islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5673
EURO
34,8813
ALTIN
2.434,81
BIST
9.645,02
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
22°C
İstanbul
22°C
Az Bulutlu
Perşembe Parçalı Bulutlu
20°C
Cuma Az Bulutlu
19°C
Cumartesi Az Bulutlu
18°C
Pazar Az Bulutlu
18°C

NATO ve DSÖ: “Surda Bir Gedik Açtık, Mübarek mi Mübarek!!”

NATO ve DSÖ: “Surda Bir Gedik Açtık, Mübarek mi Mübarek!!”
6 Temmuz 2022 12:43
A+
A-

Yazının başlığındaki ifadeler, şimdilik gerçekleşmemiş olsa da kimse ileride asla gerçekleşmeyeceğini iddia edemez !!

Yazının başlığı bazılarına “çok garip” görünse de aslında hiçte garip değil. Şu sorulara cevaplar aradığımızda “hiçte garip değilmiş” bile diyebilirsiniz beklide…

NATO; bölgemizde olması beklenen Armageddon savaşlarında; “Surda bir gedik açtık, mübarek mi mübarek!” diye bir açıklama yaparsa ne yapardınız?
DSÖ; planlanmış yeni pandemi sürecinde; “Surda bir gedik açtık, mübarek mi mübarek!” diye bir açıklama yaparsa ne yapardınız?
Peki, surda “gedik” nerede açılacak?

Komplo teorilerine hiç dalmadan olanları en başından başlayan anlatımımı okuyunca sizde hak vereceksiniz sanırım;

Önce Armageddon savaşlarının ne olduğuna bakalım; Armageddon (Melhâme-i Kübrâ); dini kaynaklarda dünyanın sonu geldiğinde yapılacağı kehanet edilen büyük kıyamet savaşının adıdır. Dünyanın görüp görebileceği en büyük dünya savaşı da denilebilir.

Süreci en başından anlatarak başlayalım;

Ahmet Davutoğlu’nun Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Başbakanlıktan azli sonrası 24 Mayıs 2016’da Başbakan olarak göreve başlayan Binali Yıldırım, bir gün sonra Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde, ilk kez Bakanlar Kurulu’na, bir sonraki gün ise MGK’ya katıldı. Bakanlar Kurulu, bir teklifi 30 Mayıs’ta karara bağladı. Teklif, hemen Cumhurbaşkanına sunuldu ve onaylamasıyla 1 Haziran 2016’da Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

Peki, neydi o karar?

Türkiye de iç kaos çıkması durumunda yapılacak olanlarla (hatta başımıza gelebilecek olanlar da diyebiliriz) ilgili bir karardı. O kararın ayrıntıları ise şöyle;

5 bölüm halindeki 24 maddeden oluşan 2016/8858 sıra sayılı karar ile ‘Türk askerlerinin yurt dışında; NATO askerlerinin ise Türkiye’de; “TBMM kararı olmadan konuşlandırılmasına…” izin veriliyordu. Karara göre; ‘Ülkede kaos çıkması durumunda, ‘çatışmayı önlemek’ maksadıyla NATO’nun ‘Çok Yüksek Hazırlık Seviyeli Müşterek Görev Kuvveti’ni hiçbir izne ihtiyaç duymadan 48-72 saat içinde bölgeye göndermesinin’ önünü açıyordu.”

Önü açılan sadece NATO’nun asker göndermesi değildi…

Muhafazakârların dillerinden düşürmedikleri; “Surda bir gedik açtık mukaddes mi mukaddes / Ey kahpe rüzgâr artık ne yandan esersen es !!” şiirinde ifade edilen, düşmanların surlarında gedik açılması değil, bu sözleri bize söylettire söylettire Türkiye’nin ulusal güvenlik duvarında gedik değil koca ve uzun bir koridor açılmış olmasıydı…

Daha da önemlisi ise bu müdahale için TBMM’den onay beklenilmesi halinde, sürecin güya ‘tehlikeli’ şekilde uzaması ihtimaline binaen, milli iradenin temsil edildiği Türkiye Büyük Millet Meclis devre dışı bırakılmıştı. NATO bu kararla kara, deniz ve hava personelinden müteşekkil 5 bin kişilik tugayı 48 saat içinde istediği yere indirme hakkı elde etmişti.

Bu karara göre NATO; 5 ile 7 gün içinde 10 bin kişilik iki tugay daha gönderebilme hakkına sahipti. Türkiye de bir iç çatışma çıksa, ya da Suriye veya Irak’tan Türkiye’ye kaosa yol açabilecek bir saldırı gelse, 5 gün içinde 15 bin ‘Çok Yüksek Hazırlık Seviyeli Müşterek Görev Kuvveti’de Meclisin kararıyla değil, NATO kararıyla gelebilecekti.

Şimdi Türkiye’ye yönelik olası bir kıyamet senaryosu yapalım;

Sığınmacı ve mazlum kılığında ülkemize giren Afganlı, Pakistanlı, Suriyeli, Iraklı vb teröristlerin iç karışıklık çıkarma olasılığı ve küresel şeytanların hizmetkârı haline dönüşen Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) Türkiye hükümetinden de olası bir küresel salgında, izin istemeden müdahale etme yetkisi almasını da göz önüne aldığımızda;

Sığınmacıların Türkiye içindeki olası gösterilerini ve idareye karşı isyanlarını ve biyolojik silah olabilecek planlanmış yeni pandemiyi (bulaştırılmış hastalıklar) kaos olarak görürlerse neler olabilir?

