islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,4936
EURO
34,9335
ALTIN
2.432,00
BIST
9.790,05
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
20°C
İstanbul
20°C
Az Bulutlu
Cuma Az Bulutlu
19°C
Cumartesi Hafif Yağmurlu
16°C
Pazar Az Bulutlu
16°C
Pazartesi Az Bulutlu
18°C

Bir Ârife Soralım: Hak Âşıkları Ölmez mi?

Bir Ârife Soralım: Hak Âşıkları Ölmez mi?

Soru: Hocam! İnsan, aklı ile Yaratıcının varlığını idrak edebilir mi?

Ârif: Aklını iyi kullanırsa C. Hakk’ın varlığını anlayabilir. Ancak O’nun sıfatlarını, insanı ve kâinatı yaratmadaki maksadını, O’na nasıl kulluk yapılacağını bilemez. Kısacası hakikati bilmek için tek başına akıl yeterli değildir. Kur’an ve Sünnet sayesinde hakikate erişmek mümkündür. Ancak burada aklın yanında iman da lazım. İman, marifet ve muhabbet ile inkişaf ettiğinde ilahî sevgiyi yansıtan âşk da zuhur eder. Kur’ân-ı Kerim’de hep “akletmek” şeklinde geçen fiilin hikmeti, kalben ve ruhen akletmeye ve dolayısıyla âşka dayanmaktadır.

Soru: Hocam!Âşk mıdır, insanı hakikate ve Allah’a kavuşturan?

Ârif: Ya başka ne olabilir ki? Erzurumlu İbrahim Hakkı hazretleri ne güzel ifade etmiş: Aşktır vâsıta-i vuslat-ı yâr / Aşktır râbıta-i kurb-ı nigâr.

Soru: Ne anlama gelir bu şiir?

Ârif: Âşk, tek sevgili bildiğimiz C. Hakk’a kavuşmanın belki de en önemli bir vasıtasıdır. Hakikî dost, gerçek yâr olan Allah’a ulaşmanın vasıtası da O’na manen yakın olmaktır. Aşk, işte bu kurbiyeti yani yakınlığı sağlayan kuvvetli bir bağdır.

Soru: Allah’a âşk yoluyla daha mı yakın oluruz? Bunu mu demek istiyorsunuz?

Ârif: Evet evladım. Âşk, bizi sevdiğimize ulaştırır. Âşk, kurbiyet demektir, yani kendini O’na manen çok yakın hissetmektir. Kurbiyet ise ibadet, zikir ve tefekkür ile mümkündür. Müslümanın Allah’a gönülden yakın olması, ebedî saadeti kazanmasına vesile olan ibadetlere ve ahlâkî tutum ve davranışlara yakın olmasıdır.

Soru: Peki, ilahî âşkı kişi tam olarak nasıl elde edebilir, bunu nasıl hissedebilir? Sadece ibadet yeterli midir?

Ârif: İbadetlerin bilinç ve ihlas ile yapıldığında kişinin kalbinde sevgi kıvılcımları ortaya çıkar. Ayrıca Müslümanın âşk derecesinde Allah’a yakın olma mertebesine ulaştıran edebidir, hoşgörülü ve mahlûkata sevgi dolu olmasıdır. Yaratılanı sevmeyen, Yaratan’ı da gerçek anlamda sevemez ve âşk mertebesine yükselemez. Müslümanın Hakk’a yakın olması, Hakkın da kulunu sevmesi, daima kişinin O’nun rızasına uygun güzel ve faydalı işler yapmasına bağlıdır. Onun için bir Müslüman, Allah’ın sevgisini kazanmak istiyorsa, iç dünyasında Allah’tan başka bir şeyi sevmemelidir, dünyaya bağlı olmamalıdır.

Soru: Allah’a yakın olmanın bir ölçüsü var mıdır? Bir başka ifadeyle aşkın derecesi var mıdır?

Ârif: Onu ben bilemem. İnsan, bazen yanılabilir. Bir kişi, kendini Hakk’a yakın olduğunu düşünebilir. Ancak bunu ifşa etmesi, belki de O’na yakın olmadığının bir göstergesi olabilir. Böyle iddialı bir söz, o kişinin Rabbine yakın olmasına bir engel olabilir. Kurbiyet, manevî bir perdedir ve belki de perdelerden oluşan bir yakınlık hâlidir. Kimin hangi kurbiyet perdesinde olduğunu, kişi dahî bilemez. En dıştaki perde, Allah’a en uzak mesafede olandır. Bir kişi, Allah’ı çok sevdiğini söylemesi fakat namaz bile kılmaması, onun Allah’a ne kadar yakın veya ne kadar uzak olduğunu gösterir. Allah’a yakın olmanın alametleri vardır lakin bu alametler dahî kişinin O’na ne kadar yakın olduğunu göstermez. Peygamberimizin (sav) arkasında namaz kılan münafıklar vardı. Zahiren bunlar da Allah dostu idi ama ne var ki manen bunlar Allah’a en uzak olan gafillerdi.

Soru: Peki gerçek âşıklar, Allah’ın rızasını samimiyetle kazanmak isteyen hakikî Müslümanlardır diyebilir miyiz?

