islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,3228
EURO
35,0703
ALTIN
2.306,75
BIST
9.079,97
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Açık
21°C
İstanbul
21°C
Açık
Cuma Az Bulutlu
23°C
Cumartesi Az Bulutlu
21°C
Pazar Parçalı Bulutlu
21°C
Pazartesi Az Bulutlu
23°C

Mimsiz Medeniyetin Dişlerinden Kan Akıyor

Mimsiz Medeniyetin Dişlerinden Kan Akıyor

Bütün peygamberler medeniyet inşa ederler. Gönderildikleri toplumda, kaybolan insanî değerleri yeniden kurmaya çalışırlar. Bütün insanların, yaratıcısı karşısında, tarağın dişleri gibi eşit olduğunu, üstünlüğün; ırkta, cinsiyette, coğrafi bölgede, zenginlikte, makam ve mevkide olmadığını, asıl üstünlüğün kulluk sorumluluğunu yerine getirerek yaşamakta olduğunu zihinlere kazımaya çalışırlar.

            Dolayısıyla medeniyet, fıtrata uygun yaşamaktır. Yani yaratılıştaki fabrika ayarlarını bozmadan hayat sürmektir. Kendine, Rabbine, diğer insanlara, hayvanlara ve çevreye karşı sorumluluklarını yerine getirerek dünyasını imar etmektir. Sağlıklı bir şekilde bireysel ve toplumsal ilişki kurmaktır. Yoksa medeniyet, teknolojide zirveyi yaşamak değildir. Teknolojik gelişmeler hayatı kolaylaştırmada işe yarar fakat insanca yaşamayı sağlayan ise, medeniyettir.

            Maalesef çağımızın medenî diye yutturulmaya çalışılan, teknolojik bakımdan gelişmiş olan ülkelerine baktığımızda, ulaştıkları teknolojilerle insanlık âleminin topyekûn kalkınmasına katkı vereceklerine, onların sırtından geçinerek semirmeyi tercih etmektedirler.  Menfaatlerine engel olmaya çalışan ülkelere karşı da, son model teknolojik silahlarını kullanarak katliamlar yapmaktadırlar.

            Bu gerçeği de zaman zaman kendileri itiraf etmekteler. Mesela Fransa’nın eski Cumhurbaşkanlarından olan Jacques Chirac (Jak Şirak), 2008 yılında yapmış olduğu bir konuşmasında “Fransa’yı Fransa yapan Afrika’dır” demişti. Yani bu söz “Avrupa, şu anki gelişmişliğini, sömürdüğü Afrika ülkelerine borçludur. Kurdukları sömürü düzeniyle onların yeraltı ve yerüstü zenginliklerini Batı’ya taşıyarak rahat bir gelecek temin ederken, sömürdükleri ülkeleri de açlık ve sefalete terk etti” demektir.

            Bu gerçeği anlayan Kenya’nın kurucu devlet başkanı Jomo Kenyata, Batı ülkelerinin Afrika’ya gelişini şu sözlerle dile getirmişti; “Misyonerler Afrika’ya geldiğinde bizim topraklarımız, onların İncilleri vardı. Dua edelim dediler. Gözlerimizi kapattık. Açtığımızda, bizim incilimiz, onların toprakları vardı.”

            Onların topraklarına el korken de, her türlü vahşeti normal kabul eden ve “Merd-i kıptî, şecaat arz edeyim derken sirkatin söyler” tavrıyla itirafta da bulunmuşlardır. Fransa’nın eski Cumhurbaşkanı François Mitterrand, Le Figaro gazetesine 1998’de verdiği mülakatta, “O ülkelerde bir soykırım yaşanması o kadar da önemli bir şey değil” ifadesini kullanması hâlâ uluslararası kamuoyunca bilinen bir gerçektir. İsterseniz bugün kasıla kasıla medenî (!) olduklarını iddia eden Batı ülkelerinin günah galerisine kısaca göz atıp yaptıkları katliamların çok az bir kısmından örnekler verelim:

Fransa, 1994 yılında Ruanda’da İnsanlık tarihinin en büyük soykırımlarından kabul edilen ve 800 bin kişinin öldüğü soykırımı gerçekleştirmiştir.   

İkinci Dünya Savaşı bitmeden kısa zaman önce bağımsızlık vaadiyle Fransa saflarında savaşan Cezayirlilerin başlattığı gösterilerde binlerce Cezayirli, Fransız askerleri tarafından öldürüldü. 1954’ten 1962 yılına kadarki Cezayir’in bağımsızlık mücadelesinde 1 milyon Cezayirli hayatını kaybetti.

İngiltere de tarihte, dünya ülkelerinin yaklaşık %80’ini işgal etmişti. İngiltere’ye “güneşin batmadığı yer” denmesinin sebebi, İngiltere’de güneş battığında, İngiliz sömürgesi olan başka bir ülkede doğuyor olmasındandır. İngilizlerin bu zamana kadar hiç işgal etmediği 22 şanslı ülke var, fakat bu ülkeleri de başkaları işgal etmiştir.

İngilizlere göre insanlar üçe ayrılır: “İngilizler, Tanrı’nın yarattığı en mükemmel insanlardır. Beyaz derili Amerikalı ve Avrupalılar İngilizlerden sonra gelir. Bunların dışında kalan grup ise III. sınıf köle insanlardır. Bunlara kesinlikle saygı duyulmaz, bunlar İngilizlere hizmet etmek ve vatanlarıyla birlikte sömürülmek için yaratılmış kölelerdir.” Bu inançta olan bir ülke kendi dışındakilere hiç merhametli olur mu? Ki olmamıştır zaten.

İngilizler, tüm dünyanın gözleri önünde 1800 ile 1960 yılları arasında yapmış olduğu katliamlarla 2 ile 5 milyon arasında insanın ölümüne neden olmuştur.

Tekstilde İngiltere ile rekabet ettikleri gerekçesiyle, 40 bin Hint çıkrık ustasının elleri kesildi. Kenyalılar 1952-1960 arasında topraklarına gelen İngiliz işgalcilere karşı ayaklandı. İngiliz kuvvetleri 1950’li yıllarda Kenya’da Mau Mau ayaklanmasını bastırırken, 310 bin insanı toplama kamplarına kapattı, 1 milyondan fazla insanı da işgal ettikleri köylerde tuttu. Olaylar sırasında 100 bin insan canavarca yöntemlerle öldürüldü.

Batı’nın katliamlarını bir makalede dile getirmek mümkün değildir, makalenin sınırlarını kat kat aşar. Kısaca, milyonlarca Kızılderili’yi katleden ve bir o kadarını da köleleştiren Amerika ve bilumum emperyalist ülkelerin durumunu en güzel ortaya koyan 1977 yılında yazdığı Medeniyetler Diyaloğu kitabında Roger Garaudy şunları ifade ediyor. Batılılar 100 milyonu aşkın Amerika’nın asıl yerlisi olan Kızılderilileri öldürerek dünyada daha önce benzeri görülmemiş bir soykırım yaptı. Bunun ardından üç yüz yıl süren köle ticareti sırasında en az yüz milyon Afrikalıyı da öldürerek bir başka akıl almaz soykırımı gerçekleştirmiştir. Tüm bu soykırımların altında Amerika’ya yerleşen ve bugünkü ABD’nin temelini atan Batılılar vardır.”

Bugün de dünyayı kana bulayan, kendilerini medenî (!) diye pazarlayan bu emperyalist Batı ülkeleridir. Ortadoğu, Afrika ve Asya’da dökülen kanların gerisinde hep bu emperyalist, kan emici vampir ülkeler vardır. Mimsiz medenî olan bu ülkelerin hâlâ dişlerinden kan akmaktadır.  

2015 yılından beri Batı ülkelerindeyim, buradaki Müslüman Türk vatandaşlarının çoğundan dinlediğim şunlardır: “Buradaki insanlar medeni, herkes hakkına razı. Kırmızıda durur, yayaya yol verir. Resmî dairede ve hastanelerde işler randevulu ve düzenli işler. Adam kayırma yoktur. Ama Türkiye’ye gidiyoruz, trafikte bir keşmekeşlik var. Kimse kimsenin hakkına riayet etmiyor. İnsanlar çok kaba. Adam kayırma ve torpil çok…

Efendiler! Bunlar küçük fotoğraftır. Bu küçüğe takılıp büyük fotoğrafı görmeme gafletine düşmemeliyiz. Mimsiz medeniyet mensupları, keşke zaman zaman kırmızı ışıkta geçseydi, randevusuz işler yapsaydı, ara sıra kabalıklara yer verseydi de milyonları bulan katliamlara sebep olmasaydı. Ey Avrupa’da yaşayan Müslüman Türk kardeşlerim! Aşağılık kompleksine kapılarak eziklik yaşamayın. Türkiye’de gördüğünüz yanlış davranışlar, bizim inanç değerlerimizde olmayan yanlışlardır. İnsanların düştükleri ve tamiri mümkün bu yanlışları balonlaştırarak, tamiri mümkün olmayan çamlar deviren ve ağzından kanlar akan bu vahşileri medenî sanmayın. Menfaatlerine bir dokunun, sömürü hortumlarını kesmeye bir yeltenin, aynen tarihteki hınç ve canavarlıkla üzerinize gelecek, dedelerini aratmayacaklardır. Ortadoğu’ya bir bakın orada oluk oluk kan akıtanlar kimler ve hangi medeniyete (!) mensupturlar? Teemmül oluna!!!

Musab SEYİTHAN

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar
  1. ŞABAN DOĞAN dedi ki:

    Hocam Allah sizden razı olsun! Batının batık ve berbat yüzünü deşifre eden mükemmel bir yazı. Selamlar hocam…