islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5209
EURO
34,8509
ALTIN
2.489,09
BIST
9.524,55
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
16°C
İstanbul
16°C
Az Bulutlu
Cuma Yağmurlu
15°C
Cumartesi Az Bulutlu
19°C
Pazar Az Bulutlu
20°C
Pazartesi Çok Bulutlu
18°C

KUR’AN’I HAYATIN İÇİNDE ANLAMAK VE YAŞAMAK 

KUR’AN’I HAYATIN İÇİNDE ANLAMAK VE YAŞAMAK 

Müslüman, hayatını yaşarken karşılaştı­ğı bütün olaylarda ve yapacağı bütün davranışlarda kendisine yol gösterecek dinî bir ölçüte sahip olmak zorundadır. Bu­nun için de kendisi için bir bilgi objesi olan  Kur’ân’a yönelmesi ve onun verdiği bilgileri, önerdiği kural ve ilkeleri öncelemesi gerekmektedir.  Bunun da anlamı Kur’ân’da yer alan ilkelerin, kuralların veya bilgilerin edimlerimizde,  etkinliklerimizde öne  alınması ve hayatımızı yaşarken ilk sıraya konulması demektir.  Bir başka ifade ile ça­ğımızın hukuk terminolojisinde yer alan hukukun üstünlüğü il­kesinin İngilizce ifadesiyle “rule of law”ın, yani hukukun edimlere, eylemlere hâkim olması anlayışında olduğu gibi Kur’ânî bilgilerin ve kuralların,  kısaca Kur’an ruhunun davranışlarımı­za  ve  hayat tarzımıza hâkim olmasıdır.

Bu durum,  Kur’an’ın inzali  döneminde ve sonrasında  yaşanan bir olguydu, ama günümüzde  maalesef yeterince yaşanmıyor.  Zira tenzil döneminde Müslümanlar,  öğrenme ve anlamak   amacıyla  Kur’an okurlar ve Hz Peygamber’in “Sizin en hayırlınız Kur’an’ı öğrenen ve öğretendir”[1] sözünü, öğrenme ve anlama amaçlı Kur’an okuma faaliyetine yönelik bir mesaj  olarak anlarlardı. Günümüzde ise  Müslümanlar, Hz. Peygamber’in bu mesajındaki “öğrenen ve öğreten” ifadesini, “okuyan ve okutan”  şeklinde  anlıyor ve bunun  çabası içinde oluyor, fakat Kur’an’ın içeriğini  öğrenmek ve anlamak için  yeterince  bir çaba göstermiyor.

Tenzil döneminde yaşayan Müslümanlar, karşılaştıkları  sorunlara çözüm  aramak, sıkıntılı süreçlere ve bunalımlı dönemlere karşı direnç sağlamak amacıyla  Kur’an okurlarken, günümüzde  yaşayan Müslümanlar   için  böyle bir durumu düşünmek bile söz konusu   olmuyor.

Tenzil döneminde Müslümanlar, Kur’an’ın verdiği mesajlara, bilgilere, ilke ve  kurallara  büyük duyarlılık  gösterirler; Kur’anî  bilgileri, ilkeleri ve kuralları,  hayatları için  bir ölçüt olarak kabul ederlerdi. Günümüzde ise Müslümanlar, Kur’an’ın  muhtevasından elde ettikleri  bilgileri hayatları için  bir ölçüt olarak  görmekten ziyade, yazıldığı kağıdın kalitesine, rengine, hattındaki süslemelerine  ve şekline daha çok  önem veriyor.

Kur’an’a bu tür  yaklaşımların, onun bir iman objesi olarak   kabul  görmesini  ve  ona olan   duygusal   bağlılığın ve  duyarlılığın  devam etmesini  sağlamış ve   geliştirmiş olsa da,  bilgi  boyutunu   ihmal ettiği görülüyor. Bir başka  ifade  ile    ilkesel ve bilgisel  boyutu ile   değil de,  Kur’an’ın şekil  yönü ile kültürel olgulara bağlam yapılması, dinî duyarlılığı ve duygusallığı  önemli ölçüde artırmış olsa da, muhtevasının anlaşılmasına  bir katkıda  bulunmadığı    anlaşılıyor.

Nitekim Kur’an’a duygusal yaklaşım örnekleri  arasında   sayabileceğimiz, Kur’an’dan isim  arama, minber, mihrap ve kubbeye  ayet  yazma, abdestsiz Kur’an’a dokunmama, belden aşağı Kur’an’ı  tutmama, yeni doğmuş çocuğun yastığının altına veya arabanın torpido gözüne  Kur’an koyma, anlamını bilmese de ölü evinde ve mezarlıkta Kur’an okutma veya  sevap kazanmak, kazadan ve beladan korunmak için Kur’an okuma vb. örnekler, Kur’an’a olan  duygusal bağlılığımızı  yansıtan   belli başlı çarpıcı örnekler arasında yer alıyor.

Mesela çocuklara isim verilirken, verilecek ismin Kur’ân’da olup olmadığına bakılması, güzel bir  yaklaşım tarzı olarak görülüyor.  Ancak bu yaklaşım  tarzı,  her ne kadar Müslümanın  Kur’ân’a olan ilgisini ve  duygusal bağlılığını göste­ren bir olgu  olarak görülse de, anlamı bilinmeden verilen bazı isimlerin sorunlu olduğu  gerçeğini de  gözden ırak tutamıyor.   Nitekim aleyna, venhar ve yûled [2] gibi bazı sözcüklerin isim olarak çocuklara verilmesi  bir sorun oluşturuyor. Dolayısıyla kimi Müslümanın, Kur’ân’ı hayatın içinde bireysel olarak anlamadığını, anlamaya ça­lışmadığını veya anladığını da anladığı kadarıyla yaşamadığını gösteriyor.

Bir zamanlar Konyalı bir vatandaşın araçlara monte edilebilen bir “besmelematik” icat ettiği ve aracın kontağı açıldığında besmele çektiği haberi, gazetelerde yer almıştı. Bu ise  dini algılama biçiminin, yaşam biçimine nasıl dönüştüğünü gösteren bir  başka örnektir.  Zira dinî kurallar, insanın  Allah inancını içselleştirmesi için var olan kurallardır ve Allah’ı içselleştiren de makine değil, bizzat insanın kendisidir. Çünkü Allah  Teâlâ bizim içimizdedir ve bize şah damarımızdan daha yakındır[3].

Müslümanın da bunun bilincinde olması ve bu bilinçle bireysel ve toplumsal sorumluluklarını   yerine getirmesi gerekir. Ne var ki   günümüzde bu bilincin  gittikçe   kaybolmaya  başladığı, dolayısıyla da  “Din” in bazı formalitelerin yerine getirildiği içi boş kurallar yığınına  dönüştürüldüğü görülüyor. Nitekim  Anne-babasını huzur evine koyup da, anneler ya da babalar gününde onları ziyarete giden bazı evlatlar gibi, sadece kandil gecelerinde veya belli günlerde dinî  ritüelleri yerine getirmekle İslam’ın kapsayıcılığı, derinliği ve kişilik yaratıcı niteliği ile yaşandığı  zannediliyor. Oysa  her Müslümanın, Tantavi Cevherî’ nin de  dediği gibi Kur’anî bilgileri, hayatının ve sağlığının  devamını ve korunmasını sağlayan bir gıda; hastalığını tedavi eden bir  deva gibi algılaması, bunun  da bilgisine ve bilincine sahip olması gerekiyor. [4]

Bunun için  de Müslüman, Kur’an okumalıdır.  Sadece okumakla yetinmeyip onun bilgisine  sahip olmak  için anlayarak da okumalıdır.  Okuduğu  ayetlerden  elde ettiği bilgiler ile   yaşadıkları arasında  bir köprü kurarak,  bu bilgilerin  hayatına girmesine  izin vermelidir.   Bunun için de  hem meallerden, hem de  tefsirlerden  yararlanma  cihetine  gitmeli; daha sonra da  okuduğu meallerden ve tefsirlerden    elde edebildiği her bilgiyi, her kuralı ve her ilkeyi, hayatına yansıtmaya çalışmalı  ve bunları hayatın içinde   anlamlandırma gayreti içinde olmalıdır. Bunun içinde  Kur’anî bilgiye  değer vermeli, iyi-kökü, doğru-yanlış, güzel-çirkin her çeşit olay  karşında yapacağı  tercihlerde   onun bilgilerini, ilkelerini ve kurallarını öncelemeli; bu bilgi, kural ve ilkelerle  yaşadığı hayat arasında bir  ilişki  kurmalıdır.

Daha açık bir ifade ile  hayatımızı yaşarken doğru-yanlış ayırımında Kur’an’ı ölçüt almak, onun neyi onaylayıp neyi onaylamadığını, neyi değiştirip neyi değiştirmediğini, neyi tashih edip neyi etmediğini, neyi iyileştirip  neyi iyileştirme kapsamına almadığını, ne gibi kurallar koyduğunu, hangi öğütleri yaptığını, neleri açıkladığını, açıklayıcı, yönlendirici ve tespit edici yönlerinin  neler olduğunu  bilme  ve öğrenme  çabamız, Kur’anî bir  hayat yaşama arzumuzu ve niyetimizi ifade ediyor.

Bunun içinde iyi günümüzde,  kötü günümüzde, evimizde, bağımızda, bahçemizde, iş yerimizde, yolculuğumuzda,  kısaca hayatımızın  her alanında, her  zaman ve her mekanda  Kur’an’la  birlikte olma bilincine sahip olmamız ve onun rehberliğine muhtaç olduğumuzu  asla unutmamamız gerekiyor. [5]   Çünkü Allah Teâlâ,   Allah’ı unutan, bu yüzden Allah’ın da kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın”[6] buyuruyor ve  bizi  bu konuda uyarıyor.

 Prof. Dr. Celal Kırca 

 

[1] Buharî,  Fedailü’l Kur’an,21.

[2] Bu konuda geniş bilgi için bkz. Celâleddin Çelik, İsim Kültürü ve Din, Konya 2005,s. 76; Murat Sülün, Türk Toplumunun Kur’ân-ı Kerim Kültürü, İs­tanbul, 2005, s. 64-66.

[3].Kâf,50/16.

[4] Bkz. Tantavî Cevheri, el-Cevahir fi Tefsiri’l Kuran, Mısır,1931,1/8; Celal Kırca, Kur’an ve Modern Bilimler, İstanbul,1981,116-117.

[5] Geniş bilgi için bkz. Celal Kırca, Hayatın İçinde Hayatla Birlikte  Kur’an’ı  Anlama, Ankara 2019, s, 402-427.

[6]  Haşr,59/19.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.