islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5334
EURO
34,9533
ALTIN
2.431,20
BIST
9.717,83
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
20°C
İstanbul
20°C
Az Bulutlu
Cuma Az Bulutlu
19°C
Cumartesi Az Bulutlu
16°C
Pazar Az Bulutlu
16°C
Pazartesi Az Bulutlu
18°C

Sahabi Abdullah İbn-İ Mes’ud (R.A.) Neden “Cücelerin Efendisi”dir?

Sahabi Abdullah İbn-İ Mes’ud (R.A.) Neden “Cücelerin Efendisi”dir?

Muhterem Okuyucularım;

Hz. Abdullah İbn-i Mes’ud’un kısa boyluluğuna rağmen küfre ve cehalete meydan okuyan dev bir adam olduğunu biliyor muydunuz? Kaynakların zikrettiğine göre, ashâbın ilklerinden ve ileri gelenlerinden olan Hz. Abdullah ibn-i Mes’ud, hem çelimsiz ve ince bacaklı, hem de kısa boylu birisiydi. O kadar kısa boylu idi ki; ayakta durduğu hâlde, oturanların boyunda ancak görünüyordu. Bu haliyle onun cüce olduğunu kolaylıkla söyleyebiliriz. Cüce olmanın ötesinde bedeninde başka fizikî anormalliklerin de olduğunu söyleyebiliriz. Neye göre mi bunu dillendiriyorum? İşte size asrı saadetten bir anekdot:

https://soundcloud.com/ardevorg/sahabi-abdullah-ibn-i-mesud-r-a
Seslendiren: Şaban Doğan

Bir gün, bahçede, bir grup sahâbîyle otururken, Peygamberimiz (sav), Abdullah ibn-i Mes’ud’dan meyve getirmesini istedi. Diğerlerine göre küçük boylu olan Abdullah ibn-i Mes’ud, hemen koştu ve hurma ağacına tırmanmaya başladı. Herkes onun bu hızlı hareketlerine bakmaya başladı. Bir ara açılan zayıf, ince ve kuru bacakları, dikkatleri çektiğinden dolayı hafif bir gülüşmeye yol açtı. Orada bulunanlar, onun ince bacaklarına bakarak, ona küçümser bir tavır takındılar. Bu duruma fevkalade üzülen yüce Peygamberimiz (sav), onlara şu ikazı yapma gereği duydu:

“Yarın mizanda onun ince bacağı, Uhud Dağı’ndan ağır gelir. Mahşerde sevabı Uhud Dağı’ndan daha ağır gelecek biri için, neden böyle gülüyorsunuz?”

Rasûlullah (sav), bu sözleriyle, insanları çirkinlik-güzellik, sakatlık-sağlamlık gibi dış görünüşlerine göre değerlendirmeyi bırakıp, içlerinde taşıdıkları güzelliklerine ve inançlarına göre değerlendirmek gerektiğine işaret etmiştir. Kalıptan ziyade, kalbin ve düşüncenin özürlü olmamasını isteyen Peygamberimiz (sav), sadece Abdullah ibn-i Mes’ud ile ilgili olarak değil, bütün insanların arkalarından, özellikle fizikî kusurlarının ve ayıplarının söylenmesinden ve alay edilmesinden son derece rahatsızlık duyarlardı ve bunu gıybet olarak telakki ederlerdi.

Toplum hayatında, tutum ve davranışlarıyla güzel ahlâkı tamamlamak için gönderilmiş olan Allah’ın Resulü (sav), bedenî arızalarından dolayı özürlü olarak algılanan hiçbir insanı, ne sözleriyle, ne de davranışlarıyla dışlamıştır. Peygamberimiz (sav), ister kadın, ister erkek olsun, sırf bedenî yapılarının farklı veya anormal olmasından dolayı hiç kimsenin incinmesini istememiştir.

Dikkatleri Çekmemek için Uzun Etek Giymesi

Abdullah ibn-i Mes’ud, aslında, ince bacakları görülmesin diye daima uzun etek giyerdi. Belki bunu, kendisi hakkında ileri-geri sözler söylenmesini önlemek ve kişilerin gıybet etmelerinin önüne geçmek için yapıyordu. Ancak, buna gerek olmadığı hâlde, sadece gösteriş için uzun etek giyenleri de uyarırdı. Şöyle ki; bir gün uzun etekli bir adamı görerek, ona: “Eteğini biraz kısalt!” dedi. Adam: “Ya sen niçin kısaltmıyorsun?” diye cevap verince, Abdullah ibn-i Mes’ud: “Ben senin gibi değilim. Zira bacaklarım incedir. Kaldı ki, ben imamlık yapıyorum. Bana uzun etek gerekir.” dedi.

Bir gün Acem diyarından gayri Müslim birkaç yakışıklı kişi, İbn-i Mes’ud’un yanına geldi. İbn-i Mes’ud, boyunlarının kalınlığına, bedenlerinin zindelik ve sağlığına bakarak hayret etti ve şu ilginç tespiti yaptı: “Görüyorsunuz ki, kâfirler, insanlar arasında vücutça en sağlam ve kalben en çürük; Müslümanlar da kalben en sağlam ve vücutça en çürük kimselerdir. Allah’a yemin ederim ki; şâyet vücudunuz sağlam, fakat kalbiniz çürük olsaydı, Allah katındaki değeriniz pislik böceğinden daha aşağı olurdu.” Böylece dışı cilalı, fakat manevî yönden içi çürümüş insan tipinin Allah katında bir değerinin olmadığını vurgulamak isteyen İbn-i Mes’ud, beden yapısına bakmaksızın, kişinin Allah’a kulluk görevlerini yerine getirmesinin önemine işaret buyurmuşlardır.

Hicreti ve Peygamberimizin (sav) Özel Hizmetinde Bulunması

Resulullah (sav) Medine’ye teşrif edince, İbn-i Mes’ud, Ashâb-ı Suffa’ya katılarak, Peygamberimizin (sav) daima yanında olma şerefine nail oldu. Bundan böyle Abdullah b. Mes’ud, P (sav) misvak, takunya, abdest suyu, koku gibi şahsi eşyalarını taşırdı. Efendimizin (sav) ayakkabılarını giydirir, yolda yürürken ona yol açar, oturacakları yere varınca ayakkabısını çıkartırdı. Oradan kalkacağı zaman da yine ayakkabılarını giydirir, onun önüne düşer, ondan önce odasına girerdi. Efendimizi (sav) uykudan uyandırmak görevi de yine İbn Mes’ud’undu. O, Resûlullah’a (sav) hizmetle övünürdü. Efendimizin (sav) evine, izinsiz olarak o kadar sık girip çıkıyordu ki; Medine’ye yeni gelenler onun da aileden biri olduğu zannına kapılabiliyordu. Hz. Peygamber (sav), onunla özel meselelerini görüşmüş, çok gizli sırlarını bile ona söylemekten çekinmemişti. Bunun için İbn Mes’ud, Resulullahın en özel, en mahrem dostlarından ve adamlarındandı.

Bir Ahlâk ve İlim Abidesi

İlklerden olan İbn-i Mes’ud, namazlarını vaktinde kılmaya o kadar riayet ederdi ki, bir kere Vali Velid b. Ukbe, Kûfe mescidinde halkı bir süre bekletmişti. İbn-i Mes’ud, hemen kalkarak, halka namazı kıldırmıştı. Vali, buna üzülerek, niçin böyle yaptığını sormuş ve “Müminlerin emirinden bir buyruk mu aldın? Yoksa bir bid’at mı icat ettin?” demişti. İbn-i Mes’ud, ona şu cevabı vermişti: “Ben, müminlerin emirinden bir buyruk almadığım gibi, bir bid’at de icat etmedim. Fakat senin bir işin vardır diye bizim de namazımızı geciktirmene Allah razı olmaz.”

İbn-i Mes’ud’un ilme merakını başta Efendimiz (sav) olmak üzere bütün ashâb takdir ederdi. İslâmiyet’le yeni tanıştığı günlerde, onun ilme olan merakını gören Efendimiz (sav): “Sen muallim olacak bir gençsin.” buyurmuştu. Bu mübarek tespitiyle Efendimiz (sav), onu iyi tanımış; ondaki öğretme kabiliyetini keşfettiğini göstermiştir. Bu merakını ilim yolunda değerlendiren İbn-i Mes’ud, Ashâb-ı Suffa’dan biri olarak, tüm vaktini Efendimizle (sav) birlikte, onun ilim halkasında bulunarak geçirmişti. Hz. Ömer’in ifadesiyle o, ağzına kadar ilim ve fıkıhla doluydu.

Rüyasında Peygamberimizi (sav) Görmesi ve Dünyadan Ayrılması

Hicrî 32. senesinde İbn-i Mes’ud hazretleri 60 yaşına erişmişti. Vefatına yakın hastalanmıştı. Bir gün rüyasına Efendimiz (sav) teşrif etmiş, yanına gelmesi için onu davet etmişti. Her an ölüme hazırlıklı olan İbn-i Mes’ud, bu davetle ölümünün yaklaştığını iyice anlamıştı. Ölümünden önce ashâb-ı kirâmın büyükleri onu ziyaret ettiler. Vefatından sonra teçhiz ve tekfin işlemini Zübeyr ile oğlu Abdullah yaptı. Namazını halife Hz. Osman kıldırdı. Cennet’ül-Bakî mezarlığına defnedildi. O, görünüş itibariyle cüce bir insandı ama Peygamberimizin (sav) hizmetinde bulunma şerefinde bulunmuş olmanın yanında cesaret, ilim ve ahlâkı ile devleşen bir tarihî şahsiyet idi. Bundan dolayı o, “cücelerin efendisi” unvanını da almayı hak ediyor, vesselâm.

Prof. Dr. Ali SEYYAR

Not: Bu yazı, “Yıldızlar Engel Tanımaz” kitabımdan özetlenerek yeniden derlenmiştir.

Yorumlar
  1. Şaban Doğan dedi ki:

    Hocam harika bir yazı olmuş. Yüreğinize sağlık. Kendimce kitap karıştıran biri olarak, Abdullah ibni Mesud(ra) hiç böyle okumamıştım.
    Selam ve saygılarımla.