Mizah; latife, eğlence, nükte gibi bütün bu özellikleri taşıyan söz ve yazılar iken şaka, daha çok gül(dür)mek ve eğlen(dir)mek için söylenen sözler ile yapılan davranış ve takılmalardır. Tanımından da anlaşılacağı üzere, mizahın daha çok söz yönü ağır basarken, şakanın davranış yönü öne çıkmaktadır. İnsan, dünyevî boyutuyla bir sosyal varlıktır. Çalışır, yorulur, bazen hüzünlenir, bazen de sıkıntılar bağlı olarak kabz hâli yaşayabilir. Bunlardan kurtulmanın yolu, bazen bir dostunun gönlü ferahlatan bir espritüel sözü de olabilir.
Nitekim İslâm toplumunda asr-ı saadetten beri birbirilerine çok yakın olan Müslümanlar arasında miza ve şakanın yapıldığını söyleyebiliriz. Bunun başlıca sebeplerden birisi şüphesiz İslâm dininin tebliğcisi ve Müslümanların her konuda lideri ve eğiticisi konumunda olan Hz. Peygamberin (sav) de şaka ve mizah yapmış olmasıdır.
Bunu fark eden sahabiler, bir keresinde Peygamberimize (sav) “Ya Resulullah; sen de bizimle şakalaşıyorsun” dediler. Allah’ın Resulü tebessüm ederek, şöyle cevap verdi: “Evet, ben de sizinle şakalaşıyorum, fakat ben sadece doğruyu konuşuyorum, haktan başka bir şey söylemem.” (Tırmizi; Birr: 57). Buna bağlı olarak bir kul olarak Hz. Peygamberimiz (sav) de kendisine yapılan şaka ve nükteli latifeleri hoş karşılamıştır.
Hz. Ali’nin Şaka Anlayışı
Şaka ve mizaha düşkün bir tabiatı olduğu söylenen Hz. Ali’nin Peygamberimiz (sav) ile yaşamış olduğu bir anekdot, burada kayda değerdir: Bir gün Hz. Ali, Peygamberimiz (sav) ile beraber hurma yer. Peygamberimiz (sav) tebessüm ederek, hiç çaktırmadan yediği hurma çekirdeklerini Hz. Ali’nin önüne bırakır. Peygamberimiz (sav) Hz. Ali’ye önündeki hurma çekirdeklerini göstererek; “Ey Ali, çok acıktın galiba, bak sana ne kadar da çok hurma yemişsin böyle” der. Hz. Ali, bunun üzerine hiç istifini bozmadan kendisinden emin bir şekilde şöyle cevap verir: “Evet ey Allah’ın Resulü! Fakat siz de benden daha çok acıkmışsınız. Baksanıza önünüzde hiç çekirdek yok. Çekirdekleri ile beraber yemişsiniz.”
Hz. Süheyb’in Şaka Anlayışı
Hz. Süheyb, belki uzun bir yolculuğun getirdiği yorgunluktan dolayı bir gözünde ağrı hisseder. Hz. Peygamberin (sav) daveti üzerine hurma yer. Hz. Peygamber (sav), afiyetle hurma yiyen Hz. Süheyb’e şöyle der: “Gözün ağrıdığı halde hurma mı yiyorsun?” O da espri olsun diye şöyle cevap verir: “Ey Allah’ın Resulü! Ben ancak ağrımayan tarafımla yiyorum.” Resulullah (sav) bu cevabın karşısında şaşkınlığını gizleyemez ve azı dişleri görünecek derecede tebessüm eder.
Hz. Aişe’nin Şaka Anlayışı
Bir gün Peygamberimizin (sav) eşleri Hz. Aişe ile Hz. Sevde annelerimiz, Allah’ın Resulü (sav) ile birlikte olur. Bulamaç yemeği gelince Hz. Sevde, “Bu yemeği ben sevmiyorum” deyince Hz. Aişe tepki gösterir ve “Yemezsen yemeği yüzüne sürerim” der. Hz. Sevde yememeğe ısrar edince Hz. Aişe onun yüzüne birer parmak bulamaç sürer. Bunun üzerine Hz. Sevde de Hz. Aişe’nin yüzüne birer parmak bulamaç sürer ve karşılıklı olarak gülüşürler. Bu duruma hiç müdahale etmeyen ve şakalaşmaları keyif ile izleyen Hz. Peygamber (sav) sadece gülümser.
Hz. Nuayman’nın Şaka Anlayışı
Medineli sahabilerden birisi vardı ki huy ve mizacı gereği herkesten daha çok şakacı idi. O kişi de ünüyle şanıyla Ensar’dan Hz. Nuayman idi. Hz. Nuayman el-Ensarî, Hz. Peygamber (sav) döneminde oldukça fakir olmakla beraber Hz. Peygambere (sav) karşı aşırı bir muhabbeti vardı. Medine’ye taze meyve veya süt gelince hemen onlardan alıp Resulullah’a (sav) getirerek “Ey Allah’ın Resulü, bunu senin için satın aldım ve sana hediye ettim” derdi. Birkaç gün sonra malın sahibi Hz. Nuayman’dan malının bedelini istediği zaman, Hz. Nuayman, o kişiyi Resulullah’a (sav) getirip: “Ey Allah’ın Resulü, şu adamcağızın mallarının bedelini versene” derdi. Resulullah (sav) da “Ey Nuayman, sen onu bize hediye etmedin mi?” diye sorduklarında, Hz. Nuayman: “Ya Resulullah, alırken onun parası yanımda yoktu. Senin de ondan yemeni istiyordum, onun için alıp getirdim” deyince, Resulullah (sav) güler ve satıcıya parasını öderdi.
Profesyonel Şakacılara (Stand-up’çılara veya Soytarılara) İhtiyaç Var mı?
Görüldüğü üzere sahabiler, Peygamberimizin (sav) başlatmış olduğu şaka ve(ya) mizahına yine hemen aynı nitelikte cevap verebilmiş ve ortamı ferahlatabilmiştir. İnsan onurunu kırmadan ince esprili, anlamlı ve düşündürücü şakaların insanlar arası sosyal münasebeti güçlendirdiği ve muhabbeti arttırdığı bir gerçektir. Faydalı ve yol gösterici şaka yapabilme marifeti, aslında sağlıklı akıl ve üstün zekâ ile yakından ilgilidir. Ancak akıllı ve zekî insanlar, ince, latif ve anlam yüklü şakalar yapabilir. Bu doğrultuda sahabilerin ekseriyeti, Peygamberimizin (sav) şaka ahlâkını benimsemiş ve şakalarını gayet sıcak ve sevgi boyutlu bir niyetle nebevî ruhunu yakalayarak, ortaya koyabilmiştir.
Bugün de bu üstün niteliklere sahip olan profesyonel şakacılar, esprileriyle dünyevî kaygı, evham ve günlük streslerimizi giderebilir. Gerçi ilahî bir rahmetin tecellisi olarak içimizde bast hâli (huzur, neşe) mevcut ise, haricî şakalara ihtiyaç duymayız. Ama bu hâl, bazen uzun süremeyeceği gibi bazen de hiç tecelli etmeyebilir. Şu halde, kabz (ruhî yorgunluk, mutsuzluk) halinden sonra içimizde bir bastın oluşabilmesi için, etrafımızda şakacı insanlara ihtiyaç duyabiliriz. Her hâlükârda bast meydanında neşeyle dolaşmayı ve mutluluk içinde bulunmayı kim istemez ki?
Sadrettin Konevî Hazretleri, “Esmâ-i Hüsnâ Şerhi”nde “Bazı kullar vardır ki, Allah onların vasıtasıyla kulları ferahlatır: Bunların en düşük derecelisi, mubah işlerle insanları güldüren ve soytarı denilen kimselerdir; kendisini bilmeyen, onunla alay eder ve ona güler, güldüğü kimsenin bir kıymetinin olduğunu bilmez.” Bu meyanda “Doğrusu güldüren de ağlatan da O´dur.” (Necm: 43) âyeti, biz düşündürmelidir. Ârifler gibi Hakkın varlıklardaki tecellilerini görebilsek belki de ilâhî özelliğin maskaranın hakikatinde zuhur etmiş olduğunu söyleyebilir ve bunun değerini takdir edebilirdik.
Bu bağlamda Hz. Nuayman’ın sık sık Peygamberimizin (sav) huzuruna gelmesi ve onu (sav) güldür(ebil)mesi bana çok manidar gelmeye başladı. Kim bilir belki de Peygamberimiz (sav), kendisini güldüren Hz. Nuayman’ı ilâhî bir tecelligâh olarak görmekte, bu ilâhî vasfı, o zatın maddesinde ve hakikatinde müşahede etmekteydi.
İnsanî ilişkiler açısından yerinde ve dozajında yapılan şakaların faydalı taraflarını görmek gerekir. Meslek olarak şakacılık yapan modern soytarıları (komedyenleri ve stand-up’çıları) da insanların gülüp neşelenmelerinin yanında toplumsal barış ve huzura önemli katkılar sağlamaları açısından da takdir etmek gerekir. Sosyal çevresinde dertlerini unutturabilen bir şakacı dosta sahip olan bir insan, bana göre gerçekten imrenecek kadar şanslı ve bahtiyar bir kişidir. Allah’ın cemal ismini hatırlayarak, daima neşe ve huzur içinde olmanız dileği ile…
Prof. Dr. Ali SEYYAR
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi