islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,3605
EURO
34,9640
ALTIN
2.325,39
BIST
9.079,97
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
22°C
İstanbul
22°C
Parçalı Bulutlu
Cumartesi Parçalı Bulutlu
21°C
Pazar Az Bulutlu
22°C
Pazartesi Az Bulutlu
24°C
Salı Az Bulutlu
18°C

Çocuğa Öğretilmemesi Gerekenler

Çocuğa Öğretilmemesi Gerekenler
Şeyma Demircan NAMAZCI

Yüce Yaