Okuyacağınız yazı tam kırk beş yıl önce Hutbe formunda hazırlanıp Süleymaniye Minberi’nden sunulmuştur. O dönemde bazı fabrikalar ve iş yerlerinde çalışanlar Cuma namazına gidemedikleri gibi bazı memurlar ve hatta din kültürü ve ahlak dersi öğretmenleri de Cuma namazı kılamıyorlardı. Yirmi yıllık AK Partisi iktidarında yasal değişiklikler yapılamadığı için zulüm devam ediyor.
Hutbemizi aynen sunuyoruz.
CUMA NAMAZI VE LAİK ZULÜM
İslâm toplumunun imân, şuur, bilgi, aşk ve iktidar seviyelerini aksettiren muhteşem bir ölçü olan Cuma namazı akıl-bâliğ-hür ve mukim bütün erkek ( ve kadın) müminlere farz kılman bir ibadettir.
Rabbimiz şöyle emir buyurur:
«Ey İman Edenler! Cuma günü namaz için (ezanla) çağrıldığınız zaman Allah’ı anmağa; namaz kılmaya koşun, (işi) alış-verişi bırakın. Eğer bilirseniz (cuma namazını kılmanız) sizin için pek hayırlıdır.» (1)
Rabbimizin farz bir görev kıldığı cuma namazının İslâm Dini’ndeki önemini Peygamberimiz şöyle açıklamaktadır:
[«(Düşman korkusu ve tabiî felâketler gibi dince) meşru bir mazereti olmaksızın cuma namazı kılmayan kişinin Allah kalbini mühürler.»
«… O kişi yok edilemez ve değiştirilemez ilâhi divanda münafık; içi kâfir dışı Müslüman olarak yazılır.»] (2)
Diğer bütün İslâmî emir ve yasaklarda olduğu gibi topluca kılınması farz kılınan Cuma namazlarında da şüphesiz pek büyük faydalar vardır.
Manevî Faydalar
Peygamberimiz cumanın yaşadığımız hayata da yansıyan manevî faydalarını şöyle açıklıyor:
[«Her kim cuma günü gusül abdesti alır, güzel elbiselerini giyer, varsa güzel koku sürünür, sonra da cuma namazına gelir, insanların (omuzları ve) boyunları üzerinden aşarak ilerlemez, İmam-Hatib minbere çıkıp hutbeyi bitirinceye ve namazını kıldırıncaya kadar susar ve Allah’ın kendisine farz kıldığı Cuma namazını da kılarsa, kıldığı cuma namazı o cuma ile bir önceki cuma arasındaki günahlara kefaret olur.»] (3)
{«Cuma günü vazifeli melekler cami kapılarından her birini tutarlar. Cuma namazına gelen müminleri öncelik durumlarına göre birinci ve ikinci şeklinde yazarlar. Îmam-Hatip (minbere) çıktığı anda kayıt defterlerini kapatırlar da hutbeyi dinlerler.
Cuma günü pek erkence Cuma namazına gelen bir deve kurban etmiş gibi sevap alır. Bir süre sonra gelen sığır kurban etmiş gibi, bundan sonra gelen de boynuzlu koç kurban etmiş gibi sevap alır. Daha sonra ezan okunacağı sırada gelen kişi ise cuma namazını kılıp yalnız cuma namazı sevabını almak için gelmiş olur.» } (4)
[«Her kim cuma günü gusül abdesti alır, erkence ve yaya olarak camiye gelir, İmam-Hatib’e yaklaşarak yanındakilerle konuşmaksızın ve işaretleşmeksizin hutbeyi güzelce dinlerse, o kişi için attığı her bir adıma karşılık ona gündüzleri oruçla geceleri namazla geçen bir yıllık ibadet sevabı gibi sevap verilir.»
«Cuma (namazının başlaması ile bitirilmesi arasın) da öyle bir an vardır ki bu âna tesadüfle (haram bir dilekte bulunmaksızın) duâ eden kula Allah istediğini verir.»] (s)
Sosyal Faydalar
Açıkladığımız, âhiretimize dönük faydaları yanında cuma namazlarının yaşadığımız hayata yönelik pek çok içtimaî/sosyal faydaları da vardır.
a – Cuma namazları toplum fertleri arasında kaynaşmayı, İslâmî ölçüler çizgisinde birleşmeyi ve aynı prensibler zaviyesinden hayatı değerlendirmeyi sağlayan ibâdettir. Zira her bir mümin erkek, bulunduğu çevrenin camiinde o muhitin fertleri ile omuz omuza saf tutmak mecburiyetindedir.
Özellikle farklı soylardan ve ırklardan müminleri bulundukları şartlar içerisinde, Kur’ân ölçülerine göre yaşama şuuru ile haftada bir kez birleştiren cuma namazlarının toplum birliği ve barışını sağlayıcı özelliği pek büyüktür.
b – Cuma namazları, okunan hutbelerle mümin fertlere sürekli bir eğitim sağlayan ibâdettir.
Tam bir inanç ve ibâdet duygusu içerisinde ve gereğini tatbik amacıyla dinlenen hutbeler çok mühim bir toplum eğitimdir.
İslâm Dini’nln yüklediği ferdî ve sosyal görevlerin sürekli bir şekilde öğretildiği bir toplumda ise fertlerin iman ve kültürel gelişiminden kaynaklanan maddî ve manevî bir tekâmülün sağlanacağı tabiîdir.
c – Cuma namazları muhitin inançlı, ibâdetli, ahlâklı ve toplumcu müminlerini birbirlerine tanıtarak faziletlilerin güç birliğini doğuran ve müminlerin biribirlerini murakabe etme vasatını hazırlayan ibadettir.
d – Cuma namazları ve hutbeleri, mümin fertleri moral gücü bakımından takviye eden, helâl ve haram duygularım pekiştiren ve haklar konusunda hassaslaştıran ve ekonomik verime de dolaylı bir yarar sağlayan ibadettir.
İnanarak ve arzu ederek Cuma namazı kılan müminlerin, barışçı, tutumlu, vazifeşinas, zarardan sakınan ve verimli oldukları hususu bilinen bir gerçektir.
Müminler!
İslâm Dinindeki önemine, ferdi yetiştiren ve toplumu geliştiren faydalarına işaret ettiğimiz Cuma namazları Rabbimizin emri olarak en kudsî vazifemizdir. Vazifemiz olduğu için de kılma hürriyeti en tabii hakkımızdır.
Cuma namazı kılabilmek ve diğer ibadetleri yapabilmek hürriyeti Kur’ân ve Sünnetin verdiği en mukaddes hak olduğu gibi, insan haklarına saygılı ve hukuka dayalı bütün sistemlerin de tanıdığı bir haktır.
Laiklik Batının sömürüsünü yaygınlaştırabilmek için ülkemize özgü bir biçimde bir zulüm çarkı halinde döndürüldüğü ve döndürülmek istendiği içindir ki yürütülen uygulama bir faciadır.
Bu faciayı şöylece misallendirebiliriz:
Orta ve yükseköğretimde yüzbinlerce gencimize, cuma namazı kılma imkân verilmemektedir.
Okul müdürlerinin idarî hoşgörüsünün olmadığı çoğunluktaki okullarda Din ve Ahlâk dersi öğretmenleri bile cuma namazı kılamamaktadırlar.
Kamu ye özel sektördeki pek çok iş yerlerinde cuma namazı kılabilme hürriyeti prangaya vurulmaktadır.
Sistemin değil de yöneticilerin hoşgörüsünden yararlanan pek azı müstesna, memurlarımızın büyük çoğunluğu cuma namazı kılamamakta, baskı altında tutulmaktadırlar.
Sormalı ve sordurmalıyız:
Bu zulüm nereden kaynaklanıyor?
«Allanın mescitlerinde Allah’a ibâdet edilmesini engelleyenlerden daha zâlim kim vardır?…» (6) anlamındaki Kur’ân sorusunu yönelterek diyoruz ki yasal hakları tanımaz barbarlar nereden güç alıyorlar?
Kamu ve özel sektörde Allah’a ibadeti engelleyici şartları oluşturan putperestler, hangi gayr-ı meşru otoriteye güveniyorlar?
Muhterem Müminler!
İmanlarını yaşamaya çalışan müminler olarak elbette cuma namazlarımızı kılmaya devam edeceğiz.
Bizler; memur ve işçi müminler çiğnenen yasal haklarımızı çiğnetmemek’ ve haklarımızı savunmalıyız.
Bu ülkede Cuma namazı kılma özgürlüğünün bulunmadığı mekteb/okul, alay, iş yeri istemiyoruz.
Hutbemizi Peygamberimizin cuma namazının İslâm Dinindeki önemini de açıklayan bir cuma hutbelerinden bölümler sunarak bitiriyorum:
«Ey insanlar! Ölüm gelip çatmadan önce işlediğiniz günahlara tevbe ederek Allah’a yönelin.
(Hastalık, yaşlılık ve yoksulluk gibi) engellerle kuşatılmadan önce güzel ameller yapmakta acele edin.
Rabbimizi (emirleri ve yasaklarıyla, mübarek isim ve sıfatlarıyla) çok çok zikrederek, gizli ve açık çokça da sadaka vererek Rabbinize karşı üzerinizdeki kulluk görevlerinizi yapın. Böyle yaparsanız Rabbiniz tarafından rızıklandırılır, yardım görürsünüz, işleriniz de düzene sokulur.
İyice biliniz ki Allah yaşamakta olduğum bu senenin bu ayının bu gününde ve burada cuma namazını Kıyamet Günü’ne kadar devam etmek üzere siz müminlere farz kılmıştır.
Her kim benim hayatımda veya ölümümden sonra, adaletli veya zâlim bir yöneticinin yönetimi altında bulunuyorken farziyetine inanmayarak veya kılınmasını önemsemeyerek Cuma namazını kılmazsa, Allah onun hayatına düzen, yaşayışına huzur vermesin ve işlerini bereketli kılmasın.
Çok iyi biliniz ki Cuma namazım kılmayan kişinin tövbe etmedikçe (Allah katında kabul olunur) namazı da zekâtı da, orucu da, haccı da yoktur. Onun diğer hayırları da (kabul olunmaz).» (7)
1 | Cuma, 9. |
2) | İbn-ü Mâce, Hadis No: 1125-6; et-Tac, 1/2734. |
3) | et-Tac, 1/280; İbn-ü Mâce, Hadis No: 1086. |
4) | İ. Mace, Hn. 1092. |
5) | et-Tac, 1/280-1, 290. |
6.) | Bakara, 113. |
7) | İbn-ü Mâce, Hadis No: 1081. |