islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,1944
EURO
34,9734
ALTIN
2.514,98
BIST
10.941,53
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Açık
25°C
İstanbul
25°C
Açık
Çarşamba Az Bulutlu
22°C
Perşembe Az Bulutlu
23°C
Cuma Az Bulutlu
23°C
Cumartesi Az Bulutlu
22°C

AHDE VEFÂ KONUSUNDA ÖRNEKLER

AHDE VEFÂ KONUSUNDA ÖRNEKLER
1 Mayıs 2024 09:00
A+
A-

-Rasûlüllah’ın vefâ

Rasûlüllah (sav) verdiği sözde duran, yaptığı anlaşmaya bağlı kalan en büyük önder insandır. Bu hususta dostunu da düşmanını da birbirinden ayırmamıştır.

Dostuna verdiği sözde durup, onu yerine getirdiği gibi, düşmanlarıyla yaptığı anlaşmalara da sâdık kalmış, her ne pahasına olursa olsun aykırı hareket etmemiştir.

Rasûlüllah (sav) ümmetine örnek olarak hayatı boyunca zorlansa bile verdiği sözleri (vaadini) mutlak yerine getirmiştir. Hatta bi’setten önce bile. (Ebû Dâvûd, Edeb/82 n: 4996)

Nebî (sav) benim yanımdayken yaşlı bir kadın geldi. Rasûlullah ona:

“–Siz kimsiniz?” buyurdu.

“–Ben Cessâme el-Müzeniyye’yim.” dedi. Allah’ın Rasûlü:

“–Hayır, bilâkis sen Hassâne el-Müzeniyyesin” dedi. (Yani hem onun ismini daha güzeliyle değiştirdi hem de zarif bir iltifatta bulundu) Ardından:

“–Biz görmeyeli nasılsınız, durumunuz nasıl, şimdiye kadar ne yaptınız ne ettiniz?” diye sordu. O da:

“–Anam-babam size fedâ olsun yâ Resûlâllah! İyiyiz elhamdülillâh” dedi. Kadın çıkıp gidince:

“–Yâ Resûlâllah! Bu yaşlı kadına ne kadar da iltifat ve îtibâr ediyorsunuz?” dedim. Allah Rasûlü:

“–O kadın, Hatice hayattayken bize gelip giderdi. Vefâkârlık ise îmandandır.” buyurdu. (Hâkim, Müstedrek, 1/62-40)

Ahde vefa göstermemek hadise göre münafıklık alâmetidir:

“Dört huy vardır ki bunlar kimde bulunursa o kişi tam münâfık olur. Kimde de bu huylardan biri bulunursa, onu terkedinceye kadar o kişide münâfıklıktan bir sıfat bulunmuş olur:

1.Kendisine bir şey emânet edildiği zaman ona ihânet eder.

2.Konuştuğunda yalan söyler.

3.Söz verince (vaadettiği zaman) sözünden döner.

4.Düşmanlıkta (hasımlıkta) haddi aşar (haksızlık yapar).” (Buhârî, İman/24 no: 34, Mezâlim/17 no: 2459, Cizye/17 no: 3178. Müslim, İmân/25(106) no: 210. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Sünnet/15 no: 4688. Tirmizî, Îmân/14 no: 2632 Hasen sahih kaydıyla. Nesâî, İmân/20 no: 5023)

Bir başka rivayette bu alametler üç olarak sayılıyor:

“Münâfığın alâmeti üçtür: 1.Söz söylerken yalan söyler.

2.Vaad ettiği zaman sözünde durmaz.

