islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
35,4648
EURO
36,5871
ALTIN
3.072,05
BIST
9.739,72
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
9°C
İstanbul
9°C
Az Bulutlu
Cuma Parçalı Bulutlu
10°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
10°C
Pazar Az Bulutlu
11°C
Pazartesi Az Bulutlu
11°C

BİR GENDER HİKAYESİ   

BİR GENDER HİKAYESİ   
28 Aralık 2024 00:05
A+
A-

Allah’ın, Meleklerin ve insanların laneti TransHuman projesini yapanların, uygulayanların üzerine olsun. Bu Allah’a savaş açmaktır. Bu insanın fıtratını bozma eylemedir. Bu bir kıyamet alametidir.

Şeytan bütün esbab-ı cefasın toplamış geliyor. Bilim, sanat, media, akademi hepsi emirlerinde ve bu şeytani projenin Türkiye’deki bölge merkez üssünde yer alan UN WOMAN (BM’nin, CEDAW, İstanbul Sözleşmesi, Lanzarotte sözleşmelerinin uygulamasını temin, teşvik konusunda çatı örgütü) vergi ve yargı muafiyet, yanında diplomatik ayrıcalık yanında pozitif ayırımcılığa tabi imtiyazli bir statüye sahip. İstanbul Sözleşmesinden çekildik diyorlar ama daha katı şekilde uygulanıyor. Yanlarına CHABAT ve AGARTHA da eklendi. Hedeflerinde artık sadece gençler yok, çocuklar da var. Hiçbir başarı, kazanım, bu anlamda kaybettiğimiz şeylerin karşılığı değildir ve olamaz.

Burada bir anda durduk yerde gelmedik. Siyaset mevzuat oluşturdu, bürokrat uyguladı, mahkeme karar verdi ve bugünlere geldik. Birileri “Toplumsal cinsiyet” kelimesinin arkasından kullanılan “eşitliği” kelimesini çıkartıp yerine “Adaleti”ni koyup yollarına devam ettiler.

Hedefte kadının öncelikli bir yeri vardır. Nufus’un  yarısı onlar. Siyaset bu yoldan onların oy’unu alacaktı! Aldı da. Birlikte hareket ettikleri uluslararası sistem tuzayını ona göre kurmuştu, çocuğun annesini kazanırlarsa gelecek nesli de kazanmış olacaklardı. Kadın evlenmez ya da evlilik dışı çocuk edinmek isterse yine onlar kazanmış olacaktı. Kadını evin dışına çıkartıp iş hayatına çekerlerse çocuğu gündüz bakım evinde yakalamak daha kolay olacaktı. Televizyon, tablet, cep telefonu onlarında.

Kadını kazanalım derken insanı, insanlığı kaybettiler, farkına varmadan, kendi uydurdukları yalanlara önce kendileri inandığı için de olup bitenin farkına bile varmadılar.

Kadın okusun derken sonrasında çalışma hayatına atılmak yerine daha iyi bir nesil yetiştireceklerini sanmıştık. Zaten okurken evlenmediler, okulu bitirince de evlenmek istemediler. Erkekler de öyle, birlikte yaşamak daha kolaylarına geldi. Çalışan kadın da koca kahrı, çocuk kahrı, ev kahrı, kaynana-kayınbaba kahrı çekmek istemiyordu. Çünkü artık onlar için bunlar b irer rahmet vesilesi değil, kahırdı. Başörtülü feministler böyle çıktı ortaya. Başörtüsü artık bir aksesuvardı!

AB destekli kadın dernekleri ve KADEM kadını çalıştırarak özgürleştirmek istediler. Kapitalizm emek arzının artmasından memnundu. Bu hem daha fazla tüketim, hem de daha fazla ucuz emek demekti. Çalışan yadının yeme, içme, giyinme, ulaşın, sosyal aktivite giderleri için daha fazla paraya onun için daha fazla kariyere ihtiyacı vardı. Kocası, evi, ailesi, çocuk onun ayağına bağ oluyordu.

Ne hayaller kurmuştuk nerelere savrulduk. İşsizlik sorunu olan ülkelerde kadın erkek çalışan aile ile, çocuklu, anne-babasına bakan, tek çalışanı olan bir aile arasında uçurum hızla arttı. Bugünlere geldik. Giden şanlı akıncı (pardon)!?, evini terkeden, dün “haydi yavrum haydi git, ya ya gazi ol, ya şehid” diyen şanlı anne ne zaman döner evine!? Yoksa gitti gider mi?

Bakın, siz National Geographic gibi dergileri, Wald Disney gibi çocuklara yönelik eğlence merkezler, filmler, ürünler üreten kuruluşları çok değerli, önemli bulunuyordunuz değil mi? Survivor’u izliyor musunuz? Bu tür adrenalin bağımlılığı yapan, sexy unsurlar içeren yarışma/eğlence programlarına dikkat. Bunlar da aynı yere hizmet ediyorlar. TV8, Star TV, Show TV, Kanal D gibi kanallar bunlara hizmet ediyor.  Kültür Bakanlığı da “Kültür yolu” soslu, a”ğuyu altın tas içre sunarlar” misali yerli ve milli Karnavallar düzenliyor. Şimdi bir Faşingimiz eksik, onu aratmayacak kamp alanlarında turistik sexy showlarımız yok değil. CHP’yi, batıdaki güzellik kraliçesi için Keriman Halisi gönderdiği için kınıyoruz da, o günden bu güne biz bu konuda çağ atladık..

2017 yılında, 9 yaşındaki Avery Jackson, National Geographic’in kapağında yer aldıktan sonra “trans çocuklar”ın “afiş çocuğu” haline geldi . Şimdi 17 yaşında ve Avery’yi ve onu destekleyen ailesini araştıran bir grub felaketi ortaya çıkarttılar.

7 yaşındaki “transgender çocuk” “Bazen bir hayvan, bir ninja kablumbağa veya bir prenses olarak oynamayı seviyorum. Bu benim için  sadece bir oyun. Ailesi bu oyunu destekliyor işin başında. Çocuklar 5 yıl sonra hayatlarının mahvedildiğini düşünüyorlar. Oyun bitmiş, taciz edilmiş, umutsuz din, ahlak, gelenek ve biyolojik cinsiyetinden bağımsız bir BİREY kalmış geriye. Herkesin imrendiği bu çocuklar  cennet hayali kurarken artık bir cehennemi yaşıyorlar.

Zaten PizzaGate, Epstein, Didi skandalları, Newyorkta CHABAT’ın Havrasının altındaki tümellerde yaşanan vahşet Siyonist, Satanist Pedefoliklerin vahşi yüzünü dünyaya. Gösterdiği günden beri anneler çocuklarını kurtamaya çalışsalarda, artık bir çoğu için çok geç..

Ortada içinde politikacıların, bürokratların, iş dünyasının VIP ve CIP’lerinin işin merkezinde yer aldığı bir cinayet şebekesi ile karşı karşıya insanlık. Dünyada her yıl bu cehennemin ağına takılan 1 milyona yakın çocuktan söz ediliyor. Adrenochrome diye çocuk kanından yapılan bir uyuşturucu sözkonusu. Milyarlarca dolar değerinde dünyanın en güçlü uyuşturucusu ve adrenalin türevi bir ilaç olarak biliniyor, ama bu aynı zamanda bir gençlik iksiri. Yediklerimize içtiklerimize dikkat edelim. Kozmetikler de öyle. O daracık giysiler, fit olmak için sporlar, insanın üreme kabiliyet ve kapasitesine zarar veriyor. Endüstriyel gıdaların hemen hemen tamamı zararlı. Havayı, toprağı, suyu zehirlediler. Bütün sebzeler ve meyveler zehirli. Tohumların geni ile oynanmış. Havamızı Chemistraille zehirliyorlar.

Bakın TransGender projesini uluslararası fonlar “TransHood” projesi ile, kendi aralarında kardeşlik, teşvik, dayanışma için örgütlüyor, destekliyorlar. Bu süreçte kolay para kazanıyorlar. Gösterilerde boy gösteriyorlar, reklam filmlerinde rol alıyorlar. Rüyadan uyanınca kabus başlıyor. Uyuşturucu bir kaçış yolu gibi gelmeye başlıyor. Ya da intihar..

O küçük çocuk 14-15 yaşına gelince ergenlik engelleyiciler ve çapraz cinsiyet hormonları vermeye başlamışlar ve bunlar  da onu ömür boyu kısır bırakıyordu. Bunların çoğu bugün kimyasal ilaçlar ve psikolojik terapi alarak ayakta durmaya çalışıyorlar. Peki azı hayattan zevk almaya devam ettiğini söylese de, o mutluluğu ancak alkol, uyuşturucu, sonu cinsel aktivitelerle sonuçlanan sexy shovlar sırasında alkış ve parlak ışıklar altında sahnedeyken  yaşıyor.

Bizde neden akademi, bu kesimlerin hikayeleri ile ilgilenmez. Doğumhanede çalışanlar, istenmeyen gebelikleri sonlandırmakta uzmanlaşmış olmalılar. Cerrahlar cinsiyet değişikliği ameliyatlarına hayır demiyor. Psikologların önemli bir kısmı, çocuğunda cinsel sapma emareleri gördüğünü söyleyen anne-babaya, “o çocukların değil, sizin tedavi edilmeniz gerek” diyebiliyor.

Bugün bu alemde inanılmaz trajik hikayeler yaşanıyor. Oysa dün, Türkiye belediyeler birliği başkanı Fatma Şahin, belediyelere tamim gönderecek, belediye meclislerinde ve idari yapılar içinde komisyonlar ve müdürlükler kurulmasını istiyordu. Tamimini, geri de çekmedi, özür de dilemedi. AK Parti de onu yeniden aday gösterdi. Bazı holdingler, IK’larında LGBT+ topluluğuna bağlı bireyler için pozitif ayrımcılık kararı almışlardı. Bazı Üni’lerde LGBT Gençlik kulübleri vardı biliyorsunuz. Beyoğlu’nda onur yürüyüşü yapıyorlardı. Artık ülkenin her yerinde varlar. Fuhuş mahallelerin sokaklarına kadar indi. Kumar da öyle, uyuşturucu da. Artık sanal uyuşturucu da var artık. Sosyal Media’da ne ararsanız var. Genelev, kumarhane, uyuşturucu satışı evin içinde yapılıyor. Şeytanın adamları kazandı.!

Bir anne anlatıyor: “Oğlum 16 yaşındayken Çin’e bir National Geo. gezisine gitti. Grup lideri tam bir LGBT aktivisti idi. Kırsal Çin’de, oğlanları (hepsi yabancı bir ülkedeki reşit olmayanlar) bir otelde düzenlenen “moda şovu” için kız gibi giyinmeye ikna etmeye çalıştı. Oğlum reddettiği için dışlandı, aşağılandı ve tamamen çöktü.” Bazıları bu konularla ilgili davalar açmak isteyince ya tehdit ediliyor, ya da dışlanıyor, hedef gösteriliyor. Çünkü onlar her yerdeler ve çok güçlüler.  “Trans gündemleri olmadığını“ iddia edenlerin de bu lanetli yapının bir parçası oldukları görülüyor. Bugün patlayan Epstein ve Diddy skandalları bir çok şeyi isbatlamaya yetiyor. Evet Bunlar kötü insanlardır ama neden hala Türkiye bu şeytani plan karşısında sessiz. Bunu anlamak zor.  Bunların arkasındaki CHABAT ve AGARTHA’ya kimse dokunmuyor. İsrail’e ihracatı konuşuyoruz da, İsrail’in içimize ihraç ettiği bu yapılar konusunda nedense kimsenin sesi çıkmıyor. ABD de bu örgütler ile ilgili yer yerinden oynuyor, Ankara bunları görmezden, duymazdan, bilmezden gelmeye devam ediyor. Umeyye camiinde namaz kılarak bu gerçekler gizlenemez diye düşünüyorum. Çünkü artık bıçak kemiğe dayandı. Hiç kimse bu gerçekleri görmezden, duymadan ve bilmezden gelme hakkına sahip değildir ve bu gerçeklerin üstü algı operasyonları ile örtülemez.

Dilerim biz Suriye’ye kendi içimizdeki bu kötülükleri ihraç etmeyiz ve Suriye’den Esed rejiminin bakiyesi olan mafyasını, ahlaksızlıklarını  almayız. Eğer Türk ve Suriye Mafyası, uyuşturucu, fuhuş , kumar mafyası elele verirse, o zaman görürüz günümüzü, Allah korusun. Türkiye’nin yamyamlarının Suriye’ye girmesine, Suriye’nin yamyamlarının Türkiye’ye girmesine izin vermeyin. Selam ve dua ile.

Abdurrahman Dilipak

MİRATHABER.COM -YOUTUBE- 

YAZARIN DİĞER YAZILARINA ULAŞMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ 

NOT: Bizim kimlik kartlarımıza da bir el, “biyolojik cinsiyet kimliği”ni çıkartık, “toplumsal cinsiyet kimliği” tanımı olan Gender’i yazdı. Artın kimlik kartlarımızdaki cinsiyetimiz, fıtri olan değil, kendi seçtiğimiz kimliğimiz oldu. Ve konuda hiçbir siyasi bu güne kadar hiçbir açıklama yapmadı. Nas bir kez daha nesh edilmiş oldu! (Haşa) Bunu CHP yapsaydı ne olurdu?. Kıyameti kopartırdık herhalde. İşte bunun için uluslararası sistem onlarla değil, “muhafazakar demokrat”larla yola devam etmek istiyor. Ve birileri de bizimkileri, “CHP gelir” diye korkutmaya devam ediyor. CHP’nin Nilüferleri, AKP’nin Papatyaları farkı yok gibi sanki. Zaten uluslararası sistemin talepleri karşısında AK Parti-CHP, MHP ve DEM arasında ayrılık gayrılık var mı?  O kararlar oy birliği ile alınmıyor mu?

ETİKETLER: ÜSTMANŞET, yazarlar
Yorumlar
  1. Mehmet dedi ki:

    Layik kapitalizm ve aktörlerinden İslam ve kültürüne düşmanlıkta uzmanlaşmış