islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,3656
EURO
35,1270
ALTIN
2.324,44
BIST
9.079,97
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Açık
21°C
İstanbul
21°C
Açık
Cuma Parçalı Bulutlu
23°C
Cumartesi Az Bulutlu
21°C
Pazar Parçalı Bulutlu
21°C
Pazartesi Az Bulutlu
23°C

Bir Geleneğe Yaslanmak I

Bir Geleneğe Yaslanmak I

Gelenek kavramının, duyulduğu andan itibaren çağrışımlarını alt alta sıraladığımızda, ciddi anlamda önümüze tartışma konuları çıkmaktadır. Bu sebeple öncelikle bu çağrışımlardan kısa kısa bahsederek, geleneği ne anlamda kullandığımızı ortaya koymamız ve bunun üzerine analizler geliştirmemiz daha sağlıklı görünmektedir. Aslında bir geleneğe yaslanmanın anlamını analiz etmek istiyorum. Ancak bunu gelecek yazıda ele alacağız inşallah.

Ortalama bir insan için gelenek, önceki nesillerden tevarüs edilmiş unsurların takip edilmesini ifade etmektedir. Öyle ki, bazen töre kavramını da içkin bir biçimde, geçmişin bazı hazır kalıp ve kurallar bütünü içerisinde takip edilmesini de sonuçlayabilmektedir. Bu anlamda geleneklerin muhafazakarlıkla da yakın ilintisi bulunmaktadır. Muhafazakarlık, bilindiği gibi geçmişin içinde bir bilgelik taşıdığından hareketle, onun muhafazasını savunmaktadır. Çoğu zaman dinle örtüştürülmüş biçimde kullanılan muhafazakarlık kavramının, dinden ayrıldığını belirtmek gerekmektedir.

Gelenek kavramı, modernlik söz konusu olduğunda tezat kavram ikiliklerinden bir tarafı ifade etmektedir. Zira modernlik kendisini gelenek karşıtı olarak konumlandırmakta; böylece geleneksel konumlar, geleneksel düzen ve geleneğin getirdiği yaşam biçiminden kendisini farklılaştırmaktadır. Bu bağlamda modern ve geleneksel olan iki farklı paradigma ve kozmoloji olarak ortaya çıkmaktadır. Belirtilen içerikle karşımıza çıkarılan gelenek kavramı, dinin önemli oranda belirleyici olduğu bir yaşam düzenini bize göstermektedir.

S. Hüseyin Nasr’ın gelenek kavramına referansı da, aslında modern-gelenek ilişkisi üzerinden geliştirilmiş görünmektedir. Nasr’ın gelenek kavramı, sadece İslam’la bağlantılı değil, tüm dinler ve kadim geleneklerle ilintili olarak ortaya çıkmaktadır. Ona göre, gelenek kavramı, hem vahiy yoluyla insana bildirilen kutsalı hem de insanlık tarihinde bu kutsalın kendisini açımlaması ve göstermesini işaret etmektedir. Bu ilahi mesaj, hem yaratılışla yatay düzlemdeki bir devamlılığı anlatmakta, hem de gelenek hayatındaki hareketleri tarih üstü aşkın bir hakikate bağlayan irtibata referansta bulunmaktadır. (S. Hüseyin Nasr, Modern Dünyada Geleneksel İslam, s. 15) Dolayısıyla gelenek, tarih içerisinde kendisini açan “kutsal”ı ifade eden ancak hayat içerisinde oldukça kapsamlı bir unsurdur.

Gelenek aslı itibarıyla bir birikim ve tevarüs edilen mirası ifade etmektedir. Fakat geleneği sadece bir kurallar manzumesi, takip edilmesi gereken kalıplar ya da birikimler olarak görmek meselenin sadece bir boyutuna bakarak fenomeni isimlendirmek demeye gelecektir. Bu sebeple geleneğin şu nitelikleri içinde barındırdığını söylemek yanlış olmayacaktır. Öncelikle geleneğin bir özü, tarih boyunca devam eden bir bakış açısı vardır. Tam da bu sebeple, özünden kopuk değişimlere mesafeli durur. İkincisi, birikimseldir. Fakat bu birikimsellikteki tüm tikelliklerin doğru olduğu anlamına gelmez. Hele bu birikimlerin, sonraki dönemlere dondurularak aktarılması ciddi sorunlar doğurur. Tam da bu sebeple her dönemde geleneksel birikimlerin sürekli kritik edilmesi zorunluluk arz etmektedir. Üçüncüsü, geleneğin sabitesini koruyarak değişmeye açık olduğunu söyleyebiliriz. Belki bu maddeye biraz itiraz edenler olabilir. Zira hem gelenek hem de değişimden bahsetmemiz hasebiyle. Fakat burada şu farkı ayırt etmek lazımdır. Gelenek ile geleneksel olan birbirinden farklıdır. Kur’an-ı Kerim gelenekselciliğe eleştiri getirirken, geleneği savunur.

İslam aslında Hz. Adem’den (AS) başlayarak bugüne kadar devam eden bir geleneğin adıdır. Dinin öz mesajı hep aynı olmuştur; fakat tarih boyunca şekiller, kalıplar, bu özün yorumu diyebileceğimiz üretimler hep değişmiştir. Batılılar Sünneti de “tradition” yani gelenek kavramıyla karşılarlar. Aslına bakılırsa bu adlandırma olumlu ve yerindedir. Hz. Peygamber’in geçmiş peygamberlerden farklı bir mesajı yoktur ve onların bir devamıdır. Sünneti de geçmişten çok şeyleri güncelleyerek tevarüs etmiştir.

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.