islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,3675
EURO
34,9594
ALTIN
2.325,20
BIST
9.079,97
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Açık
21°C
İstanbul
21°C
Açık
Cuma Parçalı Bulutlu
23°C
Cumartesi Az Bulutlu
21°C
Pazar Parçalı Bulutlu
21°C
Pazartesi Az Bulutlu
23°C

SORU CEVAP YOLCULUĞU   

SORU CEVAP YOLCULUĞU   
9 Haziran 2023 09:46
A+
A-

İnsanın bir yolcu olduğu kabul edilir. İki kapılı bir handa başlayıp biten bir yolculuktur Âşık Veysel’in gözüyle onun yaptığı. Ezelden ebede doğru başlayan bu yolculuğa da aslında soru ile başlanmış. Her insan kendinden öncekinin sorulara verdiği cevapların üzerine yeni sorular sorarak ve onlara cevaplar arayarak sürdürür yolculuğu. Bizatihi insan da bir sorular yumağı değil midir? Her aşaması bir muamma, her zerresi cevaplanmayı bekleyen sorular yumağı. Sorulara cevaplar verildikçe yepyeni sorular düşüyor zihin tarlamızın en verimli alanlarına. Değişim, gelişim dediğimiz durumlar da biraz da bu soru – cevap yolculuğu değil midir?

Duruşunu, düşüncesini ilk insandan bu güne kadar süregelen fıtrat dini İslâm ile şekillendirenlerin bildiği ve kabul ettiği ‘’elest bezmi ‘’  yani henüz yeryüzü yolculuğu başlamadan, ruhlar âleminde gerçekleşen soru –cevap seremonisi bütün bir yaşamın işaret fişeği olmamış mıdır? ‘’Ben sizin rabbiniz değil miyim? – Belâ! Evet, kuşkusuz sen bizim rabbimizsin.’’ Her şeyi eksiksiz bilen Allah, verilen bu cevabı da elbette biliyor değil mi?. Ancak ruhlara, dolayısıyla insanlara bunu söyleterek onlara bir sorumluluk yüklemiyor mu? Nihayetinde dağların ve taşların yüklenmekten kaçındığı emaneti insan yükleniyor mu bu verdiği cevapla aslında? Alın size bir soru. ‘’ İnsan başıboş yaratıldığını mı sanıyor?’’   Bir soru daha. ‘’ Ey insan! Kerem sahibi Rabbine karşı seni ne aldattı?’’ Hadi bir soru daha. ‘’Attığınız o tohumu hiç düşündünüz mü? Onu büyütüp yeşerten siz misiniz, yoksa Biz miyiz onun büyüyüp yeşermesinin sebebi?’’

Yukarıda ifade ettiğimiz gibi sorulara verilen cevaplar yeni soruların kapısını aralıyor. Her cevap, inşirahın adımlarından biri olmaya aday. Soru sahibi samimi ise eğer tabii ki. Bilimin, felsefenin gelişimi de sorular sayesinde olmuştur, dersek çok da yanılmış olmayız.                                                         Bütün insanlığın serüveni bir soru ile başlamıştı. Sonra yeryüzüne gelen her bir insan tekinin de buradaki serüveni sorduğu sorular ve bunlara verdiği cevaplarla şekillendi ve kıyamete kadar gelecek herkes için bu böyle devam edecektir. Bize biçilen ömrü tercihlerimiz doğrultusunda yaşarken çeşitli dönemlerde çeşitli durumlarla karşılaşırız. Burada bu durumları yaşarken de aslında sorduğumuz sorulara verdiğimiz cevaplar doğrultusunda sürdürürüz yaşamımızı. Yani insan biraz da cevaplarının ömür sonu raporudur, dense yeridir aslında

İnsan, hayatını iki parantez içinde geçirir. Doğar, parantez açılır; ölür, kapanır parantez. Behçet NECATİGİL bunu şöyle şiirleştirmiş ’Kitaplarda Ölmek’ isimli eserinde: ’’Adı, soyadı/Açılır parantez/ Doğduğu yıl, çizgi, öldüğü yıl, bitti / Kapanır parantez.(…) Parantezin içindeki çizgi/ Ne varsa orda/ Ümidi, korkusu, gözyaşı, sevinci / Ne varsa orda.’’  O ikisi arasına nelerin sığdırıldığı ise insanların zihinlerinde, varsa eserlerde ve başarılmışsa kazanılan gönüllerde bulunur. Değilse koca ömür bir ağustos böceği yaşam tarzında harcanmış olur. Ve sonlanırken hayatımız; doğarken, kulağımıza okunan ezanla kametin bir nevi ötelenmiş namazı olan cenaze namazında orda hazır bulunanlara bir soru daha sorulur: ‘’ Merhumu/ merhumeyi nasıl bilirdiniz?’’ Herkes için verilen cevap aynı değildir, bu da biline!

Cenaze namazı kendisine nasip olsun olmasın dünya yolculuğunu tamamlayan herkes için kabre girdikten sonra yepyeni soruların muhatabı olur. Bu sorular aslında elest bezminde gerçekleşen diyaloğun bir nevi sağlamasıdır. Evet, muhakkak sen bizim rabbimizsin; cevabının içi ne ölçüde doldurulmuş; ona bakılacaktır. ‘’Rabbin kim? ‘’ sorusuyla başlayıp devam eden ve ebedi mutluluk veya ebedi azapla sonlanacak yeni süreç başlayacak böylece.

Şimdi başımızı iki elimizin arasına koyup bizi ebedi mutluluğa götürecek soruları sormanın ve vereceğimiz cevaplara göre de bir yaşam sürdürmenin adımlarını atma vaktidir. Daha çok geç kalmadan. Hemen, şimdi. İki parantez arasını muazzam bir güzellikle doldurma mücadelesini vermek zamanıdır. Gönüller kazanmanın, yürekler fethetmenin bitmek bilmez coşkusu içinde olma zamanıdır. Karşılaşacağımız sorulara en net, en güzel cevapları vermek için koşturma vaktidir. Koca Yunus gibi ‘Gönüller yapmağa geldim.’’  diye haykırmanın ve kelimenin tam anlamıyla Allah’a kul olmanın vaktidir. Fatiha’nın sırrına vakıf olma vaktidir.

EYYUP YÜKSEL

ETİKETLER: ÜSTMANŞET, yazarlar
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.