islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,4915
EURO
34,9207
ALTIN
2.436,78
BIST
9.716,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
20°C
İstanbul
20°C
Az Bulutlu
Cuma Az Bulutlu
19°C
Cumartesi Az Bulutlu
16°C
Pazar Az Bulutlu
16°C
Pazartesi Az Bulutlu
18°C

Peşinden Gittiklerimizle Ahiret Yüzleşmesi

Peşinden Gittiklerimizle Ahiret Yüzleşmesi
3 Ocak 2018 07:25
A+
A-

İnsan, toplumsal bir varlıktır. Tek başına yaşayamaz. Mektebine, meşrebine, karakterine ve inandığı değerlere uygun kişilerle birliktelikler oluşturur. Bir sosyal grubun, ya üyesidir veya sevk ve idarecisidir yahut da hocasıdır. İnsanlar, birbirlerini etkiler. İnsanoğlu bulunduğu toprağın ürünüdür. Kendini çevreleyen sosyal, kültürel ve ekonomik dokudan etkilenerek gelişimini tamamlar. Etkilediği ve etkilendiği kişi veya kişiler mutlaka vardır.

Oluşturduğumuz arkadaş ve dostlukların bizler üzerinde etkisini Rasûlullah (s.a.v) şöyle beyan ediyor:

“ (Kişi dostunun dini üzeredir. Öyleyse her biriniz, kiminle dostluk kuracağına dikkat etsin.”Ebu Davud, Edeb 19, H.no:4833; Tirmizi, Zühd 45, H.no:2379)

İyi arkadaşla kötü arkadaşın misali, misk taşıyanla körük üfüren gibidir. Misk taşıyan ya sana verir yahut satın alırsın yahut da o miskten güzel bir koku duyarsın. Körük üfüren ise ya senin elbiseni yakar yahut ondan pis bir koku duyarsın.” (Buhârî, Büyü 38)

Bu hadislerin, atalar sözüne yansıması da şöyledir: “Arkadaşını söyle, kim olduğunu söyleyeyim.

Buradan anlıyoruz ki, kişinin seçeceği dost ve arkadaşı, onu olumlu veya olumsuz yönde etkilemektedir. Önemli olan ahirette “Eyvah niye ben filanı arkadaş edindim ki” diyeceğimiz günler gelmeden, bu uyarılar doğrultusunda dost ve arkadaş edinmeliyiz. Yüce Allah bu konuda Furkan suresinde şu uyarıyı yapmaktadır:

O gün, kendisine yazık eden, parmaklarını ısırarak şöyle der: “Âh, keşke Peygamberin yolunu tutsaydım! Vah bana, keşke falancayı dost edinmeseydim! Çünkü Kur’ân bana gelmişken, gerçekten o, beni Kur’ân’dan uzaklaştırdı. Şeytan, insanı yüzüstü bırakıp rezil rüsvâ eder.” (Furkan: 25/27-29)

Allahu Teâlâ ve Rasûlü, kullarını bu şekilde uyarmaktadır. Kullar da seçimini buna göre yapmalıdır. Biz müslümanlar tek dünyalı değiliz. Bizim iki dünyamız vardır. Akıllı insan, dünyasını imar ederken ahiretini imha etmeyendir. Dünyada kurduğumuz dostluklar, edindiğimiz arkadaşlar, ders aldığımız hoca efendiler, tiryakisi olduğumuz ilim ve fikir adamları, peşinden gittiğimiz kanaat önderleri ve siyasi liderler, bize ahireti unutturmamalı, kıyamet günü Allah ve Rasûlü’nün huzurunda bizi mahcup etmemeli, mahşer meydanında bizden sıvışıp kaçmanın yollarını aramamalı. Dünyada aleyhlerine kimseyi konuşturmadığımız bu önderler, orada bize sahip çıkmalı.

Biz o gün bütün insan gruplarını önderleri ile birlikte huzurumuza çağırırız.” (İsra:17/71)

“İşte o zaman kendilerine uyulan ve arkalarından gidilenler, uyanlardan hızla uzaklaşır ve azabı görürler. Neticede aralarındaki bağlar kopup parçalanmıştır.” (Bakara:2/166)

Onlara uyup arkalarından gidenler: ‘Ah ne olurdu, bir daha dünyaya gitmemiz mümkün olsaydı da, şimdi onların bizden uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşmış olsaydık!’ derler. Böylece Allah onlara bütün yaptıklarını hasretler ve pişmanlıklar halinde gösterecektir. Onlar cehennemden çıkmayacaklardır.” (Bakara:2/167)

“Allah,’Sizden önce geçmiş cin ve insan ümmetleriyle beraber ateşe girin’ der. Her ümmet girdikçe kendi yoldaşına lanet eder. Hepsi birbiri ardından cehennemde toplanınca, sonrakiler öncekiler için,’Rabbimiz! Bizi sapıtanlar işte bunlardır, onlara ateş azabını kat kat ver’ derler, Allah,’hepsinin azabı kat kattır, ama siz bilmezsiniz’ der.” (A’raf: 7/38)

Bu defa öncekiler diğerlerine şöyle söyler: “Gördünüz ya, sizin bizden bir üstünlüğünüz, bize karşı bir ayrıcalığınız yok. O halde, bizzat kendi kazandığınıza karşılık olarak tadın şu azabı!”(A’raf: 7/38)

“Yüzleri ateşe çevrildiği gün, ‘Eyvah bize! Keşke Allah’a ve Peygamberine itaat etseydik’ diyeceklerdir.” (Ahzab: 33/66)

Ve: “Ey Rabbimiz! Doğrusu biz efendilerimize ve büyüklerimize uyduk, onlar da bizi şaşırtıp yolumuzu saptırdılar. Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver, onları büyük bir lanete uğrat diyecekler.” (Ahzab: 33/67-68)

Derler ki: Ey Rabbimiz! Bunu bizim başımıza kim getirdiyse onun ateşteki azabını kat kat artır.” (Sâd: 38/61)

Bütün bu delilleri göz önünde bulundurarak, hangi siyasi önderleri takip ettiğimize, hangi sistemleri izlediğimize ve hangi sanatçıları niçin alkışladığımıza  çok iyi bakmalıyız. Bir de dini kimden öğrendiğimize hayatî önem vermeliyiz.

Etkisinde kalıp peşinden gittiğimiz bu üstad, hoca veya şeyh kabul ettiğimiz kişiler, bizi merdiven altı dine çağırarak sırat-ı müstakimden kaydırırlarsa, ahiret manzaramız çok çetin olacaktır. Dünyada asla aleyhine konuşturmadığımız, hatta canımızı bile siper edebilecek şekilde etkilendiğimiz bu beyleri, ahirette, sanki kırk yıllık can düşmanımızmış gibi “cehennemdeki santigrat derecelerini iki kat fazla vermesi için” Allah’a yalvaracağız.

Öyleyse iş işten geçmeden, dünyada iken, aklımızı cebine koyduğumuz kişinin ağzından çıkanı tartışılmaz doğrular kabul edip, sorgulamadan hayatımıza giydirerek onun sapıtmalarını din edinirsek, yukarıdaki ayetlerde yer alan büyük fotoğrafta yerimizi alacağımızdan şüphemiz olmasın.

“Efendim, bu dediklerinizi hangi kitaptan bulabilirim, delilleriniz nedir?” diye sorduğunuzda birileri; “Ben sana delil ve kitap ismi veremem ki, benim üstadım/şeyhim, Peygamberimizin ruhaniyetinin, sahabelerin ruhaniyetleriyle yaptığı sohbetlere katılıyor ve Rasûlullah’tan duyduklarını anlatıyor. Ya da bizzat Levh-i Mahfuz’dan naklediyor” diyorsa, bunun illüzyonik ve halüsinasyonik bir sapma olduğunu, böyle bir hurafenin Kur’an ve Sahih Sünnette yerinin olmadığını belirterek reddetmeden bu kervana katılanlar olursa, yukarıdaki büyük fotoğrafta, bitkin bir pişmanlık edasıyla yer alacağından endişemiz olmasın.

Sonuç olarak deriz ki; ister ilkel, isterse modern hurafeler üreterek insanları sapıtanların kaydığı uçlara kaymayan, Rasûlullah’tan beri gelen aklıselim sahibi, sıratı müstakîmde sebatlı, Sevâd-ı Âzam çizgisinde olan âlimleri kendimize rehber edinmek zorundayız. Yoksa ahiret yüzleşmemizin çok çetin geçeceğinden şüphemiz olmasın.

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.