islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,4375
EURO
34,7411
ALTIN
2.439,70
BIST
9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
15°C
İstanbul
15°C
Az Bulutlu
Pazartesi Az Bulutlu
17°C
Salı Az Bulutlu
17°C
Çarşamba Az Bulutlu
19°C
Perşembe Hafif Yağmurlu
19°C

Anlamsızlık Seline Kapılmak

Anlamsızlık Seline Kapılmak
28 Ekim 2022 13:16
A+
A-

Yazar Kadir ÇİÇEK’in kaleme aldığı “Anlamsızlık Seline Kapılmak” yazısını siz değerli okuyucularımıza sunuyoruz..

Ömür, anlamdan kaçış yolları arayarak ve doyurucu niteliği olmayan alanlara yönelerek hüsran yolculuğuna katılmaya oldukça hevesli. Baharda kışa vurulmak ve körlüğü rehber edinmekle geçiyor ömür. Modern insan bitkin durumda. Bunun en başat sebeplerinden biri, arayışı terk ederek oyalanmalara bağlanması, merkezden sapması ve  değerlerden kaçarak hevesler üzerine anlayış geliştirmeye çalışması.

Neyin arandığına dair fikirlerin olmadığı zamanlarda zihinler çabuk yorulur. Çünkü amaçsız yönelişler, anlama dair arayışlardan uzaktır. İnsan aradığının bilincinde olmadığında kaybetmeye devam eder. Durmadan hareket ederken elde ettiklerinin yokluğu, onu darmadağın eder. Çünkü anlama dair neticeler yoktur ortada. Bundan ötürü eksik bir tarafların varlığı ona eziyet çektirmeye devam eder. Ne var ki insan, genel olarak bunun idrakinde olmadan yaşamını sürdürür. Durmadan yürür; ama yolculuk, yolun kötü oluşu nedeniyle tek kelimeyle eziyete dönüşür. Dahası yolculuk yaptığını zanneder; ama yaptığı şey sadece yorulmak ve tükenmektir.

Günümüzde insanlar, anlam arayışını terk etmenin kaosu içinde yaşamaktalar. Kendilerine gönüllü bir şekilde giydirilen kimliklere teslim olarak başka hayatlara doğru yolculuğa çıkmayı kazanç sayıyorlar. İstedikleri ile elde ettiklerini zannettikleri arasında çok farklar olmasına rağmen göz önünde bulunmayı ve popüler olanda varlık göstermeyi tercih ediyorlar. Başka yaşamlara özenti, özgünlük tanımlamasına daha sert ve daha keskin baltalar savurmakla neticeleniyor. Geçici olanda kalıcılık arayışı, insanın sonu gelmez kayboluşlar yaşamasına sebebiyet verdiği için daha karanlık hayatlar, daha karmaşık zihinler ve daha yüzeysel eylemler zuhur ediyor. Bu da insanda kötü kişiliklerin yeşermesine neden olmakta. Çünkü insanın, kendisinin dışındakilere bakışındaki ince noktada anlam yoksunluğu olursa iyilik ve güzellik de yokluk bayrağı çekmeye başlar. İnsan bakışlarını temiz fikirlerle beslemediği zaman eylemlerini iyiye dönüştürebilir mi? Dahası, iyi olan temiz olandan, temiz olan da anlamlı olandan soyutlanabilir mi? Bu bir anlamda düzenin devrilmesi anlamına gelmez mi?

İnsan, ancak anlam üzerine yürüdüğünde kendini esaretten kurtarabilir. Bunun tersi durum olduğunda hayatına ıstırabı çağırma gerçeği ile karşı karşıya kalınır. Savrulmalar en fazla özenti seliyle yaşanır. Birilerine özenerek kendi dinamik oluşumunu korumak oldukça zordur. Bu ister eylemsel olsun ister söylemsel olsun, aynı neticeyi doğurur. Hangi düşünce yaşatmaya dönük program çiziyor, iyiliği diriltici ilkeler sunuyor, insan onurunu yüceltiyor, merhameti toplumun yüreğine kazıyor, adaleti ikame ediyor ve anlamlı yaşantıyı vurguluyorsa o düşünce iyiliğe dönüktür. Böyle bir düşüncenin hayatı yönlendirici rolünde olması insanın mutmain tarafını besleyecektir.

Bugünün dünyasında gündemde olan şey, insanın anlam arayışının önünü tıkayan etkenlerin çokluğudur. Nereye dönülse bir oyalayıcı etken. Bütün adımlar insanın uyku sürecini uzatan uyuşturucu niteliğinde. İnsanı çağıran seslerin içeriği, tamamen düşünmenin önünde setler yükseltmeye dönük uyku ilaçları gibi. Lüksün, çekiciliğin, şatafatın temel amaç olduğu böyle dünyalarda insanın kendisini bulması oldukça zordur. İnsanların tek tipleştirildiği yapay kimlikler altında boğucu ama çekici faaliyetlerin çokluğu, insanların bu derin kuyularda boğulmalarına neden olmakta. İşin daha acı tarafı, insanın bu çekici ama acı ve anlamsız yaşantıya kürek çekerek ilerlemesidir. Kendi yürek intiharını gerçekleştirecek kulelerin inşası yolunda insan durmadan yorulmadan çırpınmakta. Umutsuz ve mutsuz anları hayatına davet eden insan, sızılarına ve derinleşen yaralarına adeta tuz basmakta.

Aslında anlamdan uzaklaşmak, Allah’tan uzaklaşmaktır. Daha doğru bir ifadeyle, Allah’ın insan için çizmiş olduğu sınırlar ve ilkelere sırt dönmek, anlamı eylem ve düşünceden dışlamak demektir. O’ndan bağımsız yaşamak; O yokmuş gibi yol haritası çizmek; O’nun ilkelerini göz ardı ederek ve gösterdiği yola düşman kesilerek ömür sürdürmek, anlık mutluluk ve hazlar içinde kendi tükeniş sürecini hızlandırmak anlamsızlık demektir. Her bulduğunu tüketerek hayatın amacını orada aramak, sınırsız cennet hayatın sakini olma yolunda adım atmamak tam anlamıyla doğruya, hakikate, güzele ve anlama yabancılaşmaktır. Küçük ve boğucu dünyaları, oyalanma duvarları ile inşa edilmiş insanların ölümleri acı olur. Kim bilir belki de amaçtan ve anlamdan kaçarak,  kendi ölümlerimizi ömrümüzün son demine çabucak çağırıyoruz. Yani sıkıntılar yumağını yüreğimizin tam ortasına inşa ediyor gibiyiz.

Hayatımızın tam ortasına özendirilen gösterişli yaşamlar yerleşmek üzere. Evlerimizin içine kadar sinen tiksindirici davranışlarla, anlam yüklü fikirlerimiz katliama uğramakta ve bakışlarımızda sapmalar meydana gelmekte. Bulunduğumuz doğal hâlden memnuniyeti söküp atanların, üzerimize giydirmeye çalıştıkları fıtrata aykırı yaşantı biçimi, bugünün dünyasında kanaat ve şükrü dışlayıcı özellik taşımakta. Doymayan, sürekli isteyen, durmadan harcayan ve paylaşmayan bir anlayışın doğuşu böylece kişiliklere sirayet etmiş oluyor. Aslında bütün bir ömrümüzün düze çıkamama nedeni budur. Kendi değerlerimiz üzerine yürümeyi terk ettiğimiz için savruluyoruz. Başkalarının yönlendirmeleri ile yürüdüğümüz için de yuvarlandığımız yerden doğrulamıyoruz. Daha açık bir ifadeyle, kendimiz olmaktan vazgeçtiğimiz ve tamamen günübirlik, hevaya dönük ve geçici olanın ölçütleri ile yürüyen yaşantıya talip olmaya heveslendiğimiz gün hayatın lezzetini kaybetmeye başladık.

Allah kitapta, yaşamlarını durmadan tüketime endeksleyen, gösteriş üzerine nefes tüketen, insanların gözlerine israfın doruğundaki hayatlarını sokan kişilerin tamamen yanılgılar içinde olduğunu söyler.

Bu konu bağlamında Kur’an insana şu minvalde bir tavsiyede bulunur;

Gösteriş dünyasının başrolünde oynayanların şatafatlı hayatlarına özenme! Her yaşanılanın sonu gelmek zorunda olduğunu ve her sonun da yaptıklarını izah etmekle mükellef olduğu gerçeğini aklından çıkarma. Geçici yaşantılar, anlık hazdan ibarettir. Asıl mutluluk, bu dünyada yaşanmayacak kadar temiz, bu dünyaya sığmayacak kadar uzundur. Sonu hüzünle bitmek zorunda kalacak yaşanmışlıkları merkezine alma. Sapma noktasından uzaklaş ki istikamet yolun bulanıklaşmasın. Duyduğun seslerin rengini tanı ve kendini helak sürecine dahil etme. Yıkıma götüren yaşamlara özenme. Bitecek olanı baki olana tercih etmen, seni mutsuz duvarlarla örülü zindanlara sürükler. Anlamı bırakman, korkuların etrafını sarmasına ve endişelerin seni esir almasına neden olur. Anlamı terk etme; çünkü anlamsızlık gücün tükenişidir. Ulaşmak üzere çıktığın yolda anlama yüz çevirdiğinde amaçsız kalır, dağılışını ilan etmiş olursun.

 

 

ETİKETLER: Manşet
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.