3.Kendisine bir şey emânet edildiği zaman hiyânet eder.” (Buhârî, İman/24 no: 33, Şehâdât/28 no: 2682, Vasâyâ/8 no: 2749, Edeb/69 no: 6095. Müslim, İman/25(106-108) no: 210-212. Tirmizî, İman/14 no: 2631 (hasen-ğarib kaydıyla). Nesâî, İman/20 no: 5024, 2026)

Rasûlüllah (sav) hile ve aldatmanın meşru olduğu savaş hâlinde bile “Yaptığınız antlaşmaları bozmayın” tavsiyesinde bulundu. (Tirmizî, Siyer/48 no: 1617)

Yine onun şartlar değişse de yapılan antlaşmaların süresi içinde geçerliğini koruduğuna vurgu yapması dikkat çekicidir.  (Tirmizî, Hac/44 no: 871. Ahmed b. Hanbel, 1/77 no: 594)

Ebû Bekre’nin naklettiğine göre, Rasûlullah (sav) şöyle dedi:

“Kim bir zimmiyi (antlaşmalı bir gayri müslim vatandaşı) antlaşmalıyken öldürürse Allah ona cenneti haram kılar.” (Ebû Dâvûd, Cihâd/153 no: 2760)

Abdullah b. Abbâs’tan rivayet edildiğine göre Rasûlüllah (sav) şöyle buyurdu:

“Kardeşinle (düşmanlığa varan) tartışmaya girme, onunla (kırıcı şekilde) şakalaşma ve ona yerine getiremeyeceğin sözü verme.” (Tirmizî, Birr/58 no: 1995)

 -Ahde vefâ konusunda diğer örnekler

Allah ve O’nun Rasûlü’ne verilen söz daha önemli, daha fazla hassasiyet gerektirir. Aslında sözün kime verildiğinin değil, bizzat sözün kendisi esastır. Birine söz verildiyse, antlaşma yapıldıysa mutlaka sözün yerine getirilmesi, antlaşmaya riayet edilmesi gerekir.

Rasûlüllah (sav) mü’minlere böyle öğretti.

Şu olay bu örneklerden biridir.

Mekkeli müşriklerin elçisi olarak Hudeybiye’ye gelen Süheyl b. Amr (Müslim, Siyer/34(93) no: 4632 Hz. Peygamber’le on yıllığına Hudeybiye Antlaşması’na imza atmak üzereydi. (Ebû Dâvûd, Cihâd/156 no: 2765) Antlaşma metni henüz hazırlanırken oğlu Ebû Cendel, ayaklarına vurulmuş pranga ile geldi. (Buhârî, Sulh/7 no: 2700)

İslâm’ı kabul ettiği için babası tarafından prangaya vurulmuş olan Ebû Cendel, bir yolunu bulup kurtulmuş Mekke’nin çok yakınına, Hudeybiye’ye kadar gelmiş olan Rasulüllah’a sığındı. Rasulüllah ile Mekkeliler arasında imzalanmak üzere olan antlaşmada şöyle bir madde vardı: Muhammed İslâm’ı kabul etmiş olsalar dahi kendisine gelenleri Mekkelilere geri verecekti. (Buhârî, Şurût/1 no: 2711) Süheyl, antlaşma gereği oğlu Ebû Cendel’in kendisine teslim edilmesini istedi. (Buhârî, Şurût/15 no: 2731)

Ebû Cendel, kendisini teslim etmemeleri için yalvardı. Rasulüllah (sav) anlaşmayı Ebû Cendel’i kendi yanlarına aldıktan sonra imzalamayı teklif etti. Ancak Süheyl b. Amr bunu kabul etmedi. Sonunda Ebû Cendel’i müşriklere teslim eden Rasulüllah üzerinde anlaşmak üzere oldukları bir ahdi yerine getirdi ve Ebû Cendel’e sabretmesini tavsiye etti. (Vâkıdî, Meğâzî, 2/608)

Sahabelerden Enes b. Nadr, Bedir Gazvesi’ne katılamamıştı. Buna çok üzülmüş, “Allah, Rasûlullah’la birlikte bir savaşta bulunmamı nasip ederse, ne yapacağımı o görecektir” demiş. (Aslında bu, Allah adına verilmiş bir sözdü)

Sonraki yıl Rasûlullah’la birlikte Uhud Savaşı’na katıldı. Ayneyn Geçidi’nde konuşlandırılan okçuların yerlerini terk etmesi üzerine yaşanan kargaşada Rasûlullah’ın öldüğü haberi yayıldı. Müslümanlar sağa sola kaçışmaya başladı. Bu kargaşa esnasında Enes müşriklerin üzerine yürürken Sa’d b. Muâz ile karşılaştı. Sa’d, “Ey Ebû Amr! Nereye?” diye sorduğunda Enes’in cevabı,

“Cennetin kokusu ne kadar hoş, Uhud’un gerisinden bu kokuyu alabiliyorum.” oldu. O, ilerlemeye devam etti, savaştı ve şehit oldu. Öyle ki vücudu seksenden fazla yara aldı.

Şehitlerin kimliklerini belirleme çalışmasından sonra, kız kardeşi Rübeyyi’, “Kardeşimi sadece parmak uçlarından tanıyabildim” demişti.

Enes b. Nadr verdiği sözü tutmuştu. Allah (cc);

“Müminler içinde Allah’a verdikleri sözde duran nice erler var. İşte onlardan kimi, sözünü yerine getirip o yolda canını vermiştir, kimi de (şehitliği) beklemektedir. Onlar hiçbir şekilde (sözlerini) değiştirmemişlerdir” (Ahzâb, 33/23) âyetiyle, Enes b. Nadr gibi yiğitlere övmüştü. (Müslim, İmâre/148 no: 4918. Tirmizî, T.Kur’ân/33 no: 3200)

Hımyerli Süleym b. Âmir anlatmış: Muâviye ile Rumlar arasında sulh antlaşması yapılmıştır. Süre bittiğinde saldırabilmek için Muâviye, ordusunu Rum diyarına doğru sevk etmek istedi. Bu arada karargâha Amr b. Abese geldi. Gördükleri karşısında şaşkınlığa düşen Amr;

“Allâhü ekber! Allâhü ekber! İhanet yok, ahde vefa var!” diye bağırmaya başladı. Bunu haber alan Muâviye birisini göndererek ona, ne yapmak istediğini, bu konuda ne bildiğini ve ne düşündüğünü sordurdu. Amr şu cevabı vermış:

“Ben Rasûlullah’ın (sav) şöyle dediğini işittim: “Bir kavimle aralarında antlaşma bulunan kişi, antlaşma karşılıklı olarak bozuluncaya ya da süre doluncaya kadar, ne o antlaşmaya aykırı bir şey yapsın, ne de onu bozsun.” Bunun üzerine Muâviye ordusunu geri çekti. (Ebû Dâvûd, Cihâd/152 no: 2759)

Rasulüllah’ın ahde vefa konusundaki duyarlılığını açıkça ortaya koyan bir örnek de Bedr’e neden katılamadığını açıklayan Huzeyfe el-Yemânî’nin durumudur:

“Bedr’e katılamadım, zira babam Huseyl ve ben birlikte (savaşa katılmak için) yola çıkmıştık. Kureyşli müşrikler bizi yakaladılar ve “Siz Muhammed’e katılmaya mı gidiyorsunuz?” diye sorguya çektiler. “Hayır. Ona katılmaya gitmiyoruz, biz sadece Medine’ye gidiyoruz” dedik. Bizden Medine’ye gitsek bile  Peygamber ile birlikte savaşa katılmayacağımıza dair Allah’ın adıyla söz aldılar ve yemin ettirdiler.

Allah Rasûlü’nün (sav) yanına gidip durumu ona anlattığımızda; “Siz geri dönün. Biz onlara verdiğimiz sözü tutarız, onlar karşısında yardımı da Allah’tan isteriz” buyurdu.” (Müslim, Cihâd/ 35(98) no: 4639)

Hüseyin K. Ece

MİRATHABER.COM -YOUTUBE- 

YAZARIN DİĞER YAZILARINA ULAŞMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ 

 

ETİKETLER: ÜSTMANŞET, yazarlar
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.