Bismillahirrahmanirrahim
Son ve evrensel elçisi kıldığı Aziz Peygamberimize bile “sana indirdiğimiz ölçülerden saparsan zalimlerden olursun” uyarısını yapan yüce Allah’ımıza hamd ederim. (el-Bakara 2/145) Zulmün cezasının ahirete ertelenmekle birlikte dünyada da verileceğini ihtar eden Aziz Peygamberimiz biricik hayat önderimiz Hz. Muhammed’e kalbi ihtiramlarımı arz eder, bağlılarını arttırmasını yüce Mevla’mızdan niyaz ederim.
Bilmemiz Gerekenler genel başlığı altındaki sohbetlerimizin bu bölümünde “Ancak Zalimler Ötekileştirilebilir” konusunu işleyeceğiz. Mevzu fevkalade önemlidir ve millet olarak bilmeye muhtaç olduğumuz bir konudur.
Konularımızı temellendirmek için sık sık bazı hatırlatmalar yapıyoruz. İslâm, bütün Peygamberlerin ve tebliğ ettikleri tüm kutsal sayfalar ve kitapların ortak tebliğidir. Hz. Muhammed bu dinin son ve evrensel kılınan peygamberidir. Kur’an-ı Kerim de bütün ilahi sayfalar ve kitapların özünü içeren son kitabıdır. İslâm dininin yürürlükteki yasalarını oluşturan Kur’an’a göre bütün insanlar yaratılıştan muhteşemdirler. Yüce Rabbimiz Tîn sûresinde “Biz insanları en güzel kıvamda yarattık / yaratıyoruz” buyurur. Bütün yeryüzü varlıkları insan için yaratılmıştır. Güneşin, ayın, yıldızların görevi de insana hizmet üretmektir.
Bütün varlıkları insanın hizmetine veren yüce Rabbimiz biz insanlara da yüce zatına ibadet etme görevini yüklemiştir. İbadet görevinizi nasıl yapabileceğinizi öğretmek üzere de insanlar arasından peygamberler seçmiş, ilahi kitaplar göndermiştir. Kur’an da bu kitapların sonuncusudur. İslâm dinine inananlar Müslümanlardır. İnanmayanlar kâfirler başlığı altında sunulur.
Kişi, özgür iradesi ile ister Müslüman olsun ister olmasın. Bize düşen ana görev zalimleşmedikçe bütün insanlara iyilikler yapmaktır, yapabileceğimiz tüm güzellikleri sergilemektir. İnancı ne olursa olsun bizim görevimiz hukuki ve sosyal adalet anlamında adaletli olmak, adalet göstermektir.(el-Mümtehine 60/8,9) Bir diğer anlatımla inancı ne olursa olsun zalim olmadığı sürece hiçbir insanı ötekileştirmemektir. Çünkü ancak zalimler ötekileştirilebilir.
Ötekileştirme, son dönemlerde toplumumuzda sıkça kullanılan bir kavramdır. Ötekileştirmek, insanları dışlamak aşağılamaktır. Ötekileştirmek, insanları bazı haklarından yoksun kılmak, düşmanlaştırmaktır. Ötekileştirmek cezalandırmaktır.
Ötekileştirmek tezgâhı son dönemlerde ülkemizde sıkça kurulmaktadır. Sünni alevi, gerici ilerici, erkek kadın, şeriatçı laik, muhafazakâr sosyal demokrat ifadeleri ile çok yönlü bir ötekileştirme cereyanı mevcuttur.
Uzunca sayılabilir irşat hayatımda laikliği ihlâlden yedi defa ağır cezalar ve devlet güvenlik mahkemelerinde yargılandığım için ötekileştirmeye maruz kalmış kişilerdenim.
İslâm Ayırım Yapar
İslâm mümin, kâfir, münafık ayrımı yapar, mümin de kâfir de münafık da İslâm’ın temel kavramlarındandır. Ancak İslâm mümin-kâfir ayrımı yapmakla birlikte ötekileştirmez yani İslâm inanca, ırka, cinsiyete göre ötekileştirmez. Yalnızca zalimleri ötekileştirir. Çünkü ötekileştirmenin tek meşru yolu, ötekileştirilecek olanın zalim olmasıdır.
İslâm zulme iki önemli boyut katar. Bunlardan biri nefse zulüm kavramıdır. İkincisi ise zalime yardımdır. Zalime yardım olur mu? Evet ona da zulmünü engellemek için yardım edilir.
