islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,4375
EURO
34,7411
ALTIN
2.439,70
BIST
9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Az Bulutlu
Cumartesi Az Bulutlu
16°C
Pazar Az Bulutlu
18°C
Pazartesi Hafif Yağmurlu
17°C
Salı Az Bulutlu
18°C

ÜZERİMİZE ÜŞÜŞEN DUYGU VE DÜŞÜNCELERE YÖNELİK DOĞRU TEPKİLER…

ÜZERİMİZE ÜŞÜŞEN DUYGU VE DÜŞÜNCELERE YÖNELİK DOĞRU TEPKİLER…
17 Mayıs 2022 10:15
A+
A-

Bazen öyle bir duygu seline kapılır ki insan, sanki her şey üzerine doğru sürükleniyor hissine kapılır. ‘Bende insanım’ der kişi, doğal olarak etrafımda olup bitenden etkilenirim. Ama bazen öyle yoğun bir etkileşim olur ki işte o zamanlarda insan çok fazla incelmiş bulur kendisini… Küçük bir ima, tavır, davranış, yansız bir durum bile insana fazladan bir anlam çağrıştırması yapabilir. Böyle hallerde mümkün mertebe insan kendisini tutmalı ve hareket yerine sükûneti, durmayı, sessizliği tercih etmelidir. Yoksa hem kendisi ve hem de diğerlerini kırma becerisi çok fazla olacaktır.

İnsan, yanlış anlamaya meyilli bir özellik gösterir. Yanlış anlamaya yönelik iki boyutlu bir tutum öne çıkar. İlki, kişinin kendisinin yanlış anlamaya müsait bir psikolojik zemine sahip olmasıdır. Bazı anlar var ki, o anlarda kişi, ne söylenirse söylensin, hilafına anlamaya yönelmekten kendini alamamaktadır. Bazen de muhatabı, yanıltıcı bir pozisyonu başından belirlediği için seni yanıltır. Her iki durumda da kişinin kendisinin aldatılmaya açık bir pozisyonu taşıdığını da unutmamak lazım…

Kafanız dağınık, moraliniz bozuk ve canınız sıkkın ise yanlış anlamak için her şey yeterli düzeyde hazır demektir. Sana ne söylenirse söylensin, hangi saflıkla söylenirse söylensin, senin yanlış anlamanı engelleyecek bir pozisyonu sağlayamaz! Çünkü sen yanlış anlamanın bütün motivasyonuna sahip olarak yanlış anlayacaksın, yanlış anladığını anladığında ise iş işten geçmiş olacaktır. Birçok ilişkinin niteliğinin bozulmasının sebebi de budur…

Benzer bir durumda çok sevinçli ve mutlu olunan anlarda cereyan eder. Yani mutluluktan uçtuğunuz bir zeminde de size söylenenleri ve gösterilen tavırları yanlış anlayacaksınız… Örneğin; size olumsuz hitabı bile çok olumlu bulacak ve ona göre tepki vereceksiniz. Çünkü mutluluğunuzu sürdürmeniz için kötü bir şey istemediğinizden dolayı onu duymazsınız, iyiye yorarsınız. Bu da meseleyi sorunlu hale getirir. Tabi ki daha sonra insan bu durumu kavrar ve kendine şaşa kalır! Ama gerçekleşen şeyin geri alınabilmesi mümkün olmadığı için yeni bir soruna tevdi edilerek sorunu çetrefilli hale getirir.

İnsan, kendi hayatında birçok şeyden hızla etkilenebilir bir pozisyondadır. Bir rüya görür etkisinde kalır. Yakınlarından bir söz duyar etkisine girer. Uzaktan bir haber işitir, etkilenir. Gözleri önünde bir kaza meydana gelir ve etkilenir. Etkilenmek ve etkileşim çok insani bir konumdur. Bu etkileşimi doğru zeminde tutmak ise öyle kolay olmasa gerek!

Etkileşimi en aza indirgeme imkânı yok mu? Elbette var! İnsan, kendisini tanıdıkça ve ilişkiler ağı içinde kendini fark ettikçe kendisinin farkındalığına sahip olur ve etkileşimi en aza indirger. Ya da aldatılmayı asgari seviyede tutar. Çünkü insan unutkandır! Yanılma payını tamamen ortadan kaldırmak imkânsız ama farkındalığı en üst seviyeye çıkarmak da mümkündür. Bu da yanılma payını azaltacak bir özellik kazandırır insana…

Bazen insan gönüllü yanılma arzusu içinde yanıp tutuşur. O zaman o yanlış anlamayı ortadan kaldıracak bir vasat bulunamamıştır. Gönüllü aldanışların patolojik boyutu üzerine söz söylemeye gerek yok! Zaten kendisi bizatihi patolojik bir konumu ihtiva ettiği içindir. Ama insan, kendisini düzeltme imkânını bulan ve kullanan bir varlıktır. Bu da irade sahibi biri oluşu ile ilişkili bir durumu gösterir. Düzeltmenin de kendisine ait bir psikolojik vasatı vardır. Bu vasata yönelik bir yaklaşım geliştirilmezse düzeltme ihtimali da zayıflar. O yüzden düzeltme vasatının kurucu unsurları olan ayrımına varma, fark etme, pişman olma, değiştirme arzusu duyma gibi temel hallerin öne çıkarılması elzemdir.

İnsanı insan kılan en temel haslet, ayrım yapabilme istidadıdır. İnsan iki şey arasındaki ayrımlar üzerinden ilişkiler ağı geliştirir. Bu ayrımlar ona hem düşünüş serüveninde hem de ilişki serüveninde yol gösterici özellik taşır. Ayrımlar üzerinden yararlı ve zararlı tanımına ulaşır. Ayrımı ortadan kaldırdığınızda her şey aynileşir ve anlamsızlaşır. Bu da insanı ciddi bir şekilde etkiler, belirler ve kendisine yabancılaştırır…

Fark, ayrımın hem zihinde ve hem gözlemde belirginlik kazandığı zemine göndermedir. Ayrım, kesinliğe fark üzerinden ve farkındalığı besleyerek ayrımı netleştirir. Birbirini besleyen ve tamamlayan iki unsurdur. İnce nüanslar olmakla birlikte tek olgu olarak düşünülmemeli, ikili yapısı birçok şeyin doğru anlaşılmasına da zemin oluşturur. Çünkü ayrımın kişide eyleme ve zihinsel bir faaliyete dönüşmesi için belirginlik kazanması yani farkın açıklığa kavuşması şartını taşır. Fark ise ayrımın farkındalığını inşa eder. Bu da irade üzerinden o farka uygun yeni bir düşünüş ve davranış tipolojisine kaynaklık eder.

Pişmanlığın oluşması da ayrımın netleşmesi, farkındalığın sağlanması ve yapılan şeyin yanlışlığının açıklığa kavuşması üzerine değiştirme veya sonuçlarını yeniden düzenleme arayışına kapı aralar. Pişmanlık bir değişim mimarisidir. İnsan bir şeyi değiştirdiği zaman onun yanlış, eksik, düzeyli olmadığına dair bir kanaate sahip olmasına göndermedir. Bu da ayrımlar ve farkın açığa çıkışı üzerine ulaşılacak zemine işarettir.

Her pişmanlık, pişmanlık duyulan şeyi değiştirme ile sonuçlanmaz! Değiştirme ile sonuçlanabilmesi için pişmanlıktan sonra o pişman olduğun şeyin sonuçlarını değiştirme arzusunu da duyman şarttır. O yüzde pişmanlık kendi içinde bir değiştirme arzusunu da tetikler. Bu değiştirme arzusu yapılan bir şeyin yanlışlığının sonucu meydana gelen durumu düzeltme imkân ve ihtimalini sağlar.

İnsanın olumsuz etkileşimini asgariye indirme arayışı, aceleciliğini dizginleme, düşünmeden harekete geçmeyi durdurma, bencilliğini törpüleme, kendine ve başkasına zarar verme eğilimini kontrol altına almayı başardığında sonuç alıcı olur.

Abdulaziz Tantik

Yorumlar
  1. Hatice Şebnem Diktürk dedi ki:

    Elinize emeğinize kaleminize sağlık Üstad.
    Ayrım yapabilme yeteneğini , pişmanlığın değişim ve dönüşüm için iyilige sevk edecek olan yapıcı hale getirmeye yönlendirilmesi çok değerli.
    Basit gözükse de aslında pratikte fevkalâde zor bir iç bilinç ve irade gerektiren erdemdir.