islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,4375
EURO
34,7411
ALTIN
2.439,70
BIST
9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
15°C
İstanbul
15°C
Az Bulutlu
Pazartesi Az Bulutlu
17°C
Salı Az Bulutlu
17°C
Çarşamba Az Bulutlu
18°C
Perşembe Az Bulutlu
19°C

Sessiz III. Dünya Savaşı; “Starlink Uyduları”

Sessiz III. Dünya Savaşı; “Starlink Uyduları”
17 Aralık 2023 10:00
A+
A-

Sessiz III. Dünya Savaşı; “Starlink Uyduları”

Tüm canlılara zarar verebilecek elektromanyetik radyasyon ve radyo frekansları yayan uyduların varlığı yıllardır hararetli tartışmalara yol açan bir konu…

Gökyüzünde çıplak gözle görülemeyen uyduların evcil ve çiftlik hayvanları yanı sıra doğal yaşamdaki hayvanlar arasında hastalıklara ve ölümlere neden olabileceğini düşünmek endişelendiriyor. Kesin nedeni belirleyecek büyük somut bir kanıt olmasa da bazı uydu sistemlerinin bu tür zararlı etkilerinin olduğu yönünde her geçen gün artan şüphe uyandırıyor.

Peki öyleyse dünyanın çevresini örümcek ağı gibi saran uydular hem vahşi yaşamı hem de insanları hedef alan sessiz silahlara dönüşmüş olabilir mi?

Teknolojinin hızla gelişmesi, bu tür endişe verici senaryoların entrikasını ve sessiz silahlara dönüşme olasılığını artırıyor haliyle. İleri teknolojinin insanlık aleyhine altın vuruşlar yapabilecek sessiz silahlara dönüşmesinin potansiyel sonuçlarını düşünmek endişe vericidir.

Bunlardan biri de en çok hedefte olan Starlink uydularıdır.
Starlink Uydu Sistemi teknoloji dünyasında gerçekten ezber bozan bir sistem.

Dünyamızda devrim yaratabilecek bir bağlantı düzeyi vadediyor. Otonom sürücüsüz arabalar, uzaktan ameliyat ile hayatımıza kolaylık ve verimlilik getirebilecek akıllı şehirler vadediyor. Aşamalı dizi teknolojisinin yenilikçi kullanımıyla, 5G internet bağlantısını gökyüzünden getirebiliyor. Uydu internet sağlayıcısı FCC’nin yakın tarihli raporuna göre alçak dünya yörüngesinde 4000’den fazla Starlink uydusunun olduğu ortaya çıktı. Bu sayının 12 bin 500’e çıkarılması hedeflenmektedir. Bu dünyanın neresinde olursanız olun hızlı internet erişimi demektir. Bir sonraki aşama ise 6G, 7G… internet bağlantısını gökyüzünden getirebilmek olacaktır.

Bu sistemin anlatılan amacı ve çalışma şekli tek kelimeyle akıllara durgunluk veriyor. Yerdeki bir Starlink çanağı çevrimiçi olduğunda, uydu sinyalini inanılmaz bir hassasiyetle ona doğru yönlendiriyor demektir. Bu gerçekten modern teknolojinin bir harikası değil mi?

Ancak iş bununla bitmiyor tabii…

Teknolojik gelişmeler çağında, Starlink uydu sisteminin misyonu kara bir bulut gibi üzerimizde dolaşıyor ve dünyamızda teknokratik devrim yaratabilecek dijital bir gelecek vadediyor. Ancak bu ilerleme görüntüsünün cazibesi altında gizlenen tehlikelere karşı körleştirirken bir yandan da insanlığı köleleştirmeyi amaçlayan ultra dijital bir diktatörlük potansiyeli gerçeği yatıyor da olabilir. Tüm bunlar George Orwell’in 1984’ü gibi bizi teknokratik yarınlara geçişimizi vadediyor sanki.

Ancak iş yine bununla bitmiyor tabii…

Yeryüzündeki bir Starlink çanağı, Starlink uydularına bağlandığında sadece temiz bir internet sinyali almakla kalmıyor, aynı zamanda birbirlerine doğru çift taraflı radyasyon da yayıyorlar. Bu da hem dünyadan hem de uzaydan yayılan radyasyon anlamına geliyor.