Zulüm ve Öteki
Mademki ana kavramlarımız Zulüm ve Ötekidir. Kısaca değinelim. Zulüm, yapılanı, yerli yerinde yapmamaktır, yapılması gereken şekli ile yapmamaktır. Zulüm, mesela inanılması gerektiği şekli ile inanmamaktır. Zulüm alınması gereken şekli ile karar almamaktır. Adalet zulmün zıddıdır.
Öteki, zalim olandır yani zulmün öznesi / failidir. Bu gerçek Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de çok net ifadelerle açıklanır;
[“İyice bilin ki Allah’ın laneti; öfkesi/cezası, zalimler üzerinedir.”
“…Düşmanlık ancak ve ancak zalimlere yapılabilir.”] ( Hûd 11/18; el-Bakara 2/193)
Aslında İnsan Zulmü Nefsine Yapar
İslâm zalimi öteki kılar, karşısına alır. Ötekileştirmenin gereği olarak ceza verir. Ceza verir ama zalime zulmedilmesine onay vermez.
İnsan, İslâm’ın iman esasları, emirleri ve yasaklarına aykırılığı ile kendisine zulmetmiş olur. Aslında o, diğer insanlara ve canlılara zulmettiğinde de kendisine zulmetmiş olur. Bu sebeple Rabbimiz, Kur’an’ında helake uğrattığı topluluklardan söz ederken, örneğin, Nahl 118’de şöyle buyurur:
“Biz onlara zulüm etmedik. Onlar kendi nefislerine zulmetti.”
Zulmün Örneklendirilmesi
Zulmü yukarıda tanımlamıştık. Bu tanıma göre örneklendirelim.
Allah’a ortak koşmak yani Allah’a ait yaratma, yaşatma, rızıklandırma ve yasa koyma hakkını insanlara, ilkelere, kurumlara yamamak nefse zulümdür. Allah’a ortak koşmak, zulmün en büyüğüdür. Çünkü Lokman Suresinin 13. ayetinde şöyle buyurulmaktadır:
“ Allah’a ortak koşma. Allah’a ortak koşma büyük bir zulümdür.”
İnanç yönünden, bir diğer anlatımla zulüm dünya hayatını, Allah ve âhiret yokmuş gibi yaşamaktır. Bir taraftan ben Müslümanım derken, diğer taraftan Allah, Âhiret, Cennet ve Cehennem yokmuş gibi yaşamaya kalkışmaktır.
Allah’ın namaz kılmak, oruç tutmak, İslâmî kurallara uygun olarak giyinmek gibi emirlerini uygulamamak nefse zulümdür. Allah’ın koyduğu her hangi bir sınırı aşmak da zulümdür. Örneklendirelim: Allah’ın koyduğu mîras sitemimin oranlarıyla oynamak ve eşi temizlik döneminin başlangıcında cinsel ilişkiye girdikten sonra veya adet halinde iken boş ol, boş ol, boş ol diyerek boşamak, Allah’ın Kurânî hududunu/sınrlarını çiğnemek olarak zulümdür. Bunun için Rabbimiz “…Boşanmaya ilişkin kuralların sınırlarını aşanlar nefislerine zulmetmiş olur. Sakın ha Allah’ın hüküm içeren âyetlerini alaya almayın….” buyuruyor. (el-Bakara,2/231İ
Her bir Kur’ânî ve Nebevî yasağa aykırılık da zulümdür. Mesela Allah faiz ile alakalı emrini verdiği/yasağını koyduğu ayetin sonunda “…Faiz alarak zulmetmemiş, faiz verici olarak da kendinizi zulme uğratmamış olursunuz,” buyurur. (el-Bakara 2/279)
Konuyu faiz açısından günümüze bağlayalım: zalimiz/günahkârız. Ama yalnızca namaz kılmadığımız, zekât vermediğimiz ve başkalarının haklarını çiğnediğimiz için değil, koca ülkemizi emperyalistlere terk ettiğimiz, borca dayalı para basma sistemine onay verdiğimiz yani canım ülkemiz faizci düzene teslim ettiğimiz için de zalimiz ve de günahkârız.
Yukarıda ( a,b,c ) maddeleriyle nefse zulmü örneklendirdik. Ancak nefse zulüm nitelikli işlerin bir kısmı topluma da zulümdür. Kişi topluma zulmü ölçüsünde ötekileştirilebilir. Zulmü örneklendirmeye devam edelim.
Ali Rıza DEMİRCAN
Devam Edecek
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi