İnsanlar aşka doğar, aşkla büyür, aşkla yücelir ya da rezil olurlar ve sonunda aşksız olarak ölürler. Aşkla ölen yok mudur? Vardır elbette! Mevlana, ona ‘Vuslat’ demiş, onun yaşandığı ana da, ‘Şeb-i Arus (Düğün Günü)’ adını vermiş. Mevlevi dervişi Yanan Dede ise; “Yanmaktır efendim, biricik çaresi aşkın”, der. Aşkı böyle etkin bir güce kavuşturan nedir?
Onun cevabını aramak için manevi bir yol haritası izlersek, böyle bir hayat suyunun kaynağına ulaşmış oluruz. Kuran’da, Yüce Yaratıcımız aşk tutkusunu bize, Hz. Yusuf‘a aşık olan Züleyha’da gösterir. Öyle derin bir yürek yarasıdır ki bu, İlahi lütfün önüne getirip beşeri aşkı koyar ve böyle bir teslimiyet için ayıplanan Züleyha’nın kendini savunabilmesi için kadın dostlarının eline elma ve bıçağı verdirir. Aslında elma lezzetin, bıçak acının işaretidir. Hani halk arasında birbirine bağlılar için bir terim vardır ya, ‘Biz bir elmanın iki dilimiyiz’ diye. Burada da bu hikmetli yüzüyle gelir karşımıza. Aşk bu ikisinin ortasında tek belirleyici unsurdur ve Genç Yusuf’umuz içeri girince kadınlar yiyecekleri elmayı değil, kanlarını dökecekleri ellerini keserler.
Bu, bize bütün insanlığı sevebilmek için bir insanı sevmekten vazgeçmeyi işaret ediyor olmalıdır. Çünkü insan, ruh ve beden ilişkisinde, bedenin hazzına yönelerek ruhun kuşatıcı ve diriltici ikliminden uzaklaşırsa, Züleyha gibi bir tutkuda, bir insana tutkuda köleleşerek yok olup gider! Çünkü duygularına teslim olan insan kendin, kendi iradesinin sahibi değildir.
Aşk kemale ermiş bir ideal halini alırsa, yukarıdaki dervişimizin söylediği yanmaya götürür insanı. Günümüzün silahla katledilen aşkların karşısında her gün bir ailenin dramına şahit olmanın ıstırabıyla bunları düşündüm nedense. Severek evlenen çiftler nefretle boşanmaya koşuyorlar, sonra araya (sen-ben) meselesi giriyor ve acı verici sonuçlar doğuracak cinayetler işleniyor.Bu durum, aşkta samimiyetin kaybolduğunu gösteren bir sosyal felaket halini almaya başladı. Artık ne çöllere düşen, Mecnun’u, ne dağları delen Ferhat’ı, ne de Aslı’nın önünde yanıp tutuşarak alev topuna dönen Kerem’i çağrıştıran büyük aşkların rüyası bile yoktur. Artık günümüzün aşıkları, gönül bahçelerinde onu besleyip büyütmüyor, hasret fırınında yakıp kavurmuyor ve gurbet yollarındaki türkülerle, şiirlerle yıkamıyorlar. Kavuşmaya can feda etmek yerine, ayrılmaya can feda ediyorlar!..
MUHSİN İLYAS SUBAŞI
MİRATHABER.COM -YOUTUBE-