islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5445
EURO
34,9707
ALTIN
2.428,30
BIST
9.722,09
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
22°C
İstanbul
22°C
Az Bulutlu
Perşembe Az Bulutlu
21°C
Cuma Az Bulutlu
19°C
Cumartesi Az Bulutlu
18°C
Pazar Az Bulutlu
19°C

Talebe hareketleri, Siyaset ve İdeolojiler

Talebe hareketleri, Siyaset ve İdeolojiler

Türkiye’de  talebe hareketleri, 1960 ihtilalinden sonra; Türkiye’nin askeri darbe yönetimlerinin ölçüsüz yaklaşımı sebebiyle; kültür ve ahlak değerlerinden uzaklaşıp, ülkeyi bir kışla gibi yönetmelerinin sonucu olarak ortaya çıktı. Çünkü toplum, askeri bir metotla değil; sosyal, ahlaki, iktisadi ve hukuki bilgi ve değerler ile yönetilir.

İdeolojik ve Sömürgeci gelenek:

 Askeri darbelerin 1800’lerde çeşitli ülkelerde görünmesinin, İngiltere ve Fransa kaynaklı olduğunu biliyoruz.  İngiliz, Fransız, İtalyan ve İspanyol başta olmak üzere, bütün Avrupalı sömürgeci devletler, Sömürge yönetimlerini, belli bir dönemden sonra, kendilerine fikren ve yönetim anlayışı bakımından bağlı gruplara terkettiler. Bu kesimleri, özellikle  toplumun kültürüne ters, azınlık gruplarından seçerek, onların kendilerinden başka kimseden emir almayarak ülkelerini kendilerine bağlı bir şekilde idare etmesini sağladılar.

1900’lü yıllarda ise, Dünyanın jandarması rolüne giren Amerika’nın sadece ülkelerin iktisadi sistemlerini değil, ordularını da çeşitli eğitim, yabancı dil ve dünya barışı gibi sloganlar ile kendi sistemlerine bağladıkları görüldü. Çeşitli şekillerde yabancı ülkelere görevli olarak giden askerler, öncelikle batılı düşünce ve yönetim sistemlerine göre eğitilip yetiştirildiler. Onlar, yaşama tarzları ve düşünce yapıları dolayısıyla  planlarını uygulayacakları ülkelerin başına birer muhafız grup olarak dikildiler. Askere hakim olunduğunda, zaten ülkelere hakim olunuyordu.

Özellikle, İslam dünyasında Osmanlı’nın; sadece  batılı ülkelerin taarruzlarıyla değil, ondan daha çok, batı’nın fikri ve sosyal hayatını kendine rehber edinen kişiler eliyle yıkmaya çalıştığını bilmek zorundayız. Önce kültürel bağımlılık, arkasından siyasi ve iktisadi bağımlılığı getiriyordu.  Günümüzde birçok ülkelerin üst düzey ordu, bürokrat ve ticaret adamlarının, batı düşünce ve iktisadi sisteminin bağlıları olduğunu, küçük bir araştırma hemen ortaya koyabilmektedir.

Yabancılaşmış ve bağımlı yönetimler:

Türkiye gibi, İslam medeniyeti ve kültür dünyasının liderliğini yapmış bir ülkenin insanları; sömürgecilerin ve onların emrindeki yerli işbirlikçi takımına karşı, demokratik anlamdaki her uyanış ve kalkış hamlesi özellikle askeri güç kullanılarak etkisiz kılınmıştır. Başta ordu, üniversite, hukuk kurumları ve sanayi kesimleri ile batının menfaatlerini koruyan siyasi gruplar tarafından “orduya ,yönetime el koyması” konusunda davet çıkarılarak kanlı ve kansız ihtilaller ile meşru halk hareketlerin önünün kesildiği bilinmektedir. Geçmişte, “ordunun sistemi kollaması” gibi, garip ve tehlikeli bir mantık ile bu tür ihtilal ve hükümeti görevinden alma hareketleri meşru gösterilmeye çalışılmıştır.

Türkiye’de siyasi yönetim; batı’nın ve batıya fikren ve ahlaken bağlı kesimlerin  “hakkı” gibi kabul edilmiş ve halkın hiçbir zaman sistemde temsiline samimi olarak bakılmamıştır. Halkın oylarıyla siyasette yer alan Milli Selamet ve Refah Partisi,  yabancılaşmış hukukçu, gazeteci, bürokrat ve siyasetçilerin askerler ile işbirliği neticesinde kapatılmıştır. 1980 askeri darbesi ise, bütün siyasi partilerin kapatılarak, yöneticilerinin bir kısmını idam, diğer kısmını ise hapis ve siyasetten men gibi,  antidemokratik sebepler ile iktidar mevkiinden uzaklaştırmıştır. Her askeri ihtilalin arkasından, toplumdan destek almayan iktidarlar gelmiş ve siyasi, iktisadi ve sosyal sistem; ciddi yaralar almıştır.

Talebeleri kullanmak ve harcamak:

Bütün bu planlarda, öncelikle aktör, “talebeler” olmuştur. Gerçi bu talebe veya öğrenci kelimesi, halka ve sisteme karşı hareketleri meşru ve sevecen göstermek için kullanılmıştır. Talebe hareketleri denilen çatışmalarda, talebe olmayan ve hatta kanunsuz örgütlerin maşaları ve ipsiz-sapsız birçok insan yer almıştır.  Bu plan; kargaşa ve eylemci  hareketlere meşruluk kazandırmak ve toplumu, bu olayların içine sokmak için  sahneye konmuştur.

Türkiye’de 19 yıldır ülkede yönetimde bulunan Ak Parti, şimdiye kadar hiçbir hükümetin başarılı olmadığı;  teknik, idari,  ulaşım, mali ve dış politika gibi alanlarda önemli işleri başarmıştır. Fakat; eksik bıraktığı, hatalı yaptığı veya içinde çıkamadığı bazı  konular ve alanlar bulunmaktadır. Yönetim tarzında da, beğenilmeyen yönler olabilir.

Siyasi emelleri için ülkeyi kargaşaya sokanlar:

Fakat; ülkede sadece laf üreten, yabancı güçler ile hareket eden, siyasi hınç ve garez içinde siyaset yapan parti ve kesimler; ciddi bir şeyler üretmek yerine, hükümetin en ufak bir hatasını veya çoğu zaman da doğru yaptığı bir işi bile hedefinden saptırarak eleştirmektedirler. Halen siyaset yapan partilerin hiçbiri; geçmişti ciddi bir başarı ve önemli bir eser ortaya koyamamıştır. Siyasette gelişmekte olan bu düşmanca tavır, ne ülkeye, ne topluma ve ne de siyasi sistemin değerlerine bir fayda sağlamamaktadır.

Son Boğaziçi olayında, talebe olmayan terör gruplarının, belli siyasi görüş ve ideoloji mensuplarının, LBGT gibi topluma yabancı grupların işbirliği ile  başlayan sözüm ona “talebe hareketleri (!)”, Avrupa ve Amerika’dan bile destek alabilecek derecede “dış kaynaklı”zihniyet, kültür ve siyasi eğilimleri temsil ettiği açıktır. Kargaşa ve bunalımdan ancak, kötü niyetliler faydalanabilir.  Doğru olan, huzur ve akla dayalı, toplum meselelerine çözüm bulma hedefli çıkış ve tutumlar olacaktır. Gençlerin, toplumun temel konularını sokakta halledeceklerini sanması da, onların olayları çok boyutlu düşünememelerinin bir sonucudur. Ülkedeki bazı aksaklıklar; bilgi, ahlak, metot ve araştırma ve projeler ile çözülebilecektir; bağırarak, yıkarak ve yakarak değil..

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.