islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5994
EURO
34,8008
ALTIN
2.504,12
BIST
9.483,83
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Hafif Yağmurlu
14°C
İstanbul
14°C
Hafif Yağmurlu
Cumartesi Açık
20°C
Pazar Az Bulutlu
21°C
Pazartesi Az Bulutlu
23°C
Salı Az Bulutlu
22°C

2023’E GİRERKEN

2023’E GİRERKEN
15 Ocak 2023 09:00
A+
A-

Tüm insanlık yeni bir yıla girerken Türkiye halkı hem yeni bir yıla hem de Cumhuriyet’in yüzüncü yılına girdi. Cumhuriyet bir modernleşme ve Batılılaşma projesiydi. Kuruluş aşamasında atılan tüm adımlar buna yönelikti.

100. yıldönümleri tarihi olarak önemli mihenk taşlarıdır. Yüz yıl önceki dünya şimdikinden çok farklıydı, yüz yıl sonra da çok farklı olacak. ABD henüz bir süper güç adayıydı, İkinci Dünya Savaşı yaşanmamıştı, Avrupa Birliği yoktu. Bütün bunlar, geride bıraktığımız yüz yılda gerçekleşti.

Sovyetler Birliği’nin doğuşu da yayılmacı ve emperyal politikalarla kendisinin ve komünizmin sonunu getirmesi de bu yüzyılda gerçekleşti.

Tarihin gördüğü en acımasız diktatörlerin de çağıdır aynı zamanda bu çağ. İnsanlığın en kirli çağıdır.

Bu diktatörlerin başında Mao Zedong gelir. Çin Komünist Devrimi lideri, iktidara gelişinin ilk beş yılında, beş milyondan fazla insanı idam ederek veya işçi kamplarına göndererek öldürdü. ‘Kültür Devrimi’ adını verdiği sosyal program uygulamasında 20 milyondan fazla insan açlıktan öldü. Sonrasında ‘Sosyalist Eğitim’ hamlesi adı altında kendisine muhalif milyonlarca insanı katletti. Toplamda 50 milyon insanı katleden insanlık tarihinin en kanlı diktatörüdür Mao. Türkiye’de hâlâ Maocuların olması ve o doğrultuda politika yapan siyasal bir partinin az da olsa taraftar bulması, liderinin de iktidar cenahınca itibar ve himaye görmesi çok acı.

Bu kirli çağın bir başka diktatörü Alman Nazi Partisi lideri Adolf Hitler’dir. 1934-1945 yılları arasında Almanya’nın tartışmasız tek diktatörüdür. Amacı Yahudilerden kurtulmak ve Avrupa’ya egemen olmaktı. Altı milyonu Yahudi olmak üzere 17 milyondan fazla insanın ölümüne sebep olmuştur.

Lenin’in ölümünden sonra 1924 yılında Sovyet liderliğine seçilen Josef Stalin de bu çağın kanlı bir başka diktatörüdür. Sanayileşme adını verdiği bir programla tarımı yok etti ve milyonlarca insanın açlıktan ölmesine neden oldu. Stalin’in parti konuşmalarında, 32 dişini göstermeden kendisini alkışlayan delegeleri bile öldürttüğü söylenmektedir. Ülkemizde Stalinistlerin sayısının hayli fazla olduğunu, kimilerince idol olarak benimsendiğini üzülerek müşahede ediyoruz.

Bu çağın önemli bir diktatörü de şüphesiz Saddam Hüseyin’dir. Enfal ve Halepçe soykırımlarında yüz binlerce Kürd’ün ölümüne neden olmuştur. İşin can yakıcı yanı, Halepçe’de kimyasal silah kullanmasına Müslüman dünya dahil, tüm insanlığın sessiz kalmasıdır. Arap Birliği ve İslam Konferansı Örgütü (şimdiki İslam İşbirliği Teşkilatı) bir kınama bildirisi dahi yayınlamamıştır. 5 Kasım 2006’da Duceyl katliamında insanlığa karşı işlenen suçlardan mahkum edildi ve asılarak idam edildi.

Saddam Hüseyin’e idam kararı veren yargıç bir Kürt’tü. Ancak dönemin Kürt asıllı Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin, “Ben idam karşıtı bir sosyalistim” diyerek Saddam’ın idam kararını imzalamamasına karşın ABD idam etti. Arap aleminde Saddam taraftarlarının ziyadesiyle fazla olduğunu belirtmeliyim.

