islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5004
EURO
34,6901
ALTIN
2.496,45
BIST
9.693,46
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
19°C
İstanbul
19°C
Parçalı Bulutlu
Pazar Az Bulutlu
20°C
Pazartesi Az Bulutlu
22°C
Salı Az Bulutlu
24°C
Çarşamba Parçalı Bulutlu
22°C

ŞİFA BULDUĞUM AYETLER

ŞİFA BULDUĞUM AYETLER

Artık nefsime söz geçirebildiğim ölçüde itikâf ve inziva havasına girmeye gayret ediyorum. Sırtımın yere geldiği bu süreçte ve bu ağır mahpusluk şartlarında, önce hayatta kalmanın, sonra da yeniden doğrulup ayağa kalkmanın yollarını, Kitabı Kerimde ayet ayet zikir zikir arıyorum.

Burada öncelikle ruh sağlığımı korumam lazım. Bunun için kendinden yardım dilenecek tek makam, Müstean sıfatının yegâne sahibi Rabbime niyaz ediyorum.  Ya Müsteanım, sen aklıma mukayyet ol. “Ben yenik düştüm, bana yardım et!” (Kamer-10). Zalimler bedenimi buraya hapsettiler. Sen ruhumu düşürme, özgür kıl ve diri tut. Bu musibeti ruhumun izzetine ve kemaline vesile eyle…

Bu zindanda kendimi Yusuf(as) ile özdeşleştiriyorum.  O’nu, kardeşleri kuyuya atıp eve döndüklerinde, oğullarının şeytana uyduğunu hisseden babaları Yakup(as)’ın “Artık bana düşen, güzelce sabretmek. Anlattıklarınıza karşı yalnız Müstean olan Allah’tan yardım istenir.” (Yusuf-18) dediği gibi, ben de Müstean’ıma sığınıyorum. Ondan istiyorum.

Yusuf(as)’a benzer şekilde benim yakın çevremde mümin kardeşim bildiğim kişilerce maruz bırakıldığım bu ağır musibet karşısında tahammül gücümü artıracak olan da Es Sabur olan Allah Değil mi?  O halde Ya Müstean Ya Allah Ya Sabır Ya Allah…

Değil mi ki Allah Azze ve Celle “Ey iman edenler sabır ve salât ile yardım isteyin, şüphe yok ki Allah sabredenlerle beraberdir.”(Bakara-153) buyuruyor. O halde ‘güzelce sabret’ ki bu don kesen soğuk ve köhne hücrede kiminle olduğunu idrak edip teselli olasın Sait!

Çok iyi biliyorum. İyi günlerimde öğrenmiştim.  Allah’ın isimlerinden birisi de her türlü kötü durumdan selamete erdiren, ferahlık ve esenlik veren anlamlarına gelen Es Selam ismiydi.  Ya Müstean Ya Allah Ya Sabır Ya Allah Ya Selam Ya Allah isimlerini dilimden hiç düşürmüyorum.

En güzel Kuran dualarından birini kendime uyarlıyorum. Ey Rabbim üzerime sabır yağdır. Ayaklarımı yere sağlam bastır. Ve hakikati inkâr edenlere karşı bana yardım et (Bakara 250).

Muhasebe Üstüne Muhasebe

Aile, meslek, özgürlük vb. her ama her şey bir entrika ile elimden alınmış!

Peki, zaten bana ait miydi ki? Yoksa “Bunları bendeki bilgi ve beceriden dolayı elde ettim” (Kasas-78) diyerek kibirlenen Karun gibi mi düşünüyorsun?

Rabbim, “İnsana bir zarar dokunduğu zaman bize yalvarır. Sonra katımızdan ona bir nimet verdiğimizde, “Bu bana yalnızca bilgimden dolayı verilmiştir” der. Hayır, o bir sınavdır. Fakat insanların çoğu bilmezler.” (Zümer-49) demiyor mu?

Bütün nimetler Malikül Mülk olan Allah’ın lütfü değil mi?

Sürekli dualarında “De ki: Ey mülkün sahibi olan Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verirsin. Dilediğinden de mülkü çeker alırsın. Dilediğini yüceltir, dilediğini de alçaltırsın. Bütün iyilikler senin elindedir. Şüphesiz sen her şeye hakkıyla gücü yetensin.” (Ali İmran-26) ayetini tekrarlayıp duruyordun ya!

İşte geldin buraya!  İsyanın niye? Lütfuna rıza, musibetine isyan öyle mi?

Olmaz Öyle! Olmaz, Olamaz.

Mülkün gerçek sahibi, mülkünde dilediği gibi tasarruf edebileceği gibi imtihan alanını da dilediği gibi tasarlar. Bu imtihan dünyasında hiçbir şey hakiki manada bana ait olmadığına göre,  onlar elimden aldığında böyle ahu vah etmek mümine yakışır mı?

Stoacı filozofların önde gelen isimlerinden biri olan Romalı devlet adamı Seneca (Ö: MS 65) “Hiçbir zaman bana bahşedilenlere güvenmedim, bana huzur verdiği zamanlarda bile. Bana bahşedilen her şeyi: parayı, makamı, gücü öyle bir yere koydum ki, kader onu geri almak istediği zaman beni rahatsız etmeden alabilsin. Bütün bu sahip olduğum şeylere belli bir mesafede durdum ki, kader istediği zaman onları bulundukları yerden rahatça alsın, benden söküp koparmasın.” diyor.

Ne güzel ifade etmiş değil mi? Bu sözler acaba hangi ilahi öğretinin kitaplara geçmiş ulûhiyet esintileriydi?

Evet, hissedilen acı kopma hissi meydana getiriyorsa bir sorun var demektir. Doğrusu zaman zaman ruhsal gelgitler yaşayarak bu sorunla cebelleşmek zorunda kalsam da anlıyorum ki, her biri hazine değerindeki bana ilaç ayetler, belki de nimetlere karşı mesafeyi koruyamadığım için bana inmişti!

Evet, tevazuu hiçbir zaman elden bırakmadığım gibi kimseye bilerek isteyerek kötülük de yapmamaya gayret ettim. Benimle uzun süre çalışanlardan halen aldığım tepkiler de bu konuda büyük bir hatam olmadığını bana düşündürüyor.

Ama dünya imtihanını başarmak için bunlar yeterli mi?

Rabbim bende nimetlere karşı mesafeyi koruyamama zaafı mı görmüştü acaba?

Bu sebeple beni denemek mi istedi?

Âlemlerin Rabbi: Sana gelen her iyilik Allah’tandır. Başına gelen her fenalık ise senin kendi nefsindendi.” (Nisa-79) dememiş miydi?  Kime demişti?

Muradına kurban olduğum Rabbimin imtihanından kaçmaya çalışmak ne haddimize!

Hoştur bana senden gelen:
Ya hilat-ü yahut kefen,
Ya taze gül yahut diken.
Kahrın da hoş lütfûn da hoş.

Demek, düşer kul Saide!

Otur Oturduğun Yerde

Her düştüğümde, her dağıldığımda ve her buhrana girdiğimde Rabbimin sözleri imdadıma yetişti.

“Sizi mutlaka biraz korku ve açlık ile biraz da mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabredenleri müjdele!” (Bakara-155)

Yani bu imtihan dünyasında ayetlerin çokça işaret ettiği gibi nimetlerin genişletilme ve daraltılma zamanları var.

Değil mi ki sahibimiz:  “Allah, hiç kimseye gücünün yeteceğinden fazla yük yüklemez”. (Bakara-286) diyor.  O halde bu acılar katlanabileceğim acılar olmalı. Yine “Allah, zorluğun ardından bir kolaylık verecektir. (Talak-7) buyruğu ile acının ve ıstırabın çemberinden geçerek varılacak neticenin hayırlı olacağını söylemiyor mu Yaradan!

Hatırla bu ayetleri otur oturduğun yere!

O Biliyor ve Görüyor!

Her daim kendime telkin ediyorum. Bu imtihanı vermeliyim. Başka yolu yok. Zalimlere kafayı takarak feryat figan edip ruh ve beden sağlığımı bozmamalıyım.  Allah’a tam teslimiyetle ve sabrederek büyük resmi göremediğim ve bilemediğim bu sınavı kazanmak için gayret etmeliyim.

Allah(cc): “Sizin için daha hayırlı olduğu hâlde bir şeyi sevmemeniz mümkündür. Sizin için daha kötü olduğu hâlde bir şeyi sevmeniz de mümkündür. Allah bilir, siz bilmezsiniz.” (Bakara-216)  buyurmuyor mu?

Hey Sait, kime diyor?

O halde Ya Müstean Ya Allah Ya Sabır Ya Allah Ya Selam Ya Allah…

Ve Ayrılık Anneden Vatandan Arkadaştan

İnsanın başına hayatta gelebilecek kötü ve zor şeylerden biri de memleketinden mecburen ve aniden ayrılmak. Plansız, programsız ve en zoru da can havliyle! Düşünün! Üstelik bir eli yağda bir eli balda iken!

İşte Musa (as)’ın başına gelen musibetlerden biri buydu. Firavun’un sarayında çok iyi şartlarda yaşamakta iken hem bu konfordan ve elit ortamdan hem de memleketi olan Mısır’dan mecburen ve pat diye bilmediği diyarlara gitmek zorunda kalıyor. Aile, dost, arkadaş ve akraba bir anda yok oluyor.

Köklerinden sökülen bir ağaç gibi bilmediği bir diyarda bir ağacın altına çekilip çaresizce “Rabbim! Bana göndereceğin her hayra muhtacım” (Kassas-24) demesi gibi ben de işinden, ailesinden ve özgürlüğünden sökülüp alınmış birisi olarak çaresizce Hz. Musa’nın ruh haliyle Rabbime yakarıyorum.

Yine iç sıkıntıma ve bu zorlu sürece ilişkin Taha suresi 25-26. Ayetlerinde Musa (as)’ın  “Rabbim, benim göğsüme genişlik ver, işimi kolaylaştır…”  duasına eşlik ediyorum.

Evet, sabır timsali Eyüp(as) gibi onulmaz görünen bir derde düşmüştüm. Onun “Başıma bu dert geldi, Sen merhametlilerin en merhametlisisin!”( Enbiya-83) yakarışıyla Rabbime yakarıyorum.

Dara düştüğüm şu günlerde, her şeylerini şehirde bırakarak bir mağaraya sığınmak zorunda kalan birkaç çaresiz muvahhit gencin dualarının ne kadar da manidar ve güzel olduğunu yakinen idrak ediyorum: “Rabbimiz, bize katından rahmet ver ve bize şu durumumuzdan bir kurtuluş yolu hazırla!”(Kehf-10).

Hangisi Beni Anlatmıyor?

Zindanda geçirdiğim süre boyunca bu dualar dileme pelesenk oldu. Şunu iliklerime kadar hissettim.  Kitabı Kerimdeki hangi dua tam da bana göre değildi ki?

Özellikle Yunus(as)’ın karanlıklar içinde “Senden başka ilah yoktur, seni eksikliklerden tenzih ederim, gerçekten ben zulmedenlerden oldum” diye çaresizce niyazını tekrarlamayı hiç ama hiç ihmal etmiyorum. Biliyorum ki bu tövbeye ihtiyacım var ve bu duanın faziletine dair Hz. Muhammed(sav)’in ayrıca bir müjdesi mevcut.

Cezaevinde Yasal Haklarını Bilmemek

Atinalı devlet adamı Perikles (MÖ 495-429) : “Biliniz ki devletlerarasında olsun, fertler arasında olsun, en kuvvetli kimseler, felaket anlarında ruhen en az sendeleyenler ve fiilen de en çok karşı koyanlardır.” demiş!

Ben de inanıyorum ki başıma gelen bu felaket sürecinde ruhen sendelememek, ancak Allah’ın yardımıyla sabrederek, ümit ederek ve direnerek mümkün olacaktır.

Manevi olarak direnmek adına Allah’ın Kitabı moral ve motivasyon kaynağından da öte zalimleri ruh dünyamda duvardan duvara çarpan emsalsiz bir kitap. Ancak Periklesin “…fiilen de en çok karşı koyanlardır” cümlesi uygulamada ciddi hukuk bilgisi ve hak arama bilinci gerektiriyor.

Örneğin tam bir tecrit hali yaşadığım zamanlarda mesai arkadaşım Ali Galip Hoca bana bazı mektuplar yazmış, birçok bilgi ve belge ile kurulan kumpası ifşa eden makalelerini göndermişti. Cezaevi idaresi bunlara el koydu ve uydurma gerekçelerle bana vermedi. Yazılı itirazlarımı yaptım ama itiraz mercileri arka arkaya reddetti. Hâlbuki o dönemde bu bilgi ve belgelere hem savunmalarımı hazırlayabilmem için hem de moral açısından ne kadar da ihtiyacım vardı anlatamam.  Aynı olaylar tersten Hoca’nın da başına gelmişti.  Ali Galip Hoca’nın 4-5 tane mektubuna Uşak Cezaevi Yönetimi tarafından; örgüt içi haberleşme olduğu ve makale amacıyla yazılmış gibi uyduruk gerekçelerle el koyuluyor.

O da benim gibi önce İnfaz Hâkimliğine ardından sonraki itiraz mercii olan Ağır Cezaya Mahkemesine itiraz ediyor ama reddediliyor. Zira Başsavcı Mustafa GÜMÜŞ kapanını kurmuş, işlediği hukuk cinayetlerinin örtbas etmek için delil ve belgelere yasak koyduruyor! Maalesef kamu görevlileri de bu hukuksuzluklara alet oluyorlar.  Ali Galip Hoca son ret kararının ardından davayı ayrıca bir de Anayasa Mahkemesine taşıyor.

Anayasa mahkemesi ise adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini karara bağlayarak dosyayı yeniden görülmek üzere ilgili Ağır Ceza Mahkemesine gönderiyor. Eylem tarihi Temmuz 2018-Anayasa Mahkemesinin anayasal hak ihlalini karara bağladığı tarih tarihi 2 Kasım 2022! Sonuçta tarihe not düşülüyor. Yapılan yanlış devletin yargı evraklarına ve kayıtlarına geçiriliyor.

Tuzak Kuranlar Yanılıyor

Diğer taraftan tuzak kuran gafilleri de fazla dert etmemek gerekiyor.  Zira beni de, o zalimleri de yaratan Allah vaat etmiyor mu? Beni seni teselli etmiyor mu?  Endişeleriniz yersiz demiyor mu?  Sabret! Senin sabrın yalnızca Allah iledir. Onlar için üzülme. Onların kurdukları tuzaklar nedeniyle endişelenme.” (Nahl-128) buyurmuyor mu?    Öyleyse panik yok! Her şey olması gerektiği gibi olup bitiyor.  

Bize nefsimizin ve şeytanın ne fısıldadığını bilen Rabbimiz ‘endişelenme, güven bana’  (Kaf-16) diyecek, biz gam çekeceğiz olur mu? Elbette olmaz. Bize şah damarımızdan daha yakın olan(Kaf-16) Allah’tan gayri güvenilip dayanılacak ne olabilir ki?

Dua ediyorum: Tuzak kurdular Allah’ım, tuzaklarını boz, tuzak bozanların en hayırlısı sensin. Nitekim  Allah Teâlâ Enfal suresi 30. Ayette  “…Onlar tuzak kurar, Allah da tuzaklarını başlarına geçirir. Allah, hileyi hile ile cezalandıranların en hayırlısıdır.” buyururken bir başka ayette “Onlar tuzaklar kurdular, ama Allah nezdinde de onlara tuzak var; isterse onların tuzakları dağları yerinden oynatacak olsun.”(İbrahim-46) buyurarak kumpasçılara meydan okuyor.

Evet, Rabbimden bu ayetlerin tecelli etmesi için bana sabır vermesini diliyorum. Yaşayan görecek inşallah.

Anahtar Kelimeler: Şifa Ayetleri, Anayasa Mahkemesi, Seneca, Mülk, Ayrılık       

 

ETİKETLER: ÜSTMANŞET, yazarlar
Yorumlar
  1. Feride Kılıç Ateş dedi ki:

    Sait Hoca’m belki oradakilerin size ihtiyaçları vardı ya da sizin kendinizle baş başa kalıp Allah’a olan bağınızın daha da güçlenmesi için rabbim bu talihsizlikler başınıza getirdi. Şuanda ler gibi görünenin arkasında nasıl bir hayır olduğunu rabbim bilir. Er ya da geç herşey ortaya çıkacaktır, o zalimlerden bugün ektiklerini yarın cehennem olarak biçeceklerdir. Tabiki yaşadıklarınız çok zor.. Ama çok şükür ki Hz. YUSUF gibi bu dönemi rabbime bağlanarak atlatıyorsunuz. Size hayran kaldım. Allah size ve bütün ümmeti Müslümana razı olacağı, kendisini sürekli şükürle anacağız hayırlı günler nasip etsin inşallah. Ali Galip Hoca’ma ve size de iki cihan saadeti versin inşallah. En sevgili kulu peygamberimize komşu etsin hepimizi inşallah.