islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,3654
EURO
34,9610
ALTIN
2.325,42
BIST
9.079,97
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
23°C
İstanbul
23°C
Az Bulutlu
Cumartesi Az Bulutlu
22°C
Pazar Az Bulutlu
22°C
Pazartesi Az Bulutlu
24°C
Salı Az Bulutlu
18°C

SİHİR YA DA BÜYÜ

SİHİR YA DA BÜYÜ
14 Kasım 2022 10:03
A+
A-

Dünyanın en büyük suçudur ve İslam’a göre büyük haramlardandır sihir yapmak ve yaptırmak…

Sihir; “sebebi ve kaynağı gizli durum, büyü, gözbağcılık” manalarına gelmektedir. Terim olarak ise sihir, tabiatüstü varlıklarla ilişki kurmak, bu varlıklarla faydalı ya da zararlı bazı sonuçlar elde etmek için iletişime geçme çabası olarak nitelendirilebilir.

Yani sihir, insanların mistik bazı yöntemlerle doğal dünyayı, olayları ve insanları etkilemenin adıdır. Yüce rabbimizin koyduğu doğal denge dediğimiz sünnetullahı, kötü cinler vasıtasıyla değiştirme girişimidir. Dolayısıyla da bu fiil büyük günahlardadır ve haramdır.

Yeri gelmişken hatırlatalım, cinler, Allah’ın (cc) dumansız ateşten, aynı insanoğlu gibi kendisine ibadet etmeleri için yaratılmış varlıklardır. Aynı insanlar gibi, iman etmiş ve iman etmemiş kafir olanları vardır. (Zâriyât Suresi 56)Toplum arasında yaygın olan bir yanlış anlama da “Cin” kelimesi kullanıldığında cinlerin geleceğine inanılmakta ve “Cin” yerine “üç harfliler” gibi saçma bir tabir kullanılmaktadır. Oysa cinler her yerde vardır ama onlar ateşten biz ise topraktan yaratıldığımız için onları görememekteyiz.

İnsan var oldu olalı bilinmeyene ve esrarengiz olana ilgi duymuş, bilinmeyene ulaşmak, var olanı da kendi lehine değiştirmek için gayri ahlaki ve de dinimizce haram olmasına rağmen sihir, gaipten haber alma gibi yollara başvurmaktan çekinmemiştir.

İnsanların ilgi ve ümitlerini sömürme olarak da niteleyebileceğimiz sihir olayını Peygamberimiz (sav),  yedi büyük günahtan saymış, (Buhari, şahadet 10/ Edep 6) böylece de Müslümanları bu büyük tehlikeden sakındırmıştır. Bize düşen sorumluluk da rabbimizin emirlerine ve Peygamberimizin (sav) tavsiyelerine uyarak bu haram yoldan kaçınmak, büyük günaha girmemek için böyle yollara itibar etmemektir.

Ama bazı insanlar, her olayda olduğu gibi sihir olayında da doğru yoldan ayrılmış, nefsinin sesine kulak vererek sihir yapma, insanları bu yolla etkileme gibi gayri ahlaki bir yola girmeyi tercih etmişlerdir. Gelin bu konuda yine yüce rabbimize kulak verelim:

“Eğer size yasaklanan büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi ağırlanacağınız bir yere sokarız.” (en-Nisâ, 4/31)

Sihir yapanların bu büyük günaha kendilerince en büyük uydurdukları kılıf ise, “Ben iyi büyü yapıyorum, sevenleri birleştiriyorum” cinsinden lakırdılardır. Ancak bu konunun şeytani bir işlem olduğunu yüce rabbimiz Kur’an- Kerim’de açık ve net bir şekilde bizlere bildirmiştir:

“Onlar, Süleyman’ın hükümranlığı hakkında şeytanların uydurup söylediklerine uydular. Gerçek şu ki Süleyman kâfir olmadı, fakat şeytanlar kâfir oldular; çünkü insanlara sihri, Bâbil’de iki meleğe, Hârût’la Mârût’a indirileni öğretiyorlardı. Hâlbuki bu iki melek, “Biz ancak imtihan vasıtasıyız; sakın küfre sapma!” demedikçe hiç kimseye bilgi vermezlerdi. Fakat onlar bu iki melekten, karı ile koca arasını açacak şeyleri öğreniyorlardı. Oysa Allah’ın izni olmadıkça onunla hiç kimseye zarar veremezlerdi. Yine de kendilerine fayda sağlayanı değil zarar vereni öğreniyorlardı. Andolsun onlar, bunu (sihri) satın alan kimsenin âhiretten nasibi olmadığını çok iyi biliyorlardı. Karşılığında kendilerini sattıkları şey ne kötüdür, bir bilselerdi!” (Bakara 2/102)

Şimdi, rabbimizin açık ve kesin emri varken, bu konuda Peygamberimizin (sav) tavsiyeleri bizi muhatap almışken, bizim hangi tafta durmamız gerekir?

Sihir işinin en üzücü taraflarında birisi ise, toplumda bu işi yapan insanların “Hoca” sıfatıyla anılmaları, dinimiz İslam’ın bu büyük günahı yasaklamasına rağmen bu insanlara itibar edilmesidir. Elifi görse mertek zannedecek bu kimselerin hoca olarak anılması, hoca tabirine ve hocalık yapanlara en büyük saygısızlık ve hakarettir.

Böyle bir durum bendenizin aklına cahiliye dönemini de getirmektedir. Zira cahiliye döneminde de sihir çok revaçta olan kötü bir durumdur. Cincilik, fal okları, yıldızlara bakarak gelecekten haber vermek, düğüm atmak ve üflemek, putlara tapma ile paralel giden batıl ve haram olaylardı. Ama İslam gelerek sihir yapma ve yaptırma gibi bir eylemi yasakladı ve insanların bu konuda rahat bir nefes alma zeminini oluşturdu. Ancak o günden bu yana, sihir yapma ve yaptırma eylemi, insanlar arasında yapılageldi ve de devam etmektedir.

Sihir ve büyü işine paralel giden bir iş de, medyumluktur. Tarot falı ve benzeri şeyler ile gelecekten haber vermek gibi bir garabetin içine düşen insanlar, şu ayeti kerimenin uyarılarına kulak vermek zorundadırlar. “De ki: Göklerde ve yerde gaybı (geleceği) Allah’tan başka kimse bilemez.”( Neml suresi 65)

Dünya döndüğü müddetçe sihir, kötü niyetli insanların ilgi duyduğu ve kendince manevra alanı oluşturacağı bir mecradır. Şunu da ifade etmekte yarar var ki, sihir yapan ve yaptıran insanların, bu kötü yola neden tevessül ettikleri, hangi psikoloji ile bunu yaptıkları, araştırılması gereken patolojik bir durumdur. Biz bu konuya Kur’an perspektifinden bakarak şu ayeti kerime ile yazımızı nihayetlendirmek istiyoruz:

“Ey iman edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar (putlar), fal ve şans okları birer şeytan işi pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz.” (Maide 90)

Her ne kadar sihir olayını bilim kabul etmese de Büyü, insanoğlunun en eski uğraşlarından biridir ve bizlerin bu konu hakkında genel bir çerçevede bilgimizin olması gerektiğinden dolayı bu kısa yazımız kaleme alınmıştır.

Pekiyi, o zaman sihir ve üfürükçülük varsa ve bu kötü cinler vasıtasıyla yapılıyorsa “Müslüman sihirden korunmak için ne yapmalıdır?” sorusunu sorma hakkımız vardır diye düşünüyorum.

MÜSLÜMAN BÜYÜDEN KORUNMAK İÇİN NE YAPMALIDIR?

Her konuda olduğu gibi bu konuda da örneğimiz ve önderimiz Peygamberimiz (sav)dir. Peygamberimize büyü yapıldığı noktasında rivayetler bulunsa da bu konu tartışmalı bir konudur.  Ancak iki cihan güneşi, kötü insanların, üfürükçülerin şerrinden korunmanın yollarını bizlere göstermiştir.

Bunun en güzel yolu, Fatiha suresi, Ayetel kürsi, Felak ve Nas surelerinin gece yatarken okunması ve  ardından avuç içlerimize üfleyerek vücuda mesh edilmesidir. Peygamberimizin bu şekilde bir yol izlediği ve yaptığı konusunda rivayetler mevcuttur. İsterseniz Felak ve Nas surelerinin meallerini buraya alarak konuyu da özetlemiş olalım:

FELAK SURESİ

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla

1,2,3,4,5. De ki: “Yarattığı şeylerin kötülüğünden, karanlığı çöktüğü zaman gecenin kötülüğünden, düğümlere üfleyenlerin kötülüğünden, haset ettiği zaman hasetçinin kötülüğünden, sabah aydınlığının Rabbine sığınırım.”

NAS SURESİ

De ki: “Cinlerden olsun insanlardan olsun, insanların kalplerine vesvese sokan sinsi şeytanın şerrinden insanların rabbine, insanların mâlik ve hâkimine, insanların mâbuduna sığınırım!”

Selam, saygı ve muhabbetlerimle…

Şaban DOĞAN

ETİKETLER: ÜSTMANŞET, yazarlar
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.