Bu yüzyılın bölgemiz açısından en önemli trajik olaylarından birisi de eski Osmanlı bakiyesi olan Filistin topraklarında, sınırları belli olmayan İsrail devletinin bir gecekondu misali kurulmasıdır. Nasır’ın öncülüğünde gelişen ve Arapların ağır yenilgisiyle sonuçlanan altı gün savaşından İsrail, günümüze değin biteviye topraklarını genişletmekte ve katliamlarına devam etmektedir. İsrail sadece 2022 yılında aralarında 48 çocuğun da bulunduğu 220 Filistinliyi katletti.

Emperyalizmin etkin olduğu, özellikle Orta Doğu’yu etkisi altına aldığı bir yıldı 1923. Faşizmin egemen olduğu bu yılda Türkiye’nin bağımsızlığa cumhuriyet ilanı ile tarih sahnesine giriş yapması, tarihin akışını değiştirecek önemli bir hamleydi.

Cumhuriyeti ilan eden Mustafa Kemal, demokrasiye geçit vermedi. Türkiye demokrasiyle İsmet İnönü döneminde 1946’da tanıştı. Demokratik süreç on yılda bir gerçekleşen askeri darbelerle inkıtaya uğratıldı. Türkiye’de demokrasi; özgürlük, erklerin ayrılığı ve kurumların işlevselliğinden ziyade seçimle anılır.

Geride bıraktığımız 2022 yılında dünya nüfusu 8 milyarı aştı ve Covid 19 pandemisinde yaşamını yitirenlerin sayısı 7 milyona ulaştı.

2022’nin ağır yükü ve bagajıyla 2023’e giriyoruz. 2022’in tüm ağır problemlerini 2023’e taşıdık. Yüksek enflasyon, ekonomideki çöküş, Suriye’de 11 yıllık savaş sonrası oluşan belirsizlik, Rusya- Ukrayna savaşının yarattığı gıda ve enerji krizinin bize yansımaları, İran’da molla rejimine karşı yükselen gösteriler karşısında rejimin idam kartını çıkarması, ancak torunlarımızın ödeyebileceği bir borç yükü, 2023’ün de en önemli sorunlarını oluşturacaktır.

Güvenlikçi paradigmanın yarattığı etnik ve mezhepsel sorunlar, ülke gündemini meşgul etmeye devam edecektir.

Türkiye’nin önünde Cumhuriyet tarihinin en kritik seçimleri var. Henüz seçimin ne zaman, hangi atmosferde ve koşullarda yapılacağı belirsiz. Seçim ekonomisine 2022 yılında başlandı ve devam ediyor. Seçim hem iktidar açısından hem de muhalefet açısından hayati öneme haiz. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem adayları yarışacak.

2023 yılındaki beklentilerimize gelince;

Kimsenin evsiz yurtsuz kalmadığı, kimsenin üşümediği, aç ve çıplak olmadığı, yarınından endişe etmediği, işini kaybetme endişesi taşımadığı, işsizlerin iş sahibi olduğu, savaşların ve kıtlıkların son bulduğu, kimsenin düşüncesinden dolayı hapse düşme endişesi taşımadığı, adaletin gözetildiği, mülakat yerine liyakat ilkesinin esas alındığı ve hukukun üstünlüğünün tesis edildiği bir yıl olmasını umut ediyorum.

Yargıçların karar verirken iktidara göre değil, yasalara ve vicdanlarına göre hareket ettikleri, mesleklerinin gereğini icra ettikleri, bebeklerin hapishanelerin dört duvarı arasında sadece gökyüzünü görebildiği bir ortamda büyümediği bir yıl olmasını hayal ediyorum.

Hiçbir bilim insanının, hiçbir barış aktivistinin, hiçbir yazar ve düşünürün itiraz hakkını kullandı diye veya hükümet icraatlarını eleştirdi diye hain ilan edilmediği, suçlanmadığı, çocukların ailelerinden koparılmadığı bir yıl olmasını temenni ediyorum.

Ve son olarak intikam duygusuyla kimsenin özgürlüğünden yoksun bırakılmadığı, şiddetten ve kaostan arınmış bir yıl diliyorum.

Faysal Mahmutoğlu

ETİKETLER: ÜSTMANŞET, yazarlar
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.