Ârif: Tabiî ki de. Kişi, arzu ettiği ile tanınır. Hak âşığı da Allah’a kavuşma arzusu ile tanınır. Bu da ancak ibadetlerle mümkündür. Zaten Allah’ın sevgi ve rızasına ermek, bütün ibadetlerin asıl gayesidir. Bu ibadetlerini benimseyerek ve gösterişsiz yapanlar, gerçek âşıklardır. Âşıklar, Allah’a yakın olmasını bilen kullardır. Nitekim bir Müslüman, en çok ibadet ettiğinde, namazda ve özellikle secde hâlinde iken Hakk’a yakın olur. C. Hak, Peygamberine (sav) ne buyurmuştur: “(Ey kulum) sakın sakın! Ona ((kâfir ve zâlim olana) boyun eğme!… Secdeye (namaza, duaya kapan) ve Allah’a yak(ın)laşmaya bak!. [1] İşte günümüzde de âşıklar, Allah’a sürekli tazim, teşbih, ibadet, namaz ve tam bir kulluk şuuruyla Allah’a çok yakındır. Böylece maneviyat âleminde dereceleri en yüksek olan âşıklar da mukarrebûn ismini almaya hak kazanır.[2] Allah’a yakın olmalarından ötürü mukarrebûn, öbür âlemde sonsuz güzel bir hayat içinde rahatlık görecektir.

Soru: Bunun için mi âşıklar ölmez denilmektedir?

Ârif: Evet. Âşıklar, Allah’a yakın olduğu gibi Allah da bilhassa takvâ sahiplerine ve Kendisini âşk duygularıyla seven veli kullarına çok yakındır. Çünkü müminler, farzları ifa ederek O’na yaklaşır. Ancak, âşıklar, bununla yetinmez. Âşkın bir nişanesi olarak âşıklar, nafile ibadetlerle de meşgul olurlar. Nâfileleri ile de Allah, onları sevinceye kadar O’na daha da yaklaşırlar. Allah, onları sevince onların gören gözü, işiten kulağı, tutan eli olur. O zaman âşıklar, dünyadayken bile O’nunla görür, O’nunla işitir.[3] Âşıklar, dünyada olduğu gibi bu hususî özelliklerinden dolayı öldüklerinde dahî ebediyen diri ve canlı olacaktır. Onlar, ölümden korkmaz çünkü ölüm, âşıklar için, Cennet ve Cemalullah gibi iki büyük nimete kavuşmaktır. Onun için Allah dostları olan âşıklar, ölümü sever, ölmeden önce ölümü yani kendilerini bekleyen ebedî hayatı daha dünyadayken yaşar.

Soru: Hocam! Âşıklar, Allah ile görür, O’nunla işitir gibi ifadeleriniz belki bazıları tarafından yanlış anlaşılabilir Onu için bu konuyu biraz açar mısınız?

Ârif: Bu sözler bir kutsî hadiseye dayanır. Bu cümleleri şu manada anlamak lazım. Hak âşığı, Allah’ın lütfu ile hem kendi gönlünde, hem de baktığı her yerde, her şeyde, Allah’ın kudretini ve yaratma gücünü hissederek görür. Hak âşığı, bu dünyada gördüğü güzellerde görünen fizikî güzellikten ziyade gördüğü güzellerde tecelli eden ilahî güzelliğin âşığıdır. Ancak bu mertebeye ulaşmak o kadar da kolay değildir. Âşık, hemen Allah’ın cemâlini görmek ve mest olmak isteyebilir. Ancak Allah, zül celâli vel’ikram sahibidir. O, ilk önce celalini göstererek, kişiyi değişik çilelerle imtihan eder. Sonra hak edene ikramda, lütufta ve ilhamda bulunur.

Soru: Neden böyle zorluklarla muhatap oluyor bir Hak yolcusu?

Ârif: Allah, âşığın sadık mı değil mi, bundan emin olmak için onu zorlu bir imtihana tâbi tutar. Bu imtihanı geçmek isteyen samimî âşıklara da C. Hak yardımcı olur. İşte bu sürecin sonucunda Hak aşığı, etrafını saran çoklukta vahdetin, birliğin güzelliğini hayranlıkla müşahede eder.

Soru: O zaman âşıkların dünya ile hiçbir işleri yoktur diyebilir miyiz?

Ârif: Âşıklar, dünya ile bağlarını koparmış, maddeye olan bağlılıklarından kurtulmuş hür insanlardır. İlâhî âşk sebebiyle nefsaniyetten kurtulan, benlik elbisesini yırtan bir insan, hırs, kıskançlık, kibir ve gıybet gibi bütün kötülüklerden arınmıştır. İşte âşıklar da topraktan yaratılmış olmalarına rağmen bu ruhî güzelliklerinden ötürü melekler misali göklere yükselir. Bundan sebep âşk yolculuğuna, akledilerek yola çıkılır sonra ise akıldan çıkılır gönülle devam edilir. Velhâsıl âşıklar, kendileriyle ahirete gelmeyeceklerle uğraşmaz vesselâm.

Prof. Dr. Ali SEYYAR


[1] el-Alak: 96/19.

[2] el-Vâkıa: 56/11, 88.

[3] Buhârî, Reḳāʾiḳ: 38.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.