islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,3864
EURO
34,9916
ALTIN
2.323,86
BIST
9.079,97
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Açık
21°C
İstanbul
21°C
Açık
Cuma Parçalı Bulutlu
22°C
Cumartesi Az Bulutlu
21°C
Pazar Parçalı Bulutlu
21°C
Pazartesi Az Bulutlu
23°C

SÜLEYMANİYE CAMİİNDE BİR BAYRAM SABAHI HATIRAM

SÜLEYMANİYE CAMİİNDE BİR BAYRAM SABAHI HATIRAM
2 Mayıs 2022 12:00
A+
A-

Rahmetli Babacığımın yeniden yaptırdığı ve benim de İmam Hatipliğini yaptığım Kasımpaşa Kadımehmet camiinde 1964 yılı başından 1969 yılı sonuna kadar bayram vaazlarını yaptım, bayram namazlarını kıldırdım ve bayram hutbelerini de okudum.

İlk bayram hutbemi okuyuşum gibi ilk bayram vaazımı da camiimizin açılışını yaptığımız 1964 Ramazan Bayramında yaptım. 19 yaşındaydım.

Süleymaniye Camii’nde Bayram Başkaydı

Süleymaniye Camiine yapılan imtihan sonucu Hatip olarak tayin edildiğim 1970 Ocak ayında yirmi beş yaşına henüz girmiştim. 1969 yılı sonuna kadar tecrübelerim elbette ki artmıştı. Ama Süleymaniye Camii başkaydı. Bu cami için tecrübelerim yetersizdi. Her şeye yeniden başlanacaktı.

Namaz kılınan iç mekanı 69 X 62,3 metrekarelik bir alana yayılmış olup 4 fil ayağı üzerine oturmuş olan Süleymaniye Camii 53 metre yükseklikte ve 27,40 metre çapındaki kubbesiyle devrinin güç simgesi ile mimarî dehasının birleşimiydi. İnşaatında 3200 kilo altının harcandığı Camide 1713 kişisi Müslüman 3513 kişi çalışmıştı. Açıldığı 15 Ekim 1557’den günümüze depremlere karşı ayaktaydı.

Hulâsa Kanuni Sultan Süleyman Han ile Mimar Sinan’ın eseri olan Cami, Yahya Kemal’in aşağıdaki dizeleriyle nitelediği gibi bir muhteşem mâbeddi:

En güzel mabedi olsun diye en son dinin

Budur öz şekli hayal ettiği mimarinin

Süleymaniye Camiinde bayram sabahı gerçekten mehabetli olurdu. Ülkemizin her ilinden insan bulabilirdiniz. Türkü, Kürdü, Arabı, Lazı, Boşnağı, Çerkezi aynı imanla yan yana dizilirdi. Alimlerle sanatkarları, yönetenlerle yönetilenleri bir arada görebilirdiniz.

Gençtim Ama Yapabileceklerim Vardı

Böylesi bir mabette Hatip iseniz gençliğinizi ve yetersizliğinizi mazeret olarak ileri süremezsiniz. Gerçi elde bulunan ve göreve talip olan kadronun iyisiydik ve imtihanı kazanmıştık. Ama olsun yapılabileceğin en iyisini yapmak gerekirdi. Benim yapabileceğim de çok çalışarak düzeyli hutbeler hazırlamaktı. Onu yapmaya çalışıyordum. Bir de Cuma ve Bayram namazlarının kıldırılması vardı. Özellikle Bayram namazını kıldırmak üzere binlerce kişinin önüne geçmek, düzgün okumak, Fatiha sonrasında okunacak âyetleri veya sûreleri yanlışsız tilavet etmek sanılacağı gibi kolay değildi.

İmam-hatiplikte tecrübeli ve Kur’ân okuyuşunda mahir olmayan bir kişi, Süleymaniye Camii mihrabında Kevser ve İhlas sûrelerini okurken bile şaşırabilir. Bu sebeple tecrübeli de olsa İmam hatipler Cuma ve Bayram namazlarında çok iyi bildikleri ve çokça okudukları yerlerden okurlar.

Peygamberimiz Bayram Namazlarını Nasıl Kıldırdı

Hatip olarak tayin edildiğim için Hz. Peygamberin Cuma ve Bayram namazlarına ilişkin uygulamalarını öğrenmeye çalışmıştım.

Müslim’in Sahih’i ve benzeri hadîs kaynaklarımızda Allah’ın son ve evrensel kıldığı Resülü Hz. Muhammed, iki rekatlık Bayram namazlarının ilk rekatında A’la, ikinci rekatında ise Ğaşiye sûrelerini okurdu.

Ben de Süleymaniye Cami hatibiydim. Bu sûreler Süleymaniye Caminde kılınacak bayram namazlarında okunmayacaksa hangi camide okunacaktı? Bu Sünnet’i ben hayata geçiremeyecek isem kim geçirecekti? Üstelik ben hafızdım.

Bayram namazlarında bu sûrelerin okunmasının Müekked Sünnet veya Vacip olup olmadığını tartışmanın hiçbir anlamı yoktur. Anlamı olan husus Peygamberimizin bu sureleri niçin seçtiğidir.

Peygamberimiz Bayram namazlarını Medine’ye hicretlerinin ikinci yılında kıldırmaya başlamıştır. Allah şanını artırsın, Peygamberimiz Bayram namazlarına çokça önem verirdi. Mescidi Nebi’nin dışında ve ona yakın açık bir alanda hutbesini irad eder ve namazı kıldırırdı.

Değil yalnızca yetişkin erkeklerin, eşlerinin, kızlarının ve imanlı bütün kadınların da bayram namazına çıkmalarını emrederdi. Bayram sabahının heyecanını yaşayabilmeleri için ay halinde olan kadınların bile bayram cemaatinin yanı başında bulunmalarını öğütleyip emrederdi.

Nerdeyse bütün Medine’nin Bayram namazlarına katılmalarını arzu eden Peygamberimiz namazda okumak için neden A’la ve Ğaşiye sûrelerini seçmişti? Hicretin ikinci yılında Kur’ân’ın büyük çoğunluğunu oluşturan Mekkî sûreler nazil olmuştu. Onlarına arasından niçin bu iki sure tercih edilmişti?

Bu sualin cevabını bulabilmek içi bu iki surenin kısaca da olsa tahlili gerekir. Biz önce bölümümüze konu olan olaya gelelim.

A’la ve Ğaşiye Surelerini Okumaya Karar Verdim

Peygamberimiz okuduğu için ben de Bayram namazında A’la ve Ğaşiye sûrelerini okumaya karar verdim.

Bende heyecandan çok böylesi binlerce kişilik bir cemaate namaz kıldıracak olmanın zevki vardı. Yüksek sesle tekbir getirerek namaza durdum.

Fatiha suresini okuyup A’la suresine başladım. Yedinci âyette İNNEHÜYA’LEMÜ’L CEHRE VE MA…dan sonrası gelmedi. Önüm kararmıştı.

Kısaca bir tereddüt geçirdikten sonra sûreye yeniden başladım. Başladım da aynı yerde yine tıkandım/takıldım. Gerisi gelmiyordu. Beş bini aşkın kişinin önünde ve namazdasınız. Kaç âyet atladığımı hatırlamıyorum ama atlama yaparak sûreyi tamamladım. İkinci rekatta Ğaşiye suresini okuyuşumda bir tıkanma/yanlışlık olmadı.

Cemaatimiz içinde bu sureleri ezbere bilmeyenler hiç bir şey sezemedi. Aslında tıkanma; ilerisini okuyamama yaşlı başlı tecrübeli imamlar için de olağandı. Namaza da bir eksiklik arız olmuş değildi. Ama yaşanan heyecan da unutulur gibi değildi. Tarafımızdan unutulmadı da. Aslında unutamadığımız bir olay daha vardı; Camiimizin baş imamı Nureddin Efendi tıkanışımın farkındaydı. Ama o sûreleri niçin okuduğumun bilgisi ve bilincinde değildi. Gayet babacan bir tavırla bana şöyle dedi:

Oğlum! Ne işin var A’la ve Ğaşiye sûrelerinde. Kevser ve İhlas sûreleri sana yetmiyor mu?

İşi yapılması gereken şekli ile değil de kolaya gelen şekli ile yapmak. Bu da bizim yaygın hastalıklarımızdan biridir.

Hatıratın Amacı Ne olmalıdır?

Biz A’la ve Ğaşiye sûrelerine değindik. Okuyucu bu sûreleri, bir Kurân meali ve tefsirinden okuyabilir. Biz ilk nazarda çağrıştırılan anlamlara dikkat çekmeye çalışarak bu bahsi kapatalım.

Kur’an’ın 87. A’la ve 88. Ğaşiye Sûrelerinin Çağrıştırdığı Anlamlar

Allah’ın Kitabı Kur’ân’ın omurgasını oluşturduğu İslâm Dîni, Allah’ın varlığına, birliğine ve bütün varlıkların Onun tarafından yaratıldığına îman etmektir, bir de ölümle başlayacak ahiret hayatına ve bu hayatının sorgulaması, Cennet’i ve Cehennem’ine inanmaktır.

Allah tüm varlıkları yaratmış ve yaşamlarında muhtaç olacakları bilgileri onların varlığına kodlamıştır. Allah açığa vurulanı da, gizli tutulanı da bilir. Allah’a ve Ahiret hayatına iman edenlere öğüt verilir. Düşünüp öğüt alanlar Cennet’e, almayıp reddedenler de Cehennem’e gireceklerdir. Bu imanî gerçekler bütün peygamberlerin tebliğlerinde yer almaktadır.

Kıyamet bütün dehşetiyle varlıkları kuşatacaktır. İnkarcılar dünya hayatında çalışıp yorulsalar da Cehennem’e gireceklerdir. Müminler de yüksek dereceli Cennetlerde maddî ve mânevî nimetler içinde yaşayacaklardır.

Allah’a ve ahiret hayatına imanı aklî temellere oturtmak da mümkündür. Bunun için yere, göğe, dağlara, denizlere, bitkilere, hayvanlara ve kendi öz varlığımıza bakıp düşünmek yeterlidir. Bu sebeple hiç kimse üzerinde baskı kurulamaz. Dileyen inanır isteyen inanmaz.

Ali Rıza Demircan “Bir Kuşluk Vaktinde Güzel Kul Olma Mücadelem” sayfa 104-107.