islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,4375
EURO
34,7411
ALTIN
2.439,70
BIST
9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
16°C
İstanbul
16°C
Az Bulutlu
Pazartesi Az Bulutlu
17°C
Salı Az Bulutlu
17°C
Çarşamba Az Bulutlu
19°C
Perşembe Hafif Yağmurlu
18°C

SAVM (ORUÇ) VE DENGE

SAVM (ORUÇ) VE DENGE
20 Mart 2024 09:00
A+
A-

Oruçla dünya hayatının dengesinin ne alakası var denilebilir?

Fiziksel bir dengeden bahsediyorsak, doğru; ikisi arasında bir bağ yok gibi. Ama beşeri bir dengeden, toplumsal bir nizamdan söz edersek, oruçla bu denge arasında bir ilginin olduğunu görürüz.

Bir başka deyişle, Ramazan böyle dengenin kurulmasına yardımcı olabilecek ciddi bir güçtür, imkandır.

İnsanı manevi ve fiziki boyutu ile uyumlu, mütenasip, dengeli yaratan Allah (cc), kâinata fiziksel ve kozmik anlamda gerekli dengeyi yerleştirdi. İnsan kâinatın her parçasında, canlıların hayatından tutun da denizlere, dağlara, gökyüzüne, gezegenlere ve yıldızlara kadar her şeyin bir denge üzere var edildiğini görebilir. Onlardaki en dakik hesaplara dayalı denge, insanı hayran bırakacak kadar muazzamdır.

“Göğü Allah yükseltti ve mîzanı (dengeyi) koydu. Ki siz (ey insanlar), dengeyi bozup ölçüyü kaçırmayın!” (Rahman 55/7-8)

Bu dengenin bir örneğini de insan bünyesinde görmekteyiz. En mükemmel bir şekilde yaratılan insan da (Tîn 95/4) denge üzere bina edilmiştir. Vücudun parçaları ve fonksiyonları, akıl-ruh-yürek, beden gücü ile kabiliyetler arasında olağanüstü bir denge vardır. (İnfitâr 82/6-8)

İnsana düşen kâinattaki dengeyi koruduğu gibi, hayatının her safhasında, davranışlarında ölçüyü kaçırmamaktır, aşırılık yapmamaktır. Bu dengeyi koruyanlar, güzellik üzere yaşarlar. Böyleleri aynı zamanda hayatın dengesine yardımcı olurlar.

İnsan ve toplum bünyesindeki dengenin bozulması ‘fesat’tır. Fesat, dengesizlik, nizam dışılıktır. İnsanı hedefinden saptırır. Toplumu anlaşmazlığa, kargaşaya, kavgaya, savaşa; dolaysıyla çürümeye sürükler. Onun için Kur’an insanlara; “Sakın dengeyi bozmayın” ya da “Islah olduktan sonra yeryüzünü ifsat etmeyin” (A’raf 7/56) diyor.

Islah, ilâhî ölçülerle olur. “Islah olduktan sonra” ifadesini böyle de anlamak mümkün… Yani her türlü dengeyi O’nun koyduğu ölçülerle kurun, dengeyi felakete veya zarara çevirecek işler yapmayın.

İlâhî ölçülerden yüz çevirenlerin tarihten beri insanları ve toplumları nasıl ifsat ettiklerini, nasıl zarar verdiklerini, insanlara daha bu dünyada iken cehennemi yaşattıklarını biliyoruz.

Ramazan müslümanın kendi bünyesinde dengeyi yeniden kurmasına yardımcı olurken, bunu topluma da taşımasını sağlar. Denge üzere yaşayan insanların çoğunlukta olduğu toplumda da düzen, huzur ve güven olur.

Bir kitapta hadis olarak nakledilen ancak kaynağını bulamadığım şöyle bir rivâyet gördüm: “Dünyanın dengesi şu dört şeyle mümkün olmaktadır: 1-Âlimlerin ilmi,

2-Yöneticilerin adaleti,

3-Zenginlerin cömertliği ve

4-Fakirlerin duasıyla.

Âlimlerin ilmi olmasa câhiller helâk olur. Zenginlerin cömertliği olmasa fakirler helâk olur. Fakirlerin duası olmasa zenginler helâk olur.

Yöneticilerin adaleti olmazsa bazı insanlar diğerlerini, tıpkı kurdun koyunu yediği gibi yerler.” (nak. Dürretü’l Vaizîn, sa. 29. Osman ibnu Hasan, İstanbul 1313)

Bu dört şey toplum binasında denge sütunu gibidirler. Dikkat edilirse her birinin bir yönüyle Ramazan ve oruçla ilgili olduğu görülecektir.

Âlimler olmazsa meydan câhillere kalır. Toplumun işleri câhillere kaldığı zaman, sıkıntılar, haksızlıklar, felaketler katlanarak gelir.

Kendisine bir iş ve sorumluluk yüklenen herkes yöneticidir. Yöneticiler adaletle iş yaparlarsa denge sağlanır. Adaletsizlik güvensizliği, kaosu ve umutsuzluğu doğurur. Toplumu ayakta tutan en önemli denge adalettir dense yanlış olmaz.

Ramazan müslümana âdil olma şuuru kazandırır.

İmkanı olanlar, ellerinde olanı ötekilerle paylaşırlarsa, yani infak ederlerse; bu geçinme konusundaki dengeyi sağlar. Cimri zenginlerin çok olduğu bir belde halkına esef etmek gerekir.

Paylaşmak, aynı zamanda ötekini benimsemek ve değer vermektir. Çevresinde diğerlerini de hesaba katmak onlarla barış köprüsü kurmaktır. Başkasına vermeyen, onu yabancı sayar, ondan çekinir, arasına mesafe koyar. Mesafe, yabancılaşmayı ve güvensizliği artırır.

Ramazan aynı zamanda infakı öğrenme veya infak etme ayıdır. Ramazan, paylaşmak, bölüşmek, bilişmek, başkalarının hâlinden haberdar olmak ayıdır. Paylaşmasını bilen; paylamayı, dışlamayı, tepeden bakmayı unutur. Bu da kesimler ve sınıflar arasındaki dengeyi korur.

Dua, Allah’ı yardıma çağırmaktır. Allah (cc), her yardım çağrısına cevap verir. Ama zayıfların, ezilmişlerin (mustaz’fların) ve haksızlığa uğrayanlarınkini daha fazla…

Ramazanda sevindirilen her fakir, kendisine infak edilen her bir muhtaç, kendisiyle imkanların bölüşüldüğü her dost; müslüman toplumda denge direğidir. Bunların sayısının çok olması, dengenin güçlü olması manasına gelir.

Ramazan duaların arttığı ve çok çok kabul edildiği bir ibadet zamanıdır. Kişi kendisine dua edenlerin sayısını bu zamanda daha da artırabilir. Birbirine dua eden insanlardan kurulu bir toplum da fesadın uzağındadır.

Ya bir de tersi olursa? Yani birbirine dua edenler değil de, birbirinin kurdu olan, birbirine lanet edenlerden kurulu bir toplum ne denge üzerindedir, ne de huzura sahiptir.

Oruç, kendini sevenlere kurt olmayı değil, diğeri için dua eden, onun iyiliğini isteyen dost ve yurt olmayı öğretir. Beden ve toplum bünyesinde dengeyi korumayı öğretir.

İslâm, müntesiplerine hayatın her alanında, her işde ifrat ve tefrit arasında itidal üzere, mu’tedil (dengeli) olmayı tavsiye eder.

-Ne ifrat ne tefrit

İfrat, terim olarak istikamet çizgisini aşmak, normalin üzerine çıkmaktır. Ya da istenilenden fazlasını yapmaktır. (İbni Manzur, Lisânu’l-Arab, 11/162) Yani, herhangi bir konuda fazla ileri gitme, ölçüyü aşma, aşırı davranma (haddi aşma) ve taşkınlık, hangi durumda olursa olsun aşırılık yapmaktır.

Tefrit; ihmal etmek, gevşek davranmak,, bir konuda aciz kalmak demektir ki ifratın tersidir. (İbni Manzur, Lisânu’l-Arab, 7/370)

Ortalamanın, yani vasatın çok altında kalmak, geride kalmak, gevşek davranmak, normalden aşağı olmak gibi manalara geliyor.

Tefrik bir başka açıdan yapmaya güç yettiği halde aşırı şekilde gevşeklik gösterip, tembel davranmak, yapması gerekeni ihmal etmek demektir. (Cürcânî, Ş. Ta’rifât, s: 36)

Her şeyin aşırısı zararlıdır. Güzel olan aşırılıklar arasında orta yolu bulmaktır. Zira orta yol dediğimiz tutum hem insan fıtratına uygundur, hem de güç yetebilecek bir şeydir.

İfrat ve tefrit; inançtan ibadete, davranışlardan başkası hakkında hüküm vermeye, harcamalardan kullanmaya, yeme içmeden giymeye, bir şey hakkında karar vermekten bir kanaate varmaya kadar hayatın her alanında, herkesle ilgili bir fenomendir.

-Orta (vasat)-dengeli ümmet

Kur’an’da kıblenin Kudüs’ten Kâbe’ye çevrilmesi olayı anlatılırken onlardan “ümmeten vesetan” kalıp kavramı kullanılıyor.  “Dengeli ümmet” şeklinde çevirebileceğimiz bu kavram, müslümanların oluşturduğu toplumun önemli bir özelliğine ve misyonuna işaret ediyor. Şöyle ki:

“İşte böylece sizi dengeli bir ümmet olmanızı istedik ki, insanlığa şâhit (örnek/model) olasınız ve Rasûl (Elçi) de size şâhit (örnek/model) olsun…” (Bekara 2/143)

Vasat; iki tarafın ortası demektir. (İbni Manzur, Lisanu’l-Arab, 15/208) Davranış açısından ‘vasat olmak’, tam orta yolda olmak, hiç bir taşkınlık ve eksiklik yapmamak, ifrat ve tefritten uzak olmak demektir.

Vasat’, nicelik olarak ‘orta’, nitelik olarak ‘denge ve adalet’ anlamına gelir.

Vasat olma hâli; itidalli davranma, ifrat ve tefritten sakınma, adaletli olma, ölçülü hareket etme, yani dengeli olma bir müslüman için hayatın her alanında, her davranışta uyulması gereken önemli bir prensiptir.

Oruç (savm) ve Ramazan ayı bu prensibi takviye eden imkandır.

Hüseyin K. Ece

MİRATHABER.COM -YOUTUBE- 

YAZARIN DİĞER YAZILARINA ULAŞMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ 

 

ETİKETLER: ÜSTMANŞET, yazarlar
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.