Adaletten Maksat İslam’ın Egemen Olmasıdır
Yerel ve küresel ölçekte zulüm kesintisiz devam ediyor. Her türlü zulmün bini bi para. Buna rağmen, toplumun bütün katmanları zulümden, adaletsizlikten şikâyet etmelerine rağmen, yaşam tarzlarını, davranış kalıplarını, zihin yapılarını değiştirmeyi düşünmüyor.
Laik olanda, seküler olanda, Kemalist olanda muhafazakâr olanda, AKP’li CHP’li MHP’li olanda… Her kim varsa hepsi işleyen düzenden şikâyetçi, adaletsizlikten yanık. Lakin kimse “neden böyle bu iş?” diyerek meselenin künhüne vakıf olmak istemiyor.
Tanrısız vahada su arayanlar, susuzluktan kırılmaya mahkûmdur. Ne su bulabilirler, ne de kendilerine su verecek birilerini. Tanrısızlığın ilmihalini yazanlar ve bu ilmihalle amel edenler, ömürleri boyunca zulümden kurtulamaz, adaletle muhatap olamaz.
İslam uleması önemli bir hususta ittifak etmiştir: “Adaletten maksat İslam’ın egemen olmasıdır” diye. İslam’ın egemen olduğu dönemlerde adalet, merhamet, uhuvvet, hürriyet, edep, haya, sevgi ve saygı da hayatı kuşatmış, Müslüman gavur, her kesim ferah ferah yaşamıştır.
İslam’ın egemen olmadığı dönemler mi diyorsunuz? Düne, bugüne bakmanız, ihtimal ki böyle giderse yarının da böyle olacağını anlamanız zor değildir.
Siyasetçiler, iktisatçılar, hukukçular ve bilumum her işte her işi yapanlar… Laiklerin sözüne bakıyor, modernistlerin sözüne bakıyor, liberallerin sözüne bakıyor, Batının, ABD’nin sözüne bakıyor da, bir tek kendilerini var eden, doyuran, gökten yağmuru yağdıran, rızıklandıran Allah’ın sözüne bakmıyor.
Ne garip değil mi?
Dilleriyle Allah’ın büyüklüğünü, ululuğunu, eşi benzeri olmadığını, her şeyi yaratan olduğunu, her şeyden haberdar olduğunu söylüyorlar. Fakat eylemleriyle her türlü şirki, küfrü, günahı, fuhşiyatı, edepsizliği, hayasızlığı, haramı işlemekten de geri durmuyorlar.
Hem “Rabbimiz Allah” diyorlar, hem de Allah’ın sözünden başka her sözü dinliyorlar. Hem “Dinimiz İslam” diyorlar, hem de “Laik-seküler-liberal” olmaktan vaz geçemiyorlar. Hem “Kitabımız Kur’an” diyorlar, hem de Kur’an’dan başka her kitaba itibar ediyorlar. Hem “Liderimiz önderimiz Peygamber” diyorlar”, hem de peygamberden başka her kesi lider önder kabul ediyorlar.
Aileden devlete, fertten topluma, siyasetten iktisada, hukuktan içtimai yapıya, yani daha ince ifadeyle, iğneden ipliğe kadar… Hayatın içinde hayat nizamı olarak Allah’ın dini İslam, önder ve lider olarak Hz. Peygamber (sav) yoksa adalette yoktur, merhamette yoktur, hürriyette yoktur, uhuvvette yoktur. İğneden ipliğe ne varsa, adalet olsun isteniyorsa, “İllaki de İslam, illaki de İslam.”
İslam’ın bir hayat nizamı, yaşam tarzı, dünya görüşü olarak kabul edilmediği zaman ve mekân ve eylem, her daim zulüm üretmeye, zulümle hükmetmeye devam eder. Şairin dediği gibi, “Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul. Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa / yaşasın kefenimin kefili karaborsa.”
Ne yazık ki durum bundan ibaret. Cari düzen yüzünü Washington’dan, Londra’dan, Paris’ten, Moskova’dan, Roma’dan Allah’a, Allah’ın dinine, Peygamberin sünnetine dönmedikçe insanlar ne adalet, ne merhamet, ne uhuvvet ne huzur ne mutluluk bulamayacaktır. Kimse de hayale umuda kapılmasın.
Zira “Adaletten maksat İslam’ın egemen olmasıdır.”
YAKUP DÖĞER
YAZARIMIZIN DİĞER YAZILARINI OKUMAK İÇİN LÜTFEN BU LİNKİ ZİYARET EDİNİZ
MİRATHABER.COM