islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5813
EURO
34,7803
ALTIN
2.507,96
BIST
9.693,46
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Yağmurlu
14°C
İstanbul
14°C
Yağmurlu
Cumartesi Parçalı Bulutlu
20°C
Pazar Az Bulutlu
21°C
Pazartesi Az Bulutlu
23°C
Salı Az Bulutlu
22°C

Osmanlıların dünyaya katkıları 4: kamusal müzik

Osmanlıların dünyaya katkıları 4: kamusal müzik

Osmanlı müziği yüzyıllarca askeri, kamusal, sağlık alanlarında kullanılmış, dünya müziği üzerinde kalıcı etkiler bırakmıştır.

Prof. Dr. Kutluk Özgüven

Osmanlılar büyük ve karmaşık bir dünya imparatorluğu yönetmekte olduklarından hemen her sanatın işlevsel, toplumsal kullanım amaçlı bir yönü bulunmaktaydı. Müzik de bunların başında gelmektedir. Devlet-i ali, içinde bugün 30dan fazla ülke ve bunun kat kat üzerinde halk barındırdığından, karşısında da o dönem her bölgeden hasım bulunduğundan bu bir zorunluluktu.

Müzik de gerek askeri, gerek toplum sağlığı, gerek iletişim amaçlı olarak pratik sonuçları için kullanılmıştır. Dünyada savaşta müziğin kullanımı Osmanlılara ait değildir. Borularla, kornolarla birlikler arası iletişim eski çağlardan beri bilinmekteydi. Ancak sistemli bir şekilde bütün muharebe tiyatrosunu bir bütün olarak idare etmek için kurumsallaşmış askeri müzik ancak imparatorluğun öncülüğünde olmuştur.

Mehteran Müziği muharip güçlerin hızını, taarruz mu geri çekilme mi, bekleme mi hangi eylemi seçeceklerini ve bunun temposunu belirleyen gerçek zamanlı bir kumanda koordinasyon aracıdır. Yeniçeriler, sipahiler, azap askerleri, destek birlikler, topçular, okçular, hepsi başka anlam içeren mehter marşları ve bunların tempolarıyla adeta orkestradaki müzisyenler gibi eşgüdüm içinde savaşırlardı.

Osmanlı askeri müziğinin bu kalıcı etkisi ve yüzyıllarca başta Avrupa’daki etkisi pek çok Batılı bestecinin Türk marşlarına, Türk ezgilerine dayalı eserlerine de ilham olmuştur. Örneğin Mozart’ın Türk marşı, bir Osmanlı ordusu ilerlemesine dayalıdır. Bütün büyük Batılı bestecilerin duydukları Türk ezgilerine dayalı besteleri ve yorumları vardır. Pek çok opera, mesela Vivaldi’nin ünlü Bajazed/Tamerlino veya Mozart’ın Saraydan Kız Kaçırma operaları gibi Türk, Osmanlı veya Doğu temalı seçilmiştir. Bugün çoğu unutulmuş olan eski Türk musikisi Avrupa müziği üzerinde etkilere sahiptir.

Avrupa’da oda müziği vardı, orkestralar yoktu. Onlarca yüzlerce müzisyenin bir ağanın koordinasyonunda çaldığı orkestralar Osmanlı kaynaklıdır. Bunları yönetmek için gereken orkestra şefliği pozisyonu da Türklerin dünyaya bir katkısıdır. Fransa’da aşırı artmış olan Türk sanat etkisi üzerine besteleri de bulunan 17. yüzyıl bestecisi Lully, Osmanlı tarzı müziği idare ederken yeniçeri usulü orkestra şefliğinde yere vurduğu asayı dikkatsiz kullanması sonucu ayak başparmağı kangreninden ölmüştür. Baget kullanımı sonradan çıktı. Pek çok Batı müziği öğrencisi Türk bunları bilmez, öğretilmez, öğretmenler ve müzisyenler de bilmez.

Bazı müzik aletleri de ilk gelişimini devlet-i ali tesirinde yapmıştır. Ordunun en belirgin sesi zil, dünyanın en önemli müzisyenleri tarafından hala bir yeniçeri müzik aleti yapımcısı tarzında, çekiçle vura vura zili şekillendiren Ermeni usta Avedis Zilciyan’ın torunlarının ürettiği zillerle yaşamaktadır.

Klavsen, Osmanlı müziğinin en önemli çalgısı kanunun tuşlarla kolaylaştırılmış haline dayalıdır. Onun daha ötesinde bugün dünya polifonik müziğinin en temel çalgısı olan Piyano, İran kökenli Osmanlı müzik aleti olan ve bugün unutulmuş olan santur çalgısının özellikle Macaristan’daki yaygın kullanımı ve klavsen gibi tuşlarla kolay çalınacak hale gelmesiyle Almanya’ya yayılmasından kaynaklanmaktadır. Kanun benzeri aletler var olagelmişse de Santur benzeri tellere tokmakla vurularak çalınan piyano öncüsü bir alet Avrupa’da bulunmamaktaydı.

Müzik sadece askeriyede ve kamusal iletişimde değil, psikiyatride ve genel olarak hastane ortamlarında da fon müziği olarak kullanılmaktaydı. Diğer önemli bir kullanımı tören müziği olaraktı. Görkemli Osmanlı törenleri, sonradan Haendel’in en üst seviyesine ulaştırdığı Batı tarzı kraliyet törenlerine de ilham oldu. Yeniçeriler 1826’da kanlı bir şekilde ortadan kalkınca onların bir alt grubu olan mehter müziğinin yerine uzun süre bir şey konulamadı. Bu en sonunda Abdülmecid Han zamanında onun emriyle Donizetti Paşa’nın Başmabeynci Ahmed Bey ile birlikte kurduğu Mızıka-i Hümayunuyla (İmparatorluk Orkestrası) doldurulmaya çalışıldı. Bugünkü Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası bunun devamıdır.

Osmanlı’nın Batı müziği üzerindeki etkisi tersine dönerek Dede Efendi ve Hacı Arif Beyler ile başlayarak 19. yüzyıldan Türk müziğine girmeye başladı. Ancak Türk toplumunda Batı müziğinin yerleşmesi 1960’lı yılların sonlarına kadar gerçekleşmedi.  Aslında ironi o ki Türkiye’de ilk toplumda meşhur olmuş batı ezgisi Bak Bir Varmış Bir Yokmuş Boğaziçinde şarkısı, Rus müziğinin ana akordu olan Nihavent makamındadır. Nihavent makamı İran kaynaklıdır ancak Ruslar’a Türklerden ve onlar vasıtasıyla Tatarlardan geçmiştir. Hemen hemen bütün ünlü Rus ezgileri, şarkıları, Nihaventtir.

Eğer Erdoğan, Putin ve Ruhani, Cumhurbaşkanının Bakü’de önerdiği bir Kafkas paktı için bir araya gelecekse, açılış törenindeki müziğin makamı şimdiden belli diyebiliriz.

Yazarın diğer yazılarını aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz:

https://www.mirathaber.com/author/profdrkutlukozguven/

Yorumlar
  1. hakan dedi ki:

    Çok bigilendirici ve doyurucu olmuş sevgili hocam teşekkür ederim.