islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5334
EURO
34,9533
ALTIN
2.431,20
BIST
9.717,83
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
20°C
İstanbul
20°C
Az Bulutlu
Cuma Az Bulutlu
19°C
Cumartesi Az Bulutlu
16°C
Pazar Az Bulutlu
16°C
Pazartesi Az Bulutlu
18°C

BİLİM İNSANLARI TÜRKİYE’DEKİ GİZEMLİ IŞIĞI AÇIKLADI!

BİLİM İNSANLARI TÜRKİYE’DEKİ GİZEMLİ IŞIĞI AÇIKLADI!
8 Nisan 2023 09:00
A+
A-

Türkiye ve Suriye’deki depremden birkaç saniye önce insanlar gökyüzünde doğal afetin gizemli habercisi niteliğinde mavi bir parıltı gördüler.

Depremlerin çoğu, litosferik levhaların sınırları olarak hizmet eden derin faylar üzerinde meydana gelir. Anadolu, Arap ve Afrika levhaları olmak üzere bu tür üç levha Türkiye ve Suriye’de birleşiyor.

Arabistan kuzeye doğru ilerliyor ve Türkiye’nin büyük bölümünün üzerinde bulunduğu Anadolu batıya doğru itiliyor. Kayaların kayması sürtünme ile engellenir, enerji birikir. Gerilim kritik bir değere ulaştığında, bir kopma meydana gelir.

Enerjinin bir kısmı yıkıma neden olan sismik dalgalar şeklinde açığa çıkarken, bir kısmı da ısıya dönüşür. Bilim adamları, deprem bölgesinin üzerinde gökyüzünde meydana gelen flaşları, güçlü elektrik alanlarıyla bağlantılı olarak mekanik gerilimlerin bir başka sonucu olarak kabul ediliyor.

Deprem ışıkları olarak adlandırılan olağandışı ışık efektlerinin ilk nedeni piezoelektrik etkidir.

Rusya Bilimler Akademisi Uzay Araştırmaları Enstitüsü baş araştırmacısı Sergey Pulinets, “Kristal bir madde deforme olduğunda, içinde elektrik alanları üretilir” diyor ve ekliyor: “Normal bir durumda, her kristalin kendi yönü vardır ve toplamları sıfıra eğilimlidir, ancak dış etki altında gerilimler artar ve devasa güç alanları ortaya çıkar.”

Dünya yüzeyindeki normal elektrik alan kuvveti metre başına 100-150 volttur. Bilim adamları, bir depremden önce, bu rakamın metre başına birkaç kilovolta sıçrayabileceğini belirtiyor. Hava elektrik deşarjları, Aurora’ya benzer bir parıltı yaratır, ancak yalnızca atmosferin birkaç kilometre yüksekliğinde yani alt katmanlarında meydana geliyor.

Fay bölgesindeki mekanik gerilme kayaların kırılmasından önce, yani depremden hemen önce maksimuma ulaşır. Buna göre, bu noktada elektrik alanın şiddeti de zirvededir.

Pulinets, “Parıltı, atmosferik gazların uyarılmasına neden olur. Elektronlar daha yüksek bir enerji düzeyine hareket eder ve geri döndüklerinde bir ışık dalgası yayarlar. Radyasyonun rengi, dalga boyu, yani enerji seviyeleri aralarındaki farka göre belirlenir” diye açıkladı.

Diğer bir faktör hem elektriksel deşarjlarla hem de fay bölgesinden derin gazların salınmasıyla ilişkili hava iyonizasyonudur.

Bilim adamı, “Yer kabuğunda pek çok farklı gaz var. Litosferin bütünlüğü bozulduğunda yüzeye çıkıyorlar. Radyoaktif radon da dahil olmak üzere her zaman asal gazlar vardır. Çökmede, iyonlaşmayı artıran çok yüksek enerji alfa parçacıkları serbest kalır” dedi.

Yüklü iyonlar atmosferdeki su moleküllerine bağlanır. Büyük küme iyonları havada dağılmış bir süspansiyon oluşturur. Bu tür aerosol ortamlarda elektrik çok daha hızlı yayılır.

Ne yazık ki, atmosferik elektriğin parıltıları, yer altı sarsıntılarından sadece birkaç saniye önce meydana gelir. Bir felaket için erken uyarı vermezler.

Sergey Pulinets ve meslektaşları, bir dizi faktörün analizine dayalı olarak depremleri tahmin etmeyi mümkün kılan bir litosfer-atmosfer-iyonosfer bağlantısı (LAIC) geliştirdiler. Öncelikli olarak radon emisyonunu artırmak, daha sonra termal anomaliler göz önüne alınır. Uydudan, yüksek sıcaklıktaki noktalar açıkça görülebilir. Bir diğer önemli gösterge, nemdeki keskin düşüştür.

Araştırmacı, “Su molekülleri küme iyonlarına yapıştığında nem keskin bir şekilde düşer” diyor ve ekliyor: “Örneğin, Türkiye’deki 6 Şubat tarihinin ilk depreminden önce, nem birkaç saat içinde yüzde yüzden yüzde 35’e düştü. 20 Şubat’ta daha da belirgindi ve nem sıfıra düştü, ardından yüzde yüze geri döndü.

Çatlaklar kapandıktan sonra iyonlaşma durur ve nem yükselir. Genellikle yağmur yağar ve birkaç saat içinde sıcaklık dört ila beş derece düşer.

Elektriksel özelliklerdeki değişiklikler atmosferin üst katmanlarını da etkiler. Bilim adamları, iyonosferde, uydulardan kaydedilebilen anormalliklerin, güçlü tektonik hareketlerden birkaç gün önce ortaya çıktığını tespit etmişlerdir.

LAIC modeli, yalnızca sismik aktiviteyi hesaba katan geleneksel yaklaşımın aksine, bir dizi fiziksel faktöre dayanır. Yazarlara göre, birbirini izleyen tezahürleri, radon konsantrasyonlarında ve yüzey hava sıcaklığında bir artış ve son olarak iyonosferik anormallikler kesin olarak, yakın bir depreme işaret etmektedir.

Çeviri: Zehra Kaplan

Kaynak: https://ria.ru/20230226/ogni-1853773779.html

ETİKETLER: Manşet
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.