islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,4375
EURO
34,7411
ALTIN
2.439,70
BIST
9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
17°C
İstanbul
17°C
Az Bulutlu
Pazar Az Bulutlu
18°C
Pazartesi Hafif Yağmurlu
18°C
Salı Az Bulutlu
19°C
Çarşamba Az Bulutlu
19°C

İlham Yoluyla Amel Edilebilir mi?

İlham Yoluyla Amel Edilebilir mi?

Ali Erbaş: 29 Mayıs Cuma Günü Camilerin Fethini Gerçekleştireceğiz. İlhamını Cenâb-I Hakk Kalbimize Düşürdü.

Korona virüs tedbirleri kapsamında toplu ibadet yapılamayan camiler uzun aradan sonra açılıyor. 29 Mayıs’ta ilk cuma namazı kılınacak. Cuma namazının Ayasofya’da kılınacağı iddiaları üzerine Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş’ten bir açıklama geldi.

“Şimdi vakit geldi. 29 Mayıs Cuma günü, fethin sembolü olan o günde camilerin fethini gerçekleştireceğiz inşallah. Bunun da ilhamını Cenâb-ı Hakk kalbimize düşürdü. Bir gece böyle… Sabahleyin hemen aradım yetkilileri. Onlara da teklif ettim. Onlar da müzakere sonucu hemen Cumhurbaşkanımız açıkladı. Allah razı olsun ondan. Biz de inşallah Cuma günü İstanbul’da büyük bir meydanda Cuma namazımızı bir namazgâh ile kılmayı düşünüyoruz.”

İlham Yoluyla Amel Edilebilir mi?

Muhterem Okuyucularım;

Bundan birkaç gün evvelisinden meraklı okuyucularım Ayasofya Müzesinin cami olarak hizmete girip girmeyeceğini sormaktaydılar. Bu konu gençlik yıllarımdan beri zaman zaman hararetli ve heyecanlı bir şekilde hep tartışılır olmuştur. Artık bendeniz bu konu hakkında yorum yapmaktan yoruldum ve kısacası muhatabı ben olmadığım için, gelen sorulara ” Ben Bilmem” dedim ve halen de böyle diyorum.

Haberi okursanız Muhterem Diyanet İşleri Başkanımız Prof. Dr. Ali Erbaş da Ayasofya’nın ne zaman camii olacağını bilmiyor. Ama bu haberde benim dikkatimi çeken konu, 29 Mayıs Cuma günü, yani fethin sembolü olan günde camilerin kısmen açılacağıdır. Daha da ilginci, Diyanet İşleri Başkanı, bu müjdeyi verirken, bu kararın alınmasında kalbine düşen bir ilhama dayandığını söyledi. İşte bu sebeple bizim bugünkü konumuz ilham olacaktır.

İlham, İdarî Kararlar Almamıza Yardımcı Olabilir Mi?

Kelime olarak ilham, “bir şeyi birden yutturmak” anlamında olup, ıstılah (terim) olarak kalbe bir takım mana ve fikirlerin ilkâ edilmesi, yani bir şeylerin kalbe konulması ve bunların hissedilmesidir. Yaratan’ın, “insan kalbine bıraktığı şey” olarak tanımlanan ilham, herhangi bir istidlâl metoduna müracaat etmeden, yani delile dayanmadan, akıl yürütmeden ve düşünmeyi geliştirmeden, daha çok feyiz yoluyla veya bazı insanlarda yoğun olarak tekâmül etmiş ruhî melekeler vasıtasıyla bazen uykulu, bazen de uykusuz halde, belirli bir konu hakkında gaipten yana mana âleminden ruha yansıyan mana ve bilgilerdir.

İdrak ile her zaman anlaşılmayan, kişiye özel, gizli, ruhî, gaybî bilgi ve feyz kaynağı olan ilham, ruhun tekâmülü, eğitimi, terbiyesi ve liyakati nispetinde gayri ihtiyari olarak vicdanî bir hisle ortaya çıkabilir. Bu bilgiler, çoğu zaman ani bir surette ortaya çıkar. Kişi, tam olarak bu bilgileri nasıl elde ettiğini, nereden temin ettiğini dahî bilemeyebilir. Kısacası ilham, kişinin bir meseleye yoğunlaşması, bir şeye dert edinmesi sonucunda gayri ihtiyarî de olsa, kendisinde meydana gelen hassasiyetle, bazı ilâhî gerçeklere muttali olması, bunların perdelerinin kendisinde açılması; bunları hissedip yaşaması hâlinin adıdır.

Allah, tarafından ilham unvanıyla ruhlara ilkâ edilmiş bilgi, bir çeşit ilm-i ledün veya gayb ilmi sayılır. Allah tarafından insanın gönlüne atılan ilâhî bilgi ve içe doğan hakikatler, bazen de ilm-i mükaşefe, ilm-i hakikat, ilm-i batın, ilm-i vehbi, mevhibe-i ilâhiye (Allah vergisi) de denilmektedir. Günümüzde de ilham, sezgi ve keşf kaynaklı ilm-i ledün, bazı temiz gönüllerde farklı derecelerde tecelli edebilir.

Kur’an-ı Kerim’de “ilham” kelimesi sadece bir kez geçer. Şems suresinin 8. âyetinde Allah, güneşe ve aya, gündüz ve geceye, sema ve arza kasemden sonra, şöyle buyurmaktadır: “Nefse ve onu en güzel bir biçimde şekillendirip fücur ve takvasını ilham edene yemin ederim ki, nefsini arındıran muhakkak kurtulmuştur. Onu kirleten de, hüsrana uğramıştır. (Şems: 8–10).

Bazı İslâm âlimleri, Allah’ın nefse iyilik ve kötülükleri öğretmesi ve kavratması tarzında yorumlayarak ilhamı, kulun kesbine paralel bir şekilde kendi nefsinde ortaya çıkan bir mertebe olarak değil, insana doğuştan verilen bir kabiliyet olarak da telakki etmiştir. İnsan nefsinin fücur (günah) ve takvaya kabiliyetli olduğu her halükârda bir gerçektir. İnsan, manevî (ilhamî) iradesiyle nefsini hayra, şeytanî iradesiyle de şerre yönlendirebilir. Çünkü insan nefsi, hem hayırlı ilhamlara, hem de şerli ilhamlara (şeytanî vesveselere) bir alıcı durumundadır. Allah’ın ve meleklerin ilhamına mazhar olacağı gibi, şeytanî bir ilham olan vesveselere de açıktır.

Haddizatında ilham, insanın iradesi dışında, onun gönlüne bir mevhibe (lütuf) veya nefsine bir vesvese olarak tecelli edince ona “Hâtır” denir. Hâtır’ın, ikisi müspet, biri menfî olmak üzere üç türü vardır. Nefs-i emmareden gelip ruhu saran menfî kıvılcımlar, “şeytanî vesveseler” şeklinde tanımlanır ki bunlar manevî ilhamın dışındaki aldatıcı fikir ve yönlendirmelerdir. Bir rivayete göre, Hz. Ömer’in oğlu Abdullah’a biri “Yalancı peygamber Muhtaru’s- Sakafî kendisine vahiy geldiğini iddia ediyor” deyince Abdullah İbn-i Ömer “Doğru söylemiş” der (İbnu Kesir; II, 170) ve şu âyeti okur: “Şüphesiz şeytanlar kendi dostlarına sizinle mücadele etmelerini vahyederler” (En’am: 121). Yani, şeytanlar, kendi dostlarına vesvese yoluyla ilham eder ve maneviyata bağlı olanlarla mücadele etmeleri için telkinde bulunur.

 “Hâtır”ın diğer iki türü ise manevî kaynaklıdır. Hak tarafından gelip kalpte yankılanan hitaba “Hâtır-ı Hak” denir. Melekten gelen mevhibeler ise “Hâtır-ı Melek”tir. Kişi, sıkıntılı veya müşkül anlarında Allah ve(ya) melekleri tarafından bir ilhama mazhar olursa, bu kişiyi ferahlatan manevî bir teselli veya müjde olur. Kalbine ilham gelen kişi, bunun ilâhî menşeli olduğunu hissederse, hem manen huzur bulur, hem de ilhamın bilgi kaynaklı olması hâlinde onunla amel eder. Nitekim Diyanet İşleri Başkanımız Prof. Dr. Ali Erbaş Hocamızın kalbine düşen “Hâtır-ı Hak” veya “Hâtır-ı Melek” kaynaklı ilham da sevindirici bir bilgi içermesi hasebiyle, aylardan beri beklenen hayırlı bir idarî kararın alınmasına vesile olmuştur. Artık tedbirler çerçevesinde Cuma namazlarımızı yeniden cemaatle kılabileceğiz. Görüldüğü üzere nasıl ki sadık rüyalarla amel edilebilirse ilâhî ilhamlarla da önemli siyasî ve idarî kararlar da alınabilir.

Peki Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesi ne zaman olacak? Kim bilir, belki de bu mesele hakkında zihnen, mânen ve kalben yoğunlaşan, bunun ıstırabını yaşayan mübarek bir insanımızın nurlu kalbine Hak’tan ilham gelmesini bekleyeceğiz.

Prof. Dr. Ali SEYYAR

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.