Çok sayıda Starlink çanağının yarı çapı 5 km’lik bir alana dağıldığı bir yerleşim yerinde yaşadığımızı düşünün. Bu da çapı en az 10 km’lik bir alan içinde radyasyona maruz kalma potansiyeline sahip olduğumuz anlamına geliyor. İşte burada her bir çanak uyduya doğru bağlanırken aldığı ve verdiği radyasyonu etrafa saçarak kendi rolünü de oynuyor aynı zamanda. Böylelikle de radyasyon yayılarak tüm bölgeyi sarmış oluyor. Bununla birlikte, bu çoklu çanakların birbirine yakınlığı ve sayılarındaki her bir artışta saçılan radyasyon seviyelerinde meydana gelebilecek potansiyel artışlara neden olur haliyle de. Böylesine inanılmaz bir bağlantıya olanak tanıyan teknolojideki yan etkilerini düşünmek bile kötü.  Kümülatif etki akıllara durgunluk veriyor değil mi?

Peki öyleyse bu artış gerçekleşmiş olabilir mi?

İnsanların büyük bir kısmı 6G’yi heyecanla beklerken, 5G hakkındaki gerçeklerin farkına vardıklarında toptan reddetme eğiliminde olabilirler. Hatta uzun yıllardır 5G’nin yaygınlaşmasıyla ilgili riskler konusunda bilim adamlarınca ısrarca uyarıldığını özellikle belirtmekte fayda vardır.

Ancak tüm bu heyecanın ortasında şaşırtıcı bir durum var. Ortaya çıkan yeni gerçekler ise bunların yeni bir keşif olmayıp, 2018’den günümüze kadar 5G ile ilişkili potansiyel riskler konusunda bilim adamları uyarıda bulundukları gerçekler zaten. Bu bilgilere ek olarak gelen yeni bilgilerde haliyle tartışmaya yepyeni bir boyut katıyor ve bizi 5G’nin faydalarının potansiyel tehlikelerden daha ağır basıp basmadığını ve sessiz silahlara dönüşüp dönüşmediğini sorgulamaya zorluyor. Bu durum ise kablosuz bağlantıların geleceğini şekillendirecek ilgi çekici bir ikilem gibi duruyor değil mi?

5G’nin; bilinen hastalıklar ile yeni nesil muhtemel hastalıklar arasındaki potansiyel bağlantısı hafife alınmaması gereken bir konudur. Kesin bir nedensellik ilişkisi kurmak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulmasını iddia edenler olsa da potansiyel riskler üzerinde durup düşünmemizi sağlayacak yeterli kanıtlar ve açıklamalar mevcuttur. Sağlığımız üzerindeki etkisini tam olarak anlamadan 5G’nin yaygınlaşmasının ve gelecekte 6G’nin benimsenmesinin potansiyel sonuçlarını düşünmek endişe vericidir.

Pek çok kişi bunu bağlantı ve hız açısından ileriye doğru atılmış önemli bir adım olarak görürken, potansiyel tehlikeleri konusunda kamuoyunun yeterince bilgilendirilip bilgilendirilmediği konusunda giderek artan bir şüphe ve sorgulamalar var. Şüpheler ise devletler ve hükümetler tarafından kontrol edilen kurumsal veya yarı kurumsal medyanın, bireylerin sağlık ve refahları hakkında bilinçli kararlar almalarını sağlayacak tarafsız ve şeffaf bilgi sağlamadığı inancından kaynaklanıyor.

Peki öyleyse 5G ile canlıların yaşamına yönelik saldırılar mı amaçlanmakta?

Journal of Community Medicine & Public Health dergisinde kısa süre önce yayınlanan bir vaka çalışması, 5G teknolojisinin kullanılmaya başlanmasıyla ilişkili olabilecek potansiyel sağlık riskleri konusunda değerli bilgiler sağlamıştır. Çalışma, 5G baz istasyonunun 20 metre yarıçapı içinde ikamet eden bireylerin ciddi kalp semptomları yaşadığını ortaya koydu. Bu araştırma, radyasyondan kaynaklanan kanser risklerini inceleme konusundaki uzmanlığıyla tanınan saygın bilim adamı Dr. Lennart Hardell ve gerçek hayattaki 5G radyofrekans (RF) radyasyonunun insan sağlığı üzerindeki etkisini araştırmada uzmanlaşan Mona Nilsson tarafından hazırlanan beşinci bilimsel raporunda açıklandı.

Bir çalışmada; kendilerini elektromanyetik olarak daha temiz bir ortamın savunuculuğu ve bireyleri radyasyondan korumaya destek konusunda eğitim sağlamaya adamış olan, Cep Telefonu Görev Gücü Başkanı Arthur Firstenberg, yine yakın tarihli bir makalesinde radyasyon hastalığı ile Avrupa’daki yabani kuşların beklenmedik ölümleri arasındaki bağlantıya ışık tuttu. Nesli tehlike altında olan kuşların başlangıçta kuş gribine yenik düştüğü düşünülüyordu. Ancak Firstenberg’in araştırması bu varsayıma meydan okuyor ve ölümlerinin ve popülasyonun gerilemesinin ardındaki gerçek suçlunun 5G radyasyon hastalığı olabileceğini öne sürüyor. Bu açıklaması da bizlere kablosuz teknolojilerin hem vahşi yaşam popülasyonlarının aniden yavaşladığını hem de insan üreme sağlığı için oluşturabileceği potansiyel tehlikeleri keskin bir şekilde hatırlatmaktadır.

Bunun yanında; 2022 yılında, evcil ve besi hayvanlarına yönelik önemli sayıda endişe verici raporlar da var elbette. Yukarıda saydığımız ölümlere ek olarak hem evcil hayvanlarda hem de çiftlik hayvanlarında çabuk hastalanmaları, davranış bozuklukları gözlemlendiğine dair şikayetler olmuştur. Çiftlik hayvanlarının üremesinde gerilemeler, süt üretiminin azalması, düşük kaliteli yumurta üretimine yönelik raporlarda haber konusu olmuştur. (Bunlarla ilgili haberlere Google’dan veya benzeri arama motorlarından ulaşmak mümkündür)

Bu durum, 5G radyofrekanslarının (RF) yaydığı radyasyona maruz kalmayla ilişkili potansiyel riskler konusunda endişeleri daha da artırmaktadır. Bu olaylar, yalnızca kendi refahımız için değil, aynı zamanda diğer türlerle paylaştığımız çeşitli ekosistemler için de potansiyel riskler olduğunu ortaya koymaya yeterli olabilir.

Bunun yanında da Starlink uydularının ABD’nin çıkarları içinde kullanılabileceğini unutmamak lazım.
Pentagon, Rusya-Ukrayna savaşında desteğini açıkça ilan ettiği Ukrayna ordusuna havadan lojistik destek, gözetleme ve hedefleme bilgileri sağlamak için Starlink uydularını kullandığı ortaya çıkmıştı. Hatta şunu da özellikle belirtmek isterim ki, son günlerde başıboş sokak köpeklerindeki insanlara saldırmaya, yaralamaya ve öldürmeye yönelik davranış bozukluklarına 5G baz istasyonlarının yaydığı radyofrekanslarının sebep olduğu şüphesi ise artmaktadır.

Tüm bunlar Starlink uydu sisteminin Sessiz III. Dünya Savaşının Sessiz Silahları olup olmadığı sorusuna aradığımız cevabı bulmamızda yeterli olabilir sanırım.

Sözde iyi bir şeymiş gibi sunulan, Sessiz Silah Starlink uydularından korunmak için neler yapabiliriz?

Toplumu daha duyarlı hale getirmek için bu konularda bilgilendirici ve uyarıcı haber bültenleri yayınlanmalı.

Bireylerin makalemizde bahsi geçen konuda veya daha başka konularda varsa deneyimlerini, gözlemlerini ve endişelerini paylaşmaları için bir platformlar birliği kurulmalıdır.

Amaç, bu konuyla ilgili diyaloğu ve farkındalığı teşvik etmek ve nihayetinde radyasyon yayan cihazların kullanımı ve konuşlandırılmasıyla ilgili halkı bilinçlendirmek ve ona göre de ülkeyi yönetenleri daha da etkili ama bilinçli kararlar alınmasını sağlarken de halka rağmen yanlış kararlar almamasını sağlamak olmalıdır

Amaç yaşanabilir bir ülke ve yaşanabilir bir dünyayı yeniden kurulması üzerine olmalıdır.

İnsani ve ahlaki olan da budur.

Sadi ÖZGÜL

YAZARIN DİĞER YAZILARINI OKUMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ

MİRATHABER.COM – YOUTUBE

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.