islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,3695
EURO
35,0258
ALTIN
2.325,72
BIST
9.120,09
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
23°C
İstanbul
23°C
Az Bulutlu
Cumartesi Az Bulutlu
22°C
Pazar Parçalı Bulutlu
22°C
Pazartesi Az Bulutlu
24°C
Salı Az Bulutlu
18°C

ALİMLERİN YERİ RAHLE VE MASA DEĞİL SAHADIR

ALİMLERİN YERİ RAHLE VE MASA DEĞİL SAHADIR
6 Nisan 2022 09:19
A+
A-

İlim bilmektir ama âlim bilen değildir, bilginin gereğini yerine getirendir, bildiğini hafızasına depolayan değil bilgiyi hayat ortamındaki yerine yerleştiren ve bunun mücadelesini verendir, sahada çaba sarf edendir…

Sosyal medya ortamını fırsat bilen kimi bilgin veya âlimlerin dini meseleleri çarçur edercesine dillendirdiklerini ve en netameli konularda dahi halka bildiklerini aktarmaya çalıştıklarını görüyorum… Bunda ne var ki diyeceksiniz? Elbette her bilen bildiği alanda konuşur, bilgi paylaşımında bulunur, internetin olduğu bir dünyada, bilgiye erişimin çok kolay olduğu bir ortamda artık kimseye şu konuyu konuş şu konuyu konuşma diyemeyiz diyeceksiniz… Elbette haklısınız, hem de sonuna kadar… Ama…

Benim yakındığım konu farklı… Ben bu alimlerin neden sadece dini konularda konuştuklarını, neden toplumun sorunları ile ilgilenmediklerini, neden sahadan uzak durduklarını, neden birilerinin derdine derman olmak için çaba sarf etmediklerini; neden peygamberler gibi toplumun önderi, mazlumların omuzu, zalimlerin korkusu, mahrumların sığınağı olmadıklarını soruyorum ve sorguluyorum…

Allah aşkına bu toplumun meselesi dini tartışmalar mıdır? Bu toplumun meselesi tartışmalı konular mıdır? Bu toplumun meselesi “bilinse de olur bilinmese de olur” konular mıdır?  Değil elbette…

Bu toplum faizden, zinadan, adaletsizliklerden, adam kayırmacılığından, torpilden, zulümlerden, bölgecilikten, şehircilikten, milliyetçilikten, israftan, ehliyetsizliklerden, fakirlikten, parasızlıktan, işsizlikten, evlenememekten, dolandırıcılardan, ahlaksızlıklardan, haksız güçlülerden, hırsızlardan, hortumculardan, arsızlardan müzdarip…

Unutmayın! Siz bu konularda çözümler sunduğunuzda, halkın yarasını sardığınızda, mazlumun elini tutup zalimin elini ittiğinizde, haksızlıklarla mücadele ettiğinizde, gerçekten batıla, zulme la dediğinizde Kur’an’ın alim dediği sınıftan olabilirsiniz… Değilse size “ellezine ya’lemun vellezine le ya’lemun/bilenler ve bilmeyenler” sınıfından olabilirsiniz…

Alimler sadece dini konularda değil sosyal, siyasi, ekonomik ve kültürel mevzularda da konuşabilecek yetkinliğe sahip olmalı ve kendilerini bu konularda yetiştirmeliler…  Bu konuda okumalar yapmalı ve sahayı tanımalılar… Artık başımızı kitaplardan kaldırıp kitapların gerçek amacına yönelmemiz gerekir… Artık masalardan, medreselerden, kürsülerden, camilerden dışarı çıkmalı ve halka karşı görevimizi yerine getirmeliyiz… Benim işim araştırmak, okumak, tedrisat yapmaktır diyenlere sözüm yok, beklentim de yok…

Benim sözüm, derdi olanlara, peygamberlerin örnekliğini yaşamak isteyenlere… Alimlerin peygamberlerin varisi oldukları yıllarca anlatıldı bu halka… Ancak bu halk alim dediği saygı duyduğu kişilere madem ki peygamberlerin varisisiniz neden peygamberler gibi sahada değilsiniz, neden sadece akademik odalarınıza, medreselerinize, külliyelerinize, camilerinize kapandınız, neden halkın sorunlarına çözüm bulmaya çalışmadınız diyemedi… Diyemez de… Zira bu halka yıllar yılı peygamber varisliğini sadece ilim veraseti şeklinde anlattık…

Kur’an’ı bilen, anlayan, tanıyan hiçbir alim benim işim sadece dini mevzularda konuşmaktır diyemez… Zira Kur’an dini; sosyal, siyasi, ekonomik ve kültürel olaylara tahkim ederek dillendirmiştir… Tarihte gelmiş hiçbir peygamberin toplumundaki sorunlara kayıtsız kaldığını, dini mevzuları anlatmakla yetinip köşesine çekildiğini, zulümlere karşı duruş sergilemediğini göremezsiniz… Göremezsiniz zira Allah peygamberlerini sadece kendisine kulluk edilsin diye değil sadece kendisine kulluk edilmesi sureti ile hayatta ki arızaları, problemleri, sorunları çözüme kavuştursunlar diye gönderir… Peygamberler Allah’ın emri dışına çıkan, Allah’ın iradesi yerine başka iradelere bağlanan insanlığı özüne döndürmek için gelmişlerdir…

Unutmayın! Din ve dünya işlerini birbirinden ayırmak, dini ayrı dünya meselelerini ayrı görmek parçalanmış bir aklın, vahyi dikkate almayan ya da vahyi anlamayan aklın ürünüdür… Din dünya işlerinin nasıl işlemesi gerektiğini anlatan çözümler manzumesidir… Kur’an, Allah’ın emir ve yasaklarını hayatın her alanında konuşturmuş bir kitaptır…

Âlim, içinde yaşadığı çağın tanığı, şahididir. Çağını ve çağının sorunlarını bilmeyen, sorunların çözümü için gayret sarf etmeyen hiçbir Âlim çağına tanıklık etmiş, şahitliğini yerine getirmiş sayılmaz. Zira “Allah’tan en çok âlimler korkar” ayeti ilmin, bilginin sorumluluğa ve Allah korkusuna dönüşmesi gerektiğini ifade etmektedir.  Buna göre her âlim yaşadığı toplumu okumalı ve yaşanılan buhrana Kur’an ve sünnet çerçevesinde çözüm aramalıdır. Kur’an’ın indiği çağın ihtiyaçlarını, soru ve sorunlarını dikkate alarak inmiş olması ilim ehline yaşadıkları çağın gerisinde kalmamaları, toplumun sorunlarına çözüm bulmaları gerektiği mesajını vermektedir.

Kur’an’ın nüzulü sürecinde Hz. Peygambere anlatılan ilk peygamber mücadele sahasını terk eden Hz. Yunus’tur… Hz. Peygamber Kalem suresinde; “sakın balığın karnında bir yaşama maruz bırakılan Yunus’un yaptığı gibi yapma, sahayı/alanı boş bırakma” şeklinde uyarılmıştır… Allah’ın söz konusu ayette Hz. Yunus’u ismi ile değil de maruz kaldığı ceza ile anması benzer duruma düşülmesi durumunda benzer sonuçlara maruz kalınacağının mesajını vermek içindir… Âlim kişi, Hz. Yunus gibi sahayı terk etmek yerine Hz. Nuh gibi son saate kadar var gücü ile sahada mücadele içinde olacak, alanı şeytanlara bırakmayacaktır…

Ümmetin alimleri peygambere varis olmayı sadece ilimde değil peygamberi tavra bürünerek her alanda göstermeliler… Çağdaş Ebu Cehiller Muhammed’i mirasın kaybolmadığını görmeliler… Hz. Peygamberin dediği gibi “toplumun içine karışıp eziyetlerine katlanan bir mü’min, toplumun içine karışmayıp eziyetlerine katlanmayan mü’minden daha hayırlıdır…”

Âlimler tefrika dilini bırakmalı, yersiz ve gereksiz meselelerle gündemi meşgul etmekten ictinab etmeli, ümmetin birliği, ülkenin selameti, Müslümanların geleceği için kalem, konum ve kişiliklerini konuşturmalı ve öncelikli meseleleri gündemlerine almalılar… Unutulmamalıdır ki halkın sefaletine çözüm bulmadan insanları ilmi meselelere boğmak, açlıktan can çekişen ya da zülüm kırbaçları altında inleyen adama “gel sana şu dini meseleyi anlatayım da bilgilen” demek gibidir…

CAHİT KARAALP

 

 

 

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.