Nevegasyondan önce ne yapıyorduk bilmiyorum. Hele de İstanbul’da yaşıyorsanız bir adresi bulabilmek zor. Çok fazla yol alternatifi var. Çoğu zaman bildiğimiz yollarda bile nevegasyon açar olduk ki trafiğin yoğun olmadığı yönü seçelim. Bu durum hayatı kolaylaştırıyor mu evet ama bir de strese sebep yanı var. O da bilinmezlik. Ben bilmediğim yolda nevegasyona başvuranlardanım ama az biraz bildiğim yolda hiç açmam. Çünkü trafik daha az diye gösterilen yol benim bilmediğim yolsa stres oluyorum. Yol engebeli mi, dar mı, tek yön mü, mahalle arası mı…bunları bilmemek beni geriyor. Sonuç olarak bilmediğimiz bizi korkutuyor. Çocuklar için de durum böyle, hele de okul öncesi çağ çocukları için.
Ehliyeti olan bilir. Sürücü kursları sınav öncesi öğrencilere araba kullanmayı kursa ait özel bir alanda öğretir. Kişi bu alanda iyice tecrübe sahibi olduktan sonra artık hocasıyla sınırın dışına da çıkar. Tecrübe önce alan içinde olur çünkü kişi burada sınırları iyice bilir. Nerede tümsek var, nerede dönüş yapacak, ya da karşısına biri çıkacak mı? İyice alıştığı bu alanda daha sakin daha güvende hissederek kendini geliştirir.
İşte bu örnekleri sınırların çocuklar için ne denli önemli olduğunu anlatabilmek için veriyorum. Çünkü “sınır koyma” bazı ebeveynler tarafından özgürlüğün engellenmesi olarak algılanabiliyor. Oysa ki tam tersine sınır koymak çocuğu daha güvende hissettirdiği için daha özgür kılıyor. Çocukların kendi evinde kendi odasında ya da ailesinin yanında daha özgür daha rahat davranması gibi. Ya da yeni bir masal yeni bir şarkı yerine bin kere dinleyip ezberlediklerini seçmeleri gibi. Çünkü bildikleri şarkıya daha güzel eşlik edebiliyorlar, anın tadını çıkarıyorlar.
Gelelim sınırlara, işte onlarda ancak rutinlerle mümkündür. Bir evde yemek saati belliyse, yemekten önce eller yıkanıp sofraya birlikte oturuluyorsa, yemeğe besmele ile başlanıyorsa çocuk için yeme rutini bu dur. Bu bilgilerin tekrar tekrar verilmesine ya da kurallar koyulmasına gerek yoktur. Çünkü bu rutine alışmış çocuk sürekli atıştırma talebinde bulunmaz.
Çocuk okuldan geldikten sonra belirlenen bir süre ekran ile vakit geçiriyor sonra da oyuna ya da dersine dönüyorsa bu çocuk için sınırlardan bahsedebiliriz. Ama çocuğa her istediğinde ya da huysuzluk yaptığında telefon, tablet veriliyorsa bu çocuk için bir sınırdan sağlıklı bir rutinden bahsedemeyiz. Unutmayalım ki net ve kararlı olamayan ebeveynler sınır koyamaz ve sınır koyamayan ebeveynler çocuklarıyla daha fazla inatlaşma yaşar.
Danışmanlık yaptığım bir okulda sabahları babasının kucağında, ağzında emziğiyle gördüğüm bir çocuk vardı. 4 yaşlarında görünen çocukta gelişim geriliği olduğunu düşünmüştüm. Çünkü sürekli kucakta gelmesi ve ağzında emzik olması normal değildi. Sonraki günlerde çocukla tanıştım. Adı Mete. Mete’nin yaşıtlarından geri kaldığı tek konu dil gelişimiydi. Bunun dışında hiçbir sıkıntısı yoktu. Öğretmeni sınıfa girerken ağzından emziği alıyor Mete’ de gün içinde konuşmaya çalışıyordu. Sınıf dışında kucak istese de yürümek zorunda bırakılıyordu. Sabahları 2 yaş gibi davranan Mete çıkış saatine doğru kendi yaş düzeyini yakalıyordu. Mete’nin babasıyla görüştüm. Bana oğlunun psikoloğu, dil terapisti ve bakıcısı olduğunu anlattı. Ama hala konuşamaması ve hırçın olması çözülememişti. Babaya Mete’nin emzik emmemesi ve kucakta taşınmaması gerektiğini anlattım. Bana “Mete ne isterse ben onu yaparım hocam, öğretmeni vermiyor akşamları ama ben her sabah kıyamıyor yeni bir emzik alıyorum” dedi. Yani baba Mete’ye sınır koymayı redddederek “sen istersen o” rutunine devam etti. Hal böyle olunca bir değil bin uzman anlatsa, terapistin biri gelip biri gitse Mete’nin konuşma problemi de hırçınlığı da düzelmez.
ŞEYMA DEMİCAN NAMAZCI
MİRATHABER.COM -YOUTUBE-
YAZARIN DİĞER YAZILARINA ULAŞMAK İÇİN BURAYA TIKLAYIIZ