Aileyi ibadet hayatı ve Cennet yolu olarak değerlendiren İslamî hayat görüşünden yoksunluğumuz sebebiyle doğum oranları Ülkemizin geleceğini tehdit edercesine azalırken boşanmalar da giderek artıyor.
Şu son günlerde Cumhurbaşkanımızın konuya ciddiyetle eğildiğini gördük. {Hürriyet’ten Hande Fırat’ın 18 Ağustos 2024 tarihli yazısındaki anlatımına göre Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş ile bir grup Ankara temsilcisi bir araya geldiğinde Bakan “Türkiye’nin yaşlı nüfusunun son beş yılda yüzde 21.4 oranında arttığına dikkati çekti. Doğurganlık hızının ise 1.51’e gerilediğini açıkladı. Bu kritik seviye olan 2.1’in çok altında.
Göktaş, “Bu trend tüm dünyada yaşanıyor. Bizim nüfusumuz Avrupa’ya göre daha genç olsa da yine bir alarm durumu söz konusu. Bu mesele sadece ülkemizin değil dünyanın en önemli meselelerinden biri”
Bu vahim duruma milletimizi bilgisiz ve bilinçsizce uyguladığımız feminist politikalarla yani doğurabilecek kadınları fabrikalara ve iş yerlerine tıkamakla hükümetler olarak biz getirdik.
Bakanın bu sözlerini okuyunca, bu konuda altı yıl önce kendisi gibi tesettürlü olan Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Sayın Zehra Zümrüt Selçuk’un açıklamasını hatırladık. Bakan şöyle diyordu:
Tesettürlü sayın bakanın konuşmasını okurken şairin “Şecaatin arz ederken merdi kıptin sirkatin söyler./ Kabadayılığını açıklarken Kıbti hırsızlığını dile getirir.” deyişini hatırladık.”
YIKICI HEDEFE ULAŞTIK MI?
2023 yılında ise kadınların iş gücüne katılım oranını yüzde 41’e eriştirmeyi hedeflemiştik. Hedefi tutturduysak halt ettik.
Gerileyen doğurganlık hızını artırmak için kadınlarımız evi dışında hem çalışacak hem de üç-dört çocuk doğuracak öyle mi?
Bu vesile ile bir daha anladık ki en büyük hata doğruya en yakın hata olduğu gibi zarar verici en büyük atılımlar da bizden olan ama İslâm’ı ve insan doğasını bilmeyen kişi ve kurumların yaptıklarıdır.
Çalışan kadınların doğurmasını teşvik edelim ama sonuç beklemeyelim.
Yeni evlilikleri teşvik edelim.
SİGORTALI OLMAYAN KADINLARI DA İÇİNE ALACAK ŞEKİLDE BELİRLENECEK BİR TARİHTEN SONRA ÜÇ ÇOCUK DOĞURAN KADINLARA EMEKLİLİK HAKKI VERELİM.
Bankacılık düzeni ile olmayan kapitallerine bile faiz aldırtarak kanımızı emdirttiğimiz faizcilerin sömürüsünü kısarak kaynak oluşturabiliriz
Daha da önemlisi İslam’dan, tarihimizden, cihan devleti olma hedefimizden ilham alarak kadına, aileye ve çocuğa bakışımızı insanileştirerek değiştirelim.
“Aile… Bakanlığının Dikkatine KADINA, AİLEYE VE ÇOCUĞA BAKIŞIMIZ NE OLMALIDIR?” başlıklı yazımız yakında sitemizde.
MİRATHABER.COM -YOUTUBE-
Muhterem Hocam,
Siyonist ve emperyal güçlerin oluşturduğu sun’i gündemlerle uğraşmak yerine gündem olması gereken konular üzerinde durmaya gayret ettiğiniz için sizi tebrik ediyor; Allah cc razı olsun diyorum.
Küçük bir kaygıda ben yapmak isterim:
Üç çocuk doğurup annelik görevini yapan her kadın asgari ücret üzerinden emekli olmalı, bundan sonra çocuk doğurmaya devam edip eğitimlerine önem vererek seviyeli nesiller yetiştirmek gayreti ile dikkat çeken annelere ünvanlar verilmeli (Uzman anne, Öğretmen Anne, Paşa Anne vb) bu ünvanlara göre kendilerine yeni haklar tanınmalı, çocuk başı ek ödeme verilmelidir. Üç aylık Annelik kursları açılmalı, bu kurslara katılıp sertifika alan anne adaylarına, evlenme desteği verilmelidir.