Bu sorulara cevaplar aramaya başlayalım;

a) Planlı bulaştırılmış olası hastalıklar Pandemisi üzerinden cevap arayalım önce;

Son bir haftadır, başta Türk Tabipler Birliği (TTB) olmak üzere koro halinde TV’ler ve Sosyal Medya üzerinden; “COVID–19 vaka sayılarında artış görülmektedir. Başta riskli yurttaşlar olmak üzere durma noktasına gelen aşılanma çocukları da kapsayacak şekilde başlatılmalı, kapalı ortamlarda maskeye geri dönülmeli, testler artırılmalı, veriler test sayılarıyla birlikte günlük paylaşılmalıdır”

DSÖ’nün BM kararıyla yasal olarak müdahale etmesi için ortam ve zemini oluşturulmak istenen KAOS senaryosuna ne kadar çok benziyor.

b) Şimdi de NATO’nun ‘Ülkede kaos çıkması durumunda, ‘çatışmayı önlemek’ gerekçesiyle müdahale için zemin oluşturma çalışmalarının devam etmesi üzerinde cevaplar arayalım;

Geçtiğimiz günlerde Gaziantep’te NATO birliklerine ait çöl zırhlı araç görüntüleri bir üst akıl tarafında servis edilmişti. Daha sonra bu görüntüler sorgulanmaya başlayınca daha fazla günden olmasın diye NATO; söz konusu görüntüleri sadece bir film saniyesi için çekildiği yönünde açıklama yapmıştı.

İyi de NATO birlikleri bir sinema filmi için neden oyuncu olsun ki?

Sinema filmi gerekçesi hiç inandırıcı değil. Bilindiği üzere Gaziantep her nedense küresel şeytanların tek dünya devleti kurmak için tasarladığı ana küresel proje olan Great Reset’in (Büyük Sıfırlama) alt başlıklarının Türkiye’de ilk gerçekleştirildiği pilot bölgedir.

Gaziantep’teki NATO birliklerine ait çöl zırhlı araç görüntüleri sinema film maskesi altında Türk toplumunun ve Arzı Mev’ud (Yahudilerin; İsrail oğullarına vaat edildiğine inanılan topraklar) içinde olan o bölgenin toplumsal davranış analizi ve kamuoyu yoklaması yapmak için servis edilmiş olabilir.

Bir sonraki süreç ne olabilir?

Türkiye’deki yabancı uyruklu sığınmacı mülteci unsurların içinde ülkeye sızdırılmış olup, (şimdilik uykuda olan) özel askeri eğitim, istihbarat, gerilla savunma ve saldırı için yetiştirilmiş unsurları kullanarak, diğer sığınmacı/mültecileri iç savaş, kaos, karmaşa, kargaşa planına hazırlık ve bu senaryo kapsamında müdahalenin bizzat NATO tarafından gerçekleştirilmesine zemin oluşması hedeflenmektedir.

NATO da planlanmış krizi kullanarak Türkiye’nin stratejik bölgelerine konuşlanmak istemektedir.

Yine de “abartıyorsun olmaz öyle şey!” diyorsanız yukarıda Peki neydi bu karar? diye sorduğum vedetaylarıyla yazdığım 5 bölüm halindeki 24 maddeden oluşan 2016/8858 sıra sayılı karar’ı tekrar okumanızı öneririm. Çünkü cevap NATO yetkili kılınarak zaten verilmiş.

Peki, sade vatandaşlar olarak bizler ne yapmalıyız?

Bu tehditleri öngörerek devletimize ve milletimize uyarıda bulunmak ve herkesi uyanık tutmak için bunu her yerde anlatmak her bir bireyin görevi olmalıdır. Bunun içinde herkes kendine bunu, bu hafta kaç kişiye anlatabilirim diye hedef koymalı.

Bunu yaparkende sığınmacıları vurup, kırmayı, yaralamayı, öldürmeyi değil, Stratejik Göç Mühendisliği kapsamında Türkiye’mizin karşı karşıya bırakıldığı tehlikeleri belirtmek, sürecin alt yapısına dair şeytani hazırlıkları da aktarmak kritik önem taşımakta olduğu üzerine anlatımlar yapılmalıdır. Bu yapılırsa anlatım yapılanlarda bu harekete mutlaka katılma ihtiyacı hissedeceklerdir.

Görünen o ki, artık gözümüzü 4 değil 14, hatta 144 kat daha fazla açmamız gereken zamanlarındayız artık.

Sığınmacılar bir an önce helalleşerek yurtlarına gönderilmeli. Vatandaşlık kanununu usulüne uygun olarak vatandaş olanlarında 10 yıl seçimlere aday olarak katılmasına ve seçmen olmalarına mutlaka kısıtlama getirilmelidir.

Yoksa son 100 yıldır surlarımızda gedik açmak isteyen ABD ve İngiltere başta olmak üzere küreselcilerin ve şeytan soyunun hizmetkârı olan NATO, 19. haçlı seferiyle surlarımızda kapanmaz gedikler açabilir.

Yapılması gereken en büyük karşı hamle bu yanlış kararın/anlaşmanın iptal edilmesidir.

Vesselam..

Sadi ÖZGÜL

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.