islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5347
EURO
34,8622
ALTIN
2.422,43
BIST
9.703,41
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
20°C
İstanbul
20°C
Az Bulutlu
Cuma Az Bulutlu
19°C
Cumartesi Az Bulutlu
16°C
Pazar Az Bulutlu
16°C
Pazartesi Az Bulutlu
18°C

BAKIYYETULLAH: ALLAH’IN HELÂLİNDEN BIRAKTIĞI KÂR

BAKIYYETULLAH: ALLAH’IN  HELÂLİNDEN BIRAKTIĞI KÂR
18 Mayıs 2023 10:00
A+
A-

Günümüzde, maddi zenginlik ve mülkiyet sıklıkla başarının ve değerin göstergesi olarak kabul edilir; ancak bu yaygın algı, manevi değerlerin ve iç huzurun göz ardı edilmesine yol açabilmektedir. İşte tam bu noktada İslam’ın getirdiği bir dizi temel değer ve öğreti, bu dünya görüşünü bambaşka bir perspektiften ele almaktadır. Bu yazıda genellikle göz ardı edilen bir konu yani İslam’ın rızık anlayışını ele alınmaktadır. Özellikle, Hûd suresi 86. ayete odaklanılarak bu ayetin, bireylerin ve toplumların maddi zenginliklere bakış açıları üzerinde nasıl derin ve dönüştürücü bir etkisi olabileceği gösterilmeye çalışılacaktır. Bu konunun önemi, sadece Müslümanlar için değil, aynı zamanda maddi başarıyı hayatının merkezine alan ve bu yüzden de belki de manevi tatmini ıskalayan herkes için büyüktür. Bu nedenle bu konu üzerine sadece bir inanç meselesi olarak değil, aynı zamanda daha geniş bir insanlık durumu olarak düşünülmelidir. Şuayb kıssası bağlamındaki bu konu ele alınırken Kur’an yorumu konulu eserlerdeki yaklaşımlar dikkate alınmıştır. Ayrıca, modern toplumun bu ayetin öğretilerinden nasıl yararlanabileceğine dair önerilerde bulunulmaya çalışılmıştır. Bu yazı, İslam’ın rızık anlayışının daha iyi anlaşılmasını ve insanların kendi yaşamlarına uygulamalarını amaçlamaktadır.

Başkasını kandırmama, helal kazanma Müslüman olmayanlar için de iyidir, dünyada rahat ederler. Bununla birlikte bu iyiliğin karşılığını ahirette almaları için Müslüman olmaları gerekir: “Allah’ın kalan rızkı (bakıyyetullah) sizin için daha hayırlıdır, eğer müminlerseniz. Ben, sizin üzerinizde bekçi değilim.” (Hûd 11/86). Ayetteki “Allah’ın kalan rızkı (bakiyyetullah)”, haramdan uzak durma sonrası geriye kalan helal rızıktır. Bu, haram yolla elde edilen gelirden “daha hayırlı” bir rızıktır. Faizden elde edilen haram gelirle ticaretten elde edilen helal gelir arasındaki fark gibi. Helal yemenin dünyevi faydası da vardır. Başkasının kazancını haksız yere ele geçirmeye uğraşmayan kişi sevilir. İnsanlar onunla ticaret yapmak ister. Böylece de dünyevi kazanç artar. Ayetteki rızık, Allah’a itaat olarak da yorumlanmıştır. Bu durumda söz konusu ifade “Allah’a itaat sizin için daha hayırlıdır.” anlamına gelir. Buna benzer bir kullanım şu ayette de vardır: “Mal ve oğullar dünya hayatının süsüdür. Kalıcı olan iyi davranışlar (el-bâkiyât) ise Rabbinin katında sevapça da daha hayırlıdır, umutça da daha hayırlıdır.” (el-Kehf 18/46). “Allah’ın kalan rızkı” ahiretteki rızıktır denilirse bu durumda müminler, hayatlarının merkezine ahireti koymaya teşvik edilmiş olur. Muhataplara “eğer müminlerseniz” denilmesi, “Haram kazanca yöneliyorsanız bu nasıl bir Müslümanlıktır?” anlamına gelir; çünkü mümin olmayan kimse “Ha faiz ha ticaret, ha kumar ha kazanç!” der ve aradaki farkı anlayamaz. Hâlbuki Allah, faizi yok eder sadakaları ise bereketlendirir (el-Bakara 2/276). Şu kısa hikâye haramdan kazanç elde etmenin akıbetini iyi anlatmaktadır: “Adam’ın biri çok gözüksün diye süte su katıyordu. Sel gelip ineği boğdu. Kızı dedi ki: Baba! Süte kattığın sular birikti. Sonunda da sel oldu ve ineği boğdu.” Ayette ayrıca mümin olmama durumunda helal kazanca ahirette cennet beklenemeyeceği de ifade edilmiş olmaktadır. Mümin olanın yapacağı şey, helal rızıkla yetinmektir. Hz. Şuayb’ın “sizin üzerinizde bekçi değilim” ifadesi, gücünün sözlü uyarıdan öteye geçip kötülüğü engellemeye yetmediği anlamına gelebileceği gibi onları savaş yoluyla Müslümanlaştırmayacağı şeklinde de anlaşılabilir. Aynı zamanda bu ifade, inkârcılara dönük bir uyarıdır. Haram kazanca devam ederlerse sünnetullah gereği gelecek bir azaba karşı Allah’ın onlara nasip ettiği nimetleri Hz. Şuayb koruyamayacaktır. Şöyle de denebilir: İnsanların yapıp ettiklerinin bekçiliğini melekler kaydeder. Bu iş onların görevidir, peygamberin değil; çünkü peygamberlerin kötülüğü takip ve engelleme çabası her hâlükârda sınırlı kalacaktır.

Sonuç

Şuayb kıssası bağlamındaki Hûd Suresi’nin 86. ayeti, etik ve manevi bir çerçeve sunarak daha tatmin edici bir yaşamın inşası için yol göstermektedir. Her bireyin kendi eylemlerinin sorumluluğunu taşıdığı ve helal yollarla elde edilen rızkın, dünyevi ve manevi tatmini artırdığı belirtilir. Bu yaklaşım, yaşamlarına daha derin bir anlam katmayı hedefleyen tüm bireyler için uygulanabilir. Bu ayet zımnen, etik iş uygulamaları, sosyal adalet, dini inanç ve kişisel sorumluluk gibi önemli konuları vurgular. Bu değerler, modern dönemde toplumun daha adil ve sürdürülebilir olmasına yardımcı olabilir.

Anahtar kelimeler: Tefsir, Rızık, Hûd Suresi, Helâl, Kazanç.

ETİKETLER: ÜSTMANŞET
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.