islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5230
EURO
34,8079
ALTIN
2.434,34
BIST
9.722,09
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
22°C
İstanbul
22°C
Az Bulutlu
Perşembe Parçalı Bulutlu
20°C
Cuma Az Bulutlu
20°C
Cumartesi Az Bulutlu
18°C
Pazar Az Bulutlu
19°C

Metaverse, Eğitim ve Sanal Gerçeklik…

Metaverse, Eğitim ve Sanal Gerçeklik…
29 Mart 2022 10:00
A+
A-

Post Hümanist çağın en büyük özelliği, Post Truth çağının başlamasıdır. Yani insan ve gerçeklik ile insan sonrası ile yapay zekâ ve sanal gerçeklik arasında birebir ilişki söz konusudur. İnsanın devreden çıkarılacağı bir zeminin insan tarafından kullanıma dâhil edilmesi ise insanın aymazlığının ve cehaletinin en önemli göstergesidir.

Modern düşünce, başlangıcından itibaren Tanrı ve O’nun evrene müdahil oluşuna reddiye olarak öne çıkmaktadır. Ulûhiyetin göz ardı edildiği bir zeminde sahih ve sahiciliğin yer bulmaması normale dönüşür. Bu yüzden modern düşünce bir kurgu üzerinden yürür. Çünkü bu kurguda tanrısal olana yer yoktur. Modern İnsan, kendi beşeri aklı ile her şeyi kavrayabilecek bir donanıma sahip olduğu inancı üzerinden modern düşünceyi kurduğu için kurgusallığı gözüne batmamaktadır. Yapaylık bu kurgusal olanın tabii tezahürüdür. Bu yüzden zekânın yapay olarak tesmiye edilmesi, modern düşüncenin yapısı ile uyumludur. Fakat tanrısal olanı ret, insanı redde yönelik güçlü bir eğilimi de içinde taşımaktadır. Tanrının ölümünün ilanı bu başlangıcı sağlamıştır. Ölen tanrının geride bıraktığı insanın yerine daha güçlü ve daha akıllı bir varlık tasarımı yapılabilir. Bunu yapmak, ölen tanrının yerine kurulmayı da zorunlu kılacaktır. Bu çerçeve içinde teknolojik gelişimin dinamiklerine bakılmalıdır.

Teknolojinin insanın hayatını kolaylaştırdığını bir ilke olarak öne çıkartmak moda bir deyime dönüştü. Hızın varlığı, bir saatte istediğin yere varmayı, hastalığını geciktirmeden tedavi edebilmeyi, telefonla sevdiklerine kavuşmayı vesaire üzerinden övmek neredeyse bir kulluk biçimi kazandı. Hâlbuki meseleyi derinden ele aldığımızda, bütün bu gelişmeler bizi biraz daha sahici ilişkiden, insani sıcaklıktan uzak kılmaktadır. İnsanın insanlığından uzaklaşması bu teknoloji sayesinde gerçekleşti. Örneğin, tıp için insan, el, kol, bacak, kafa, beyin, ciğer, nefes yolları, idrar yolları, cilt, psikolojik zemini vesaire ile bölümlere, parçalara indirgenmektedir. İnsanın bütünlüğü, sıcaklığı, samimiyeti, safiyeti, acısı, hüznü vesaire kaybolmaktadır. Çıkara endeksli bir ilişki biçimi öne çıkmakta ve buna yararlılık denmektedir. Hayatında yararlı olmayan her şeyi çıkarmayı bir ilke olarak gören modern insan, kendi ebeveyninin yaşlılığında onu yararsız görerek uzaklaşmakta ve yaşlılar evine göndermektedir. Onun bir duygusu olabileceğini, özleyebileceğini, sevgisinin karşılıksız kaldığında yıkılabileceğini görmez, körelmiştir, bakımı yapıldığında her şey tamam sanmaktadır. Bu da yabancılaşmayı beraberinde getirmektedir.

Yabancılaşma, çağın en büyük vebasıdır. Ama modern kültür bizatihi yabancılaşmayı doğurmaktadır. Birey, toplum ve ulus kavramları içerik olarak kurgulandıkları için, yabancılaşma zorunlu olmaktadır. Zygmunt Bauman, haklı olarak akışkanlığa vurgu yapıyor. Bu akışkanlığı her şeyde gözlemleyerek onu temellendirmektedir. Yaşamın kendi ritmik akışı söz konusu zaten! Ancak, modernleşme ile birlikte başlayan akışkanlık, belirli bir yöne doğru akışı ifade etmektedir. Yani sürekli bir uzaklaşma içinde yabancılaşma süreklileşmektedir. Tabii akışın dışında, müdahil olunamadan akış kendi sürekliliğini sağlamaktadır. İşte önce modern düşünce denildi, sonra post modern düşünceye geçildi. Şimdi ise post post modern düşünce denilmektedir. Hakikat reel olana indirildi. Şimdi ise reel olan sanal olana dönüştürülmektedir.

Bu hızlı değişim, dönüşüm ve başkalaşım, yeni türlere kapı aralamaya başlıyor. Geçiş süreci için üretilen trans hümanist bakış Metaverse kavramı ile kendisine yeni bir alan bulmaya çalışıyor. Makine insan tanımı ile başlayan süreç makine ile devam ederken, insan zekâsını aşacak yapay zekâ kavramı ile de yeni türün insanı aşan boyutuna gönderme yapılıyor. İnsan sonrası bilgi ve insan sonrası çağ nitelemeleri meselenin nerelere uzanacağını göstermesi açısından çok ciddi ve üzerinde önemle durulmasını gerektiren betimlemeler olarak önümüzde durmaktadır.

Eğitimi Metaverse alalım diyen bir cumhurbaşkanına sahibiz. Teknolojik gelişmeleri en üst düzeyde kullanıma dâhil ediyoruz. Burada bir sorun görmüyoruz. Gelin çocuklar için ayağa kalkıyoruz, suçlu gördüğümüz evli insanları hapishanelere doldurabiliyoruz. Ama on dört yaşında cinsel birliktelik yaşamış çocuk kadınlar için herhangi bir suçlama ve içeri atılma girişimi söz konusu değil, ‘o bireydir’ sözünün ardına sığınarak ‘kendi özgürlüğünü kullanıyor’ diyerek çocukların heder olduğu fark edilmiyor.

Eğitim, yüz yüze yapılır. İnsan, tanık olduğu şey ile öğrenir, yani taklit üzerinden eğitim gerçekleşir. Çocuk doğduğu andan itibaren çevresine dikkat kesilerek hayatı öğrenir, eğitimini sürdürür. Bütün öğrenim ve terbiye asli olarak görerek, dokunarak, izleyerek, katılarak yapılır. Bu insani boyutu devre dışı tutan yeni teknolojik hamleler, kolaylaştırdığı sanılırken nasıl bir ortam oluşturduğu konusunda ise ortada muğlaklıklar vardır. Sonra şikâyetler başlıyor, nesiller arası farklılıklara gönderme yapılıyor. Ebeveynler ile çocuklar, büyükler ile gençler arasında algı ve ilgi farklılığı, birbirini anlamaktan uzak kıldığı gibi birbirlerine karşı uzaklaşmayı da sağlıyor.

Ezcümle şunu demek istiyorum: gelişmekte olan teknolojiler, insan hayatını görece kolaylaştırırken, kendisini kendisinden ve başka her şeyden uzaklaştırdığı konusunda ciddi bir çalışma yapılmamaktadır. Hâlbuki üretilen her şeyin sosyolojide hangi düzleme sahip olduğunu bilmek insanların en temel hakları arasında sayılmalıdır. Pandemi ile birlikte başlayan süreçte internet üzerinden yapılan alışverişlerin oluşturduğu sahtekârlığın ve birilerini zengin kılmanın neye mal olacağını ve sonuçlarının neye tekabül edeceğine dair veriler elimizde bulunmamaktadır. Ama neredeyse her gün birileri internet üzerinden yaptıkları alışveriş yüzünden sorun yaşamaktadırlar. Artık bu durum haberlere konu edilmeye başlandı. Maalesef, teknoloji hayatı kolaylaştırmaktan çok zorlaştırmaktadır. Sadece bunun farkındalığına sahip değiliz! Yabancılaşma ise insan sonrası çağın neye tekabül edeceğini bize göstermektedir. Sayın cumhurbaşkanının büyük bir övgü üzerinden eğitimi Metaverse taşıma arzusunun ardında ciddi bir algı ve ilgi eksikliği yattığı söylenebilir. Gerçeğin kendisi bile artık anlamını yitirmişse, geriye bir şeyin kalmadığını ilan etmek yanlış olmasa gerek!

Abdulaziz Tantik

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.