islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,3190
EURO
35,0421
ALTIN
2.282,74
BIST
8.981,63
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Açık
20°C
İstanbul
20°C
Açık
Cuma Az Bulutlu
23°C
Cumartesi Az Bulutlu
21°C
Pazar Az Bulutlu
21°C
Pazartesi Az Bulutlu
23°C

Özgürlük Kahramanları

Özgürlük Kahramanları

İnsanın “şerefli” bir varlık olması (Tin, 4), kendisine verilen akıl ve irade gücünden kaynaklanmaktadır. Bu iki özellik, “en güzel şekilde yaratılan” insan için, özgürlük anlamına gelmektedir. Ademoğlunun dışındaki hiçbir varlığa bu aşkın “hediye” verilmemiştir. Özgürlük; düşünme, ifade etme, yapabilme, inanabilme vb. çok sayıda nimeti içine almaktadır

Allah’tan başkasını mabut edinmeyenler, gerçekte O’nun özgür olan kullarıdır. Yüce Yaratıcı, dünyada Rahman ve Rahîm isimlerinin tecellisi olarak, insana kendisini bile inkâr edebilme güç ve hürriyetini vermiştir. Dolayısıyla özgürlük, akıl sahibi insan için sonsuz bir “ikram”dır.

Özgürlüğün Bedeli Cânı Feda Etmektir

Özgürlüğün elde edilebilmesinin diyeti ağır, bedeli büyüktür. İnsanlık tarihi, onu kazanabilmenin karşılığını, savaşlarla ve katliamlarla anlatır. Tevhid mücadelesinin kahramanları peygamberler, kendilerine verilen ilâhî özgürlüğün karşılığında cânlarını ve ailelerini/yakınlarını feda etmişlerdir. Şu halde özgürlük arayışı, aynı zamanda nebevî bir özelliktir.

Din ve inancın özgürlüğü ise, kan ve cânla, ruh ve bedenle, akıl ve kalple olmaktadır. En büyük cengâverler, bu harbi -nefis ve şeytana rağmen- kazanan büyük savaşçılardır. Din, vatan, Allah için mücadele edenler, tağut ve zâlimlerin boyunduruğunu reddettiklerinden dolayı cânlarını feda ederek şehit oldular. Bedenlerini de çağın savaş makinalarına karşı feda ederek gazi oldular.

Kutlu Yolu’n “Ölmeyen Yolcuları

Kutlu Yolu’n “ölmeyen” yolcuları 15 Temmuz Şehitleri, arkalarında ana rahmindeki doğmamış bebelerini, kundaktaki “güllerini”, evlerinin neşeli “sevimli yaramazları”nı, hüzünlü ve vâkur “hayat arkadaşları”nı ve nihayet nurlu yüzleri derin çizgilerle hayatın zorluklarını taşıyan ayakları öpülesi anne ve babalarını, bırakarak ebedî âlemin “efendileri” olarak gittiler.

“Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diridirler; Allah’ın, lütuf ve kereminden kendilerine verdikleri ile sevinçli bir halde Rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar. Arkalarından gelecek ve henüz kendilerine katılmamış olan şehit kardeşlerine de hiçbir keder ve korku bulunmadığı müjdesinin sevincini duymaktadırlar.” (Âl-i İmrân, 168-169)

Yaratan’ın sonsuz nimeti olan organlarını, ateşler saçan “kızgın çeliğin” yakıcılığına kurban veren gaziler, onlar ki, bir yandan şehit olamamanın hüznünü yaşarken diğer taraftan -başkaları tarafından ruhları ve bedenlerine sahip olunmuş- gâfil ve ahmakları teslim almanın gururunu yaşıyorlar.

Çocuklarını ve Eşlerini Yaratan’ın Özgür Kulları İçin Geride Bırakanlar

Sahip oldukları en değerli ömürlerini, mukaddesatları için feda edenler, kendilerinden önceki peygamber ve Tevhit ehli gibi Allah’ın katında yüce mertebelere nâil olacaktır. Bu vatanda bizlerin ve çocuklarımızın, hatta gelecek nesillerin, Yaratan’ın özgür kulları için kendi çocuklarını ve eşlerini geride bıraktılar.

15 Temmuz 1099’da Kudüs’ü ele geçirip orada büyük bir katliam yapan Haçlılar, aradan 917 yıl sonra 15 Temmuz 2016 yılında tekrar benzer “müjdelen şehri” ve ona bağlı coğrafyaları ele geçirmek için harekete geçtiler. Tarih, bu işgalin ardından, Kudüs sokaklarının Müslüman şehitleriyle dolu olduğunu kayda geçmiştir.

