islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5468
EURO
34,8902
ALTIN
2.437,38
BIST
9.645,02
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Hafif Yağmurlu
25°C
İstanbul
25°C
Hafif Yağmurlu
Çarşamba Az Bulutlu
22°C
Perşembe Parçalı Bulutlu
20°C
Cuma Az Bulutlu
19°C
Cumartesi Az Bulutlu
17°C

Bir Toplum Barometresi: Müzik

Bir Toplum Barometresi: Müzik
16 Şubat 2022 11:51
A+
A-

Müzik, insanlığın ilk zamanlarından beri toplum hayatında yer alan bir gerçek. Müzik, ilahi  duygulara da eşlik etmiş, dini heyecan ve haykırışın ifadesi  olmuştur. Aynı şekilde, insanların sevgi, nefret, arayış ve sevinçlerini de dile getirmiştir. Bu yönüyle müzik, duyguların dile getirilip; toplumla paylaşıldığı önemli bir sanat alanıdır.

Musiki’den müziğe:

Osmanlı-İslam kültüründe müziğin adı  musikidir. Osmanlı medeniyeti, diğer İslam toplumlarında olduğu gibi, musikiyi toplum duyarlılığını geliştirmek, ruhlara huzur ve sükun vermek ( sakinleştirmek) için gerçekleştirmiştir.

Özellikle tekke kültüründe musiki, ruhların coşması ve duyguların hassas hale getirilmesi yönünde kullanılmıştır. Zikir, aslında kendine has bir ritm içinde yapılan bir yakarış ve coşkudur.

Önemli bestekarları göz önüne aldığımızda, Musiki’nin büyük ölçüde dindar insanların meşguliyeti altında geliştiğini görürüz. İsmail Dede Efendi, Buhurizade Mustafa Itri, Hafız Kömür, Hafız Abdüllatif Ali,  Hacı Arif bey, Şeyh Hacı Ethem Efendi, Şeyh Ali Rıza Efendi  gibi. Bu kişiler, en az 1000’in üzerinde beste yapmış musiki üstadlarıdır. Her kültürel olayda olduğu gibi, Musiki’nin de insana ve topluma bir değer ve huzur katması gerekiyor. Bu yüzden, İslam alimleri; insanı huzursuz eden, kötü duygulara yönelten ve kendinden geçiren musiki ile uğraşılmasının zararlı olduğunu söylemişlerdir. Yani musikinin; iktisat, siyaset gibi  kötü yönde gelişmesinin huzursuz edici ve yasaklığı üzerinde durmuşlardır.

 Her medeniyet, kendi musikisini üretir:

Musiki’nin, kültürlerin insan ve toplum anlayışlarına göre şekil aldığı bir gerçektir. Çünkü insan, içinde bulunduğu şartların insanı ve o şartlara ait problemlerin dillendiricisi olması gerektiğini düşünür.

İslam toplumunda, sakin ve ağır (yaygın) bir musikinin hakim olduğunu görürüz.  Hızlı musiki, toplumumuzda sadece eğlence ve düğünlerde karşımıza çıkar. Bundan da anlaşılmaktadır ki, musiki; sadece eğlence için olmamakta, insanın büyük sorularına, acılarına veya toplumdaki herhangi önemli bir konuya işaret etmektedir.  Özellikle, sözlü kültürün yaygın olduğu geçmiş dünyamızda, çeşitli edebi sanat türlerimizi, musiki eşliğinde  görebiliyoruz. Bu yüzden, musikiyi bir kültürün önemli taşıyıcı  sanatlarından biri olarak gösterebiliriz.

Batı’da, pop, rock veya metal türü müziklerin, batı toplumlarındaki sisteme bir “isyan şeklinde” ortaya çıktığını görürüz. Gençliğin yaşadığı toplumda, temel beklentilerine cevap bulamaması, huzursuzluğunu ve tepkisini müzik yoluyla topluma iletmesine yol açılmıştır. Dolayısıyla, bu tür müzikler; bir sosyal meseleye temas ederek kitlenin dilek ve isteklerine vasıta olmuşlardır.

Günümüzdeki müzik, neyin habercisidir?

Günümüz müziği, Batı kaynaklı düşünce, kaygı, arayış ve duyguların yönünde gelişmiş bir müzik olarak kendini gösteriyor. Aslında, fikir ve sistem planında Batı’nın hegemonik ve baskıcı yönünü, müzik alanında da görüyoruz.  Türkiye’de de “Hafif Batı veya Türk-Pop müziği” akımları da, genel eğilim olarak Batı müziğinin değişik bir şeklini ortaya koymaktadırlar.

Her ne kadar, kendi kültür, tarihi ve dini duygularımıza yönelik; klasik Türk ve Halk müziğimiz varsa da, bu yerli musikinin toplumumuzda ve özellikle gençlerimizde, bir karşılık bulmadığını söylemek durumundayım. Çünkü; korsan müzik hareketi diyeceğimiz, kaset, cd, dvd  dünyası; medyanın eliyle tv, radyo, şimdilerde internet ve konserler yoluyla herkese ulaşmak durumunda. Özellikle Türk filmlerinin çoğunda bu tarz müzikler, büyük kitlelere ulaşmış ve müzik kültürü, birbirinden farklı tema ve konuları hiçbir kaygı duymadan topluma sunabilmiştir. Halbuki  müzik; topluma huzur ve rahatlık getirdiği gibi, rahatsızlık da verebilen bir sanattır.

 Özellikle sanat ve topluma mesaj yönüyle problemli ve kişisel kaygı ve problemleri dillendiren müzik, insanları huzur ve mutluluğa yöneltmek yerine maalesef hasta ruhlu bir hayat felsefesini empoze etmektedir. Halbuki bir kültür; o kültür ve hayat tarzının en manalı, en güzel ve en duygusal yönünü müziğe aktarabilmelidir. Bu yüzden, müziğin felsefesinin ve amaçlarının yeniden topluma ve özellikle de gençliğe iletilmesi gerekiyor. Tabiki bu durum, bir kültürün varlığı ve işlerliği ile ilgili bir konudur ve kültürün etkisiz olduğu bir toplumda, sadece müzik değil; birçok konuda sıkıntılar yaşanmaktadır.

Prof.Dr.Sami Şener