“Hâlâ için için yardakçılık, hâlâ sinsi sinsi mürâilik (ikiyüzlülük), hâlâ gizli gizli çetecilik…
Kaçanlara hâlâ kavuk sallıyorlar, kaçaklara hâlâ meydan hazırlıyorlar…
Hâlâ onlara tabasbus (yaltaklanma), onlara riyâ, onlara müdânâ (dalkavukluk yaparak boyuneğiş)…
Ben satırların altından muharrirlerin (yazarların) yüreğini okurum, gönülden geçirileni sezerim…
Hâlâ Istanbul’un (Türkiyemiz’in de demek mümkündür kanaat-i âcizâneme göre!) içinde yem bekleyen harâmî civcivleri var! Anaç tahtakuruları gitti, fakat yatağımızın üstünde hâlâ yavrular, tohumlar, sirkeler (bit ya da tahtakurusu yumurtaları) dolu…
Doğrusunu benden dinleyin, boşuna nefes tüketmeyin.
Ne yapılsa beğenmeyecekler, ne denilse dinlemeyecekler, ne iş görülse yine takdir etmeyecekler…
Hükümet yan kımıldasa, yaygara; sağa dönse, çığlık; sola baksa, feryat!
Maksat incitmebeni (kanser) çıbanı gibi bu memleketi izaç (tedirgin ederek bunaltış)!
Onun için gözümüzü açmalı, geceyi gündüze katmalı, gürültüye pabuç vermeyip yürümeye bakmalı! Meşhur misaldir: İt ürür, kervan yürür!
Onlara inat memleketi kurtarmalı!”
* * *
Bu satırlar merhûm Refik Hâlid Karay’ın 1918 yılında kaleme aldığı “Doğrusunu Benden Dinleyin…” adlı makalesinden alıntı. Günümüzde, firavun beslemesi, azgın alçak FETÖ çetesinin sıvandığı o hain ve de mel’un 15 Temmuz kalkışmasının bilumum müsebbiblerini ve onları her fırsatta akıllara durgunluk verici bir heyecanla kucaklarcasına destekleyen CeHaPe’nin âhir zaman tayfasının hayâsız tavır ve tutumlarını ne kadar da çarpıcı bir şekilde çağrıştırıyor!
Biliyorum, bıktınız artık son zamanlarda habire “tarihin tekerrür etmesi”nden dem vurmamdan…
Ama… ediyor işte!