Bütün “Doğu”yu Savunan ve Kurtaran Kahramanlar

250 şehit, bu sayının on katı gaziyle 15 Temmuz Kahramanları, “uzun” gün ve gecenin sonunda, sadece “payitahtı” kurtarmadılar. Yabancı, büyük bir devletin diplomatının dediği gibi, “bütün Doğu’yu” savundular, kurtardılar.

Tarihte kalan Haçlı seferleri, “din örtülü satılmışlar” vasıtasıyla “Kudüs’ün işgal gününde”, modern versiyonla gerçekleştiril(eme)di. Her ne kadar bu ruhları ve zihinleri köleleştirilmişlerin sözde liderinin, “Haçlının ülkenizi işgal etmesi çok tehlikeli değildir. Çünkü sizinle onlar arasında kırmızıçizgiler vardır. Bir kere onlar sizin kadınınıza kızınıza ilişmezler. Mabedinize ilişmezler. İlişmemiş Haçlılar” (Sabah Gazetesi, 23.08.2016) ifadeleri, uygulamaya konulan senaryonun boyutlarını göstermesi açısından çok acıdır.

Modern Dünyanın “Son Haçlı Seferi”

1204 yılında, Haçlıların, bugünkü İstanbul’un şehrini, yani o dönemin Roma İmparatorluğu’nun başkenti Konstantinopolis’i işgal edip yağmaladığını, şehrin zenginliklerini yok ettiğini, halkı öldürüp her türlü işkenceleri yaptıklarını, Batılı tarihçilerin kitaplarından okumak mümkündür.

Bütün Doğu’yu kurtaran ve savunan Türkiye ve onurlu halkı, tarihte şu ana kadar yapılmayan bir kahramanlığı gerçekleştirmiştir. Ancak bu şanlı ve eşsiz direnişin baş aktörleri, 15 Temmuz Şehitleri ve Gazileri olmuştur. Aile ve yakınlarının, şehitlerimizle ilgili anlattıkları dinlenildiğinde, insan “yaşadığından utanacak”  bir ruh halini yaşıyor.

“En Yakınlarımızı ve Dostlarımızı Kaybetmiş” Olmanın Hüznünü Yaşamak

En yakın canânlarının yaşadıkları ve hissettiklerini dinlediğinizde, yüreklerimiz acıyor, gözlerimiz doluyor, sanki “en yakınlarımızı ve dostlarımızı kaybetmiş” olmanın duygularını yudumluyoruz. Hz. Peygamber’in (s), oğlu İbrahim’i kaybettiğinde yaptığı gibi, “kalplerimiz hüzünleniyor, gözlerimiz yaşarıyor”.

Genç evlatlarını şehit veren yüreğe yaralı ve kalbi acılı analar, bir taraftan hüzünlenirken, diğer taraftan Allah ve vatan yolunda hayatlarını kaybeden cânlarıyla şeref duyuyorlar.

Onurlu ve Gururlu Şehit Yakınları

Şehitlerin anne-babaları, çocukları, torunları ve kardeşlerinin “acı”lı, ama onurlu sesleri ve “gurur”lu duruşları karşısında, onlardan habersiz hüzünlerini paylaşmaktan başka bir şey yapamamanın ezikliğini ve yetersizliğini yaşıyoruz.  Rabb’im onlara sabr-ı cemil versin, yüreklerinin sızılarını dindirsin, “ahiretlerini dünya karşılığında” bedel veren şehitlerinin yanlarında olmamasının ıstırabını gidersin.

“Allah müminlerden, mallarını ve canlarını, kendilerine (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır. Çünkü onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler, ölürler. (Bu), Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da Allah üzerine hak bir vaattir. Allah’tan daha çok sözünü yerine getiren kim vardır! O halde O’nunla yapmış olduğunuz bu alış verişinizden dolayı sevinin. İşte bu, (gerçekten) büyük kazançtır.” (Tevbe, 111)

Şehit yakınları ve gazilerle birlikte ülke olarak canımızı en çok yakan ise, millete/devlete ait tank, uçak ve silahlarla katliamı ve caniliği yapanların, bu toprakların insanı olma bahtsızlığıdır.

Allah 15 Temmuz Şehitlerimize rahmet etsin, aile ve yakınlarına güzel sabırlar vererek, onların acılarını azaltsın, hasretlerini gidersin…

Her türlü derde şifa veren eş’Şâfî, gazilerimize acilen sıhhatlerine kavuştursun. Gazi yakınlarının da sıkıntılarını gidersin…

Selam olsun 15 Temmuz Kahramanlarına…

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.