islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,3192
EURO
35,0609
ALTIN
2.309,09
BIST
9.079,97
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Açık
21°C
İstanbul
21°C
Açık
Cuma Az Bulutlu
23°C
Cumartesi Az Bulutlu
21°C
Pazar Parçalı Bulutlu
21°C
Pazartesi Az Bulutlu
23°C

MABETLERİMİZİN BÜLBÜL VE EĞİTİMCİLERİ

MABETLERİMİZİN BÜLBÜL VE EĞİTİMCİLERİ
18 Temmuz 2022 10:01
A+
A-

Bir önceki yazımızda YAZ KUR’AN KURSLARI ile camilerimizin dünya bülbülleri ile cıvıl cıvıl hale geldiğini ve kurs uygulamaları ile ilgili birkaç ibretli olayı dillendirmeye çalışmıştık.

Diyanet İşleri Başkanlığımızın, Yaz Kursları ile ilgili olarak 2005 yılından bu yana ciddi çalışmalar sürdürdüğünü duyuyoruz. Kurslarda görev alacak olanlarla ilgili seminer çalışmaları, kitap hazırlıkları da bu kapsamdadır.

Din gibi hassas ve önemli bir konunun genç dimağlara aktarılması ve sevdirilmesi gerçekten tahmin edilenden daha zor ve güç bir iş. Bu zor ve aşk gerektiren faaliyeti sürdürecek olanlar, mutlaka psikolojik ve pedegojik yönden oldukça donanımlı olmaları gerektiği sanırım hepimizin kabulleneceği bir konudur. Bir başka deyişle bu görevi icra edenler, hem VAKIF, hem VÂKIF ve hem de ÂŞIK olmalılardır.

Bu yazımızda, şu iki soruya “malumu ilâm” kabilinden de olsa cevap vermeye çalışacağım.

Eğitim ve öğretim konusunda en verimli bir sonuca ulaşabilmek için nasıl bir öğretim tekniği uygulayalım?

Öğrencilerle iletişim kurma konusunda hangi ilkelere dikkat edelim?

İletişimde Dikkat etmemiz Gereken Temel İlkeler

Gerek ebeveyn gerekse öğretici olalım. Her halde gençlerle sağlıklı bir iletişim kurmamız gerektiğini unutmayalım. Bu konuda uzmanların uygulamayı tavsiye ettiği bazı kurallar vardır.

Bunları maddeler halinde şöyle özetleyebiliriz:

  • Kabul dilini kullanalım: Çocuklarımız bir konuyu anlatırken onları sessizce dinleyelim; onlar konuşurken sözünü kesip eleştirmeye kalkışmayalım.
  • Konuşmalarının bazı yerlerinde onlara kapıyı aralayalım. “Evet, seni anlıyorum, bunu daha sonra konuşalım, bu bahsettiğin konu senin için çok önemli çocuğum…” gibi cümlelerle konuşmalarına eşik açalım.
  • Onları etkin bir tarzda dinleyelim, yani yorum yapmaksızın dinleyelim onları. Anlattığını bir başka cümle ile ifade ederek ve “ben senin anlattıklarından şunu anladım…” deyip, sorunun çözümünü çocuğa bırakalım.
  • Öğrencinin bir problemini konuşmak için ona özel bir zaman ayıralım. Onunla ilgilenirken diğer öğrencileri bekletmeyelim.
  • Bu kuralı öğretim sırasında da uygulayalım. Grup çalışmalarına önem verelim. Meselâ; namaz surelerini öğretirken “yarın şu sureyi ezberleyip gelin” demek yerine, “haydi, hep beraber şu sureyi ezberleyelim,” diyelim ve sureyi ayet ayet önce biz okuyalım, sonra öğrencilerin koro halinde tekrar etmesini isteyelim.
  • Onlara güvenelim. Onlara güvenmediğimizi ortaya koyan çapraz sorulardan ve cümlelerden sakınalım. Anlatımda çelişkiler varsa bunları hemen yüzüne vurmayalım:   Meselâ çocuk: “Hiçbir yere uğramadan eve geldim” cümlesinden sonra, “ Gelirken Hasan arkadaşımla bir süre pastanede oturduk” cümlesini kullanmışsa, ona hemen şu itirazı yöneltmeyelim: “Biraz önce hiçbir yere uğramadığını söylememiş miydin?” gibi.
  • Sen iletisi yerine “Ben” iletisini kullanalım, yani “senin şu davranışlarından hoşlanmıyorum, evi darmadağınık etmişsin, ne bu rezalet?” cümlelerinin yerine şu cümleler daha etkin ve daha sevecendir:

“ Yavrum, ben şu tür davranışlardan hoşlanmıyorum.

Ben bir konuyu anlatırken, karşımda birisinin kıpır kıpır hareket etmesinden veya bir başkasıyla konuşmasından huzursuz oluyorum. Sanırım aynı durumda siz de rahatsız olursunuz.

Çocuklar, ben düzenli oturmalarınızdan, okurken kelimeleri düzgün telaffuz etmenizden çok memnun oluyorum”.

  • Üç dili çok güzel kullanalım: Konuşma dili, göz dili ve hal dili.
  • Değerlerimizin telkininde en etkili yolun, hâl dili olduğunu unutmayalım. Çocukların birer fotoğraf makinesi oldukları hepimizce malumdur. Sözlü olarak yapılan bir takım ahlaki öğütlerden ziyade, çocuklar öğretmenin ve ebeveynin davranışlarından etkilenirler. Sigara içen bir hoca, anne ve babanın, çocuğa sigaranın zararlarını anlatması etkisiz kalır.

İletişimde Engeller Nelerdir?

Dilerseniz şimdi de çocuklarla aramızdaki iletişim engellerini sayalım:

Bazı davranışları vardır ki, bunlar çocuklarla olan iletişimi bir bıçak gibi keserler. Dolayısıyla eğitimciler bu tür davranışlardan sakınmalıdırlar. Nedir bunlar?

1.) Onlara emir ve gözdağı vermekten sakınalım. “Bir daha böyle davranırsan seni çok fena yaparım” gibi.

2) Eleştirmek, azarlamak ve yargılamak da iletişimi keser. Onların hataları anlatılırken yine farklı bir dil kullanılmalı, hele başkalarının yanında asla azarlanmamalı.

3)  Hep öğüt verici olmak. Evet, “Ben her şeyin en doğrusunu bilirim” havasına bürünerek nutuk çekmek de iletişimi kesebilir. Öğüt ve nasihat eğitim ve öğretimin olmazsa olmazlarındandır; ama bu, yerinde, zamanında ve ölçülü olmalıdır; dozu kaçırılmamalıdır.

4) Onlara alaycı bir tavır takınarak, küçümseyici cümlelerle cevap vermek; onlara değer vermediğimizi ima etmek de, iletişimi koparan nedenlerdendir.

5)  Mukayese etmek. Çocukların hiç sevmedikleri bir tavır, öğretmenin ve ebeveynin kendilerini başka çocuklarla mukayese etmeleridir. “Filanca şöyle bir davranışta bulunuyor, ne güzel! Hayranım o çocuğa” gibi.

6)  Konuyu saptırmak da iletişimi keser. Çocukları doğru anlamak gerekir. Bir konudan söz ederken o konuyu saptırmamak lazımdır.

7) Verilen sözlerin tutulmaması. Herhangi bir konuda söz verilmişse o söz yerine getirilmelidir. Verilen sözlerin, vaatlerin yapılmaması da iletişimi kesen nedenlerdendir.

İletişimde Kolaylıklar

1.) Onlarla empati/duygudaşlık/ kuralım. Onların seviyelerine inmesini bilelim. Hata bazen fiziken çömelip onlarla göz göze gelelim, sohbeti öyle sürdürelim.

2.) Onların ufak tefek hatalarını hoş görelim, taşıyamayacakları ödev yüklemekten ve ağır cezalar vermekten şiddetle sakınalım.

3.) Gözümüz daima onlar üzerinde olsun, onları kontrolsüz bırakmayalım, ama bu kontrolümüzü onlara hissettirmeyelim. Sanki bir dedektif gibi onların davranışlarını, arkadaşlarını kontrol edelim ve tanıyalım.

4.) Birçok konularda bizim de onaylayabileceğimiz seçenekler sunalım onlara ve onların da görüşlerini almış olalım.

5.) Hayat yolunda karşılaşabilecekleri zorlukları göğüslerken daima yanlarında olduğumuzu hatırlatalım onlara.

6.) Sorumluluk duygusu da verelim ve onlara güvendiğimizi hissettirelim.

Velhasıl

Zor olduğu kadar ecri de bol olan bu görevi ifa ederken, şunu da unutmayalım ki, bizler ana rahminden itibaren tüm çocukluğumuz boyunca duyduklarımızı, gördüklerimizi pozitif ve negatif yönleriyle bir kompitür gibi depolar, şuuraltımıza atarız ve bunlar ileride bizim hayatımıza yön verir. Başarılarımızın ve başarısızlıklarımızın temeli çocukluk döneminde atılır. Bu bakımdan sorumluluklarımız oldukça ağırdır.

Yazımızı bazı ayet ve hadis mealleri ile noktalarken, eğitim ve öğretim gibi kutsal bir görevi üstlenmiş olan fedakâr kadroya başarılar diliyorum:

“Rabbimiz! Bize eş ve çocuklarımızdan gözümüzün aydınlığı olacak insanlar ihsan et.”                                                                            (Fürkan,25/74) 

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

“Ey îman edenler! Kendinizi ve âilenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyunuz…” (Tahrîm, 6)

Rasûlullah (sav) da şöyle buyurdular:

“Çocuklarınıza ikrâm edin ve terbiyelerini güzel yapın.” (İbn-i Mâce, Edeb, 3)

Bir defasında da Hz. Peygamber (sav), üzerine küçük abdestini yapan torununu:

“–Nasıl olur da sen Rasûlullah’ın üzerine küçük abdest yaparsın?” diye pataklamaya kalkan Ümmü Fadl’a:

“–Oğlumun canını yaktın. Allah sana rahmet etsin!” buyurarak çocukların bu tür sıkıntılı hâllerine tahammül etmek gerektiğini göstermiştir. (İbn-i Mâce, Tabir, 10)

O, torunları mübârek kucağındayken bile namaza durur, secdede iken torununun sırtına çıkması üzerine secdesini uzatırdı. Çocuğa müdahale etmek isteyenlere:

“–Bırakın, çocuk hevesini almış olsun!” buyururdu.

Yine o Peygamber (sav), bir çocuk ağlaması duyduğu zaman namazı kısa keserdi. Bir defasında evinde namaz kılarken bir çocuğun ağlaması üzerine namazını kısa tutmuş ve ev halkına:

“–Onların ağlamalarının beni üzdüğünü bilmiyor musunuz?” buyurmuştu.

On yaşından itibaren on yılını Hz. Peygamber (sav)’in hizmetinde geçiren Enes (ra) anlatır:

Rasûlullah’a tam on sene hizmet ettim. Bana bir defa bile: Öf! demedi. Yaptığım bir şeyden dolayı: Niye böyle yaptın? diye azarlamadığı gibi, yapmadığım bir şey sebebiyle: Şöyle yapsan olmaz mıydı? da demedi.” (Buhârî, Savm 53, Menâkıb 23; Müslim, Fezâil 82)

Bu hayırlı yaygın eğitim kurumlarımızda görev yapan fedakâr eğitici ve öğreticilerimize sağlık, esenlik ve başarılar diliyorum..

                              

ETİKETLER: ÜSTMANŞET
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.