gazze İçin "Gazze Hiroşima Olsun"…

2 saat ago
  • Gündem

Türk Yahudisi Erroll Gelardin’in Sözleri Doğru mu?

Türk Yahudisi Erroll Gelardin'in Sözleri Doğru mu? Atatürk Sabataycı mı? İsrail vatandaşı Türk Yahudi yazar…

3 saat ago
  • Gündem

Küresel Tehditlere Karşı Aile: II. Uluslararası Sempozyum Gaziantep’te Başlıyor

Küresel Tehditlere Karşı Aile: II. Uluslararası Sempozyum Gaziantep'te Başlıyor Küresel tehditlere karşı ailenin önemi üzerine…

4 saat ago
  • Gündem

EMİN ÇÖLAŞAN’A SAĞLIK VE İSLAM’A DÖNÜŞ DİLERİM

Allah’ın insanlığa son elçisi Hz. Muhammed’in açıklamasına göre göre: “Akıllığın ilk belirtisi, Allaha iman ve…

5 saat ago