islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5851
EURO
34,6875
ALTIN
2.525,30
BIST
9.524,59
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Yağmurlu
14°C
İstanbul
14°C
Yağmurlu
Cumartesi Açık
20°C
Pazar Az Bulutlu
21°C
Pazartesi Az Bulutlu
23°C
Salı Az Bulutlu
22°C

BELED SURESİNDE HÜRRİYET VE SOSYAL ADALET GÖREVLERİMİZ

BELED SURESİNDE HÜRRİYET VE SOSYAL ADALET GÖREVLERİMİZ
10 Eylül 2022 11:56
A+
A-

Bismillahirrahmanirrahim

Kur’ân’ımızın Beled Suresi ile bize iman ve erdemler yolunu açan Yüce Allah’ımıza hamd ederim. Temel haklarının korunması ve sosyal adalet gibi güzel amellerin de İslâmi imana yol açabileceğini bizlere öğreten Aziz Peygamberimiz, biricik hayat önderimiz Hz. Muhammed’e Salât ve Selam ederim.

Bu sohbetimizde “Beled Sûresinin Işığında Cennete Götürücü Hürriyet ve Sosyal Adalet Görevlerimiz” konusunu işlemeye çalışacağız.

Beled Sûresi Kuran’ımızın 90. Sûresidir. İlk indirilen Sûreler arasında yer almaktadır. Kısaca tefsirî anlamı şöyledir:

Rahmân ve Rahîm (olan) Allah’ın adıyla. (Ey Kur’ân’ın Kendisine indirildiği Peygamber!) Senin de İçinde yaşadığın Mekke şehrine andolsun. Baba ve çocuğa; insan oğluna da and olsun. Biz insanı Kebed içinde / meşakkat, imtihan, çile yüklü bir hayat yaşayacak şekilde yarattık.

İnsan, hiç kimsenin kendisine güç yetiremeyeceği/kendisi için yasa koyamayacağını mı sanıyor?
 ” Pek çok mal harcadım ” diyerek Hakka karşı çıkarken kimse onu görmedi mi zan ediyor?
Biz ona iki göz, bir dil ve iki dudak vermedik mi? Üstelik ona ( Hak ve Batıl olan ) iki yolu da gösterdik .
Fakat o, sarp yokuşa atılamadı. O sarp yokuşu sana kim açıklayabilir?
O, esir-köle azat etmek veya açlık dönemlerinde akrabadan yetime ya da hiçbir şeyi olmayan yoksula yemek yedirmek/ihtiyaçlarını karşılamaktır.
Sarp yokuşa atılırken iman edenlerden, birbirlerine sabrı tavsiye edenlerden ve birbirlerine merhameti öğütleyenlerden olmaktır. İşte bunlar, mutlu olup Cennet’e girecek erdemlilerdir.

Ayetlerimizi oluşturan tabiat ve İslam  yasalarımızı inkâr edenler ise bedbaht olacak kişilerdir. Cezaları da kapıları üzerlerine sımsıkı kapatılmış Cehennem ateşi olacaktır.

Mekke, Evrensel Peygamber ve İnsan

Beled Sûresi orijinal ifdesiyle “La uksimu bi hazel Beled” şeklindeki bir yemin cümlesi ile başlamaktadır.

Önce kısa bir bilgi verelim.

Yüce Allah, Kur’ân-ı Kerim’de bize önemli bazı gerçekleri açıklamak istediğinde güneşe, geceye, fecire, zamana, kuşluk vaktine ve benzeri varlıklara and olsun diye yemin ederek dikkatlerimizi çeker.

Bu surede üzerinde andolsun denilerek yemin edilen “Hazel Beled” Mekke-i Mükerreme’dir.

Yüce Mevla’mız neden Mekke şehrine yemin ediyor?

Mekke, insanlık hayatının başladığı yerdir. Bu gerçeği biz Kur’ânî işaretlerden anlayabiliyoruz.

Kur’ân’a göre ilk insan ve ilk peygamber Hazret-i Âdem’dir. Yeryüzünde insanlar ın ibadet etmeleri için kurulan ilk mabet de Mekke-i Mükerreme’deki Kâbe-i Muazzama’dır. Bir diğer Kur’ânî işaret de Mekke’nin Kur’ân dilinde Ümmül-Kura yani kentlerin anası olarak nitelenmesidir.

İşte ilk insan, ilk peygamber, ilk mabet ve ilk şehir bize Mekke’nin insanlık hayatının başladığı ilk yerleşim merkezi olduğunu ifade etmektedir. Böylesine mühim bir hakikate elbette ki yemin edilerek dikkat çekilir. Kaldı ki Mekke, evrensel ibadetimiz olan haccın da merkezinde yapıldığı şehirdir.

Mekke-i Mükerreme’nin bir özelliği de aziz Peygamberimizin bu şehirde doğması, büyümesi ve peygamberlik görevini almasıdır. O evrensel kılınan peygamberdir, bütün insanlığa peygamber olarak gönderilmiştir ve peygamberliği Kıyamet gününe kadar devam edecektir.

Hulasa Rabbimiz insanlık hayatının başladığı ve insanlığın bütününe gönderilecek Peygamberin yaşadığı şehre andolsun diyerek dikkatimizi çekiyor.

Sûrede ikinci olarak da baba ile oğul çizgisinde insanoğlu üzerine yemin edilmektedir, çünkü insan yeryüzünde milyonları aşkın türde canlı varlıklar arasında en güzel kıvamda yaratılmış varlıktır. Meleklerin saygı secdesine vardırıldığı varlıktır. Yeryüzü varlıkları onun için yaratılmıştır. İnsan, kendisine ebedilik takdir edilen ve haklarına saygı cennete, tecavüz ise cehenneme yol kılınmış varlıktır. Bu itibarla Rabbimiz, babaya ve ondan türeyecek çocuklara yeminle yani insan oğluna dikkatlerimizi çekiyor.

Yeminle dikkatimiz çekilen hakikat de şöylece açıklanıyor:

Biz insanı Kebed içinde / meşakkat, imtihan, çile yüklü bir hayat yaşayacak şekilde yarattık. ”

İstisnasız bütün insanlar Kebed içinde yaratılmıştır. Bunun içindir ki yeryüzünde problemi olmayan insan yoktur, olmayacaktır da.

Kebed Nedir? İnsanın ana rahmindeki oluşumu, doğumu, çocukluk dönemi, çalışmak zorunluluğu, ilahi emirleri ve yasakları uygulama yükümlülüğü doğrudan veya hataları sebebiyle uğratılacak korku, tutsaklık, hastalık, baskı, kıtlık, sömürü, sınırı çizilemeyecek emeller, ihtiras, ölüm, bunalım, ihtiyarlık, kabir zulmeti, ilahi yargılama, azaba uğrama dehşeti… Bütün bunlar insanı bekleyen, insanın süzgecinden geçeceği meşakkat, imtihan ve çiledir.

İnsanın meşakkat ve zorluk içinde yaratılmış varlık olmasının bir sebebi de onun yeryüzünde Yaradan’ın emirleri ve yasaklarını uygulayarak yaşamakla yükümlü olmasıdır. Bir de insanın hataları gereği veya doğrudan denemeye uğratılmasıdır.

Bakara Sûresi’nin 155. ayetinde Rabbimiz şöyle buyuruyor:

“Biz sizi biraz korku, biraz açlık, mallarda azalma ile denemeye uğratacağız. Uğratılacağı bu deneme karşısında sabredenleri müjdele.”

Bazı insanlar ”ben niçin büyük bir hastalığa tutuldum veya ben niçin İflas ettim ya da büyük atılımlar yaptım da niçin başarıya ulaşamadım” der. Unutulmamalıdır ki yeryüzünde insan hataları sebebiyle ve de Rabbimizin dilemesiyle doğrudan denemeye tabi tutulur. İnsan hayata bu bilgiyle bakamadığı zaman üzücü hadiseler onu çökertir. Denemelerin olacağını bilirse göğüs gerebilecek metanete erer.

Müminler ve Kâfirler

Kaçınılamaz olarak meşakkat içinde bir yaşam sürmek durumda olan insanlar iki kısma ayrılırlar. Bunlardan biri Müminlerdir; bu süredeki adıyla Ashabü’l -Meymene’dir. Onlar kul olduğunun bilinci içinde kendisini Yaratan’ın her an üzerinde egemen olduğunu, verdiği nimetleri geri alabileceğini bilir.

Bir diğer grup da kâfirlerdir, bu suredeki adıyla Ashabül-Meş’eme’dir. Rabbimiz bu kâfir prototipini surenin beşinci ayetinde bize şöyle tanıtıyor:

İnsan, hiç kimsenin kendisine güç yetiremeyeceği / kendisi için yasa koyamayacağını mı sanıyor?”

Kendisini güçlü, kudretli, üzerinde hüküm yürütülemez olarak mı görüyor? Bir diğer anlatımla yeryüzü hayatında başıboş bırakılacağını mı zannediyor? Meşakkatlerden geçirilemeyeceğine mi inanıyor?

İnkârcı tip, hep ben- ben -ben der, benim malım, benim dokunulmazlığım, benim özgürlüğüm, benim saltanatım… der.

Devam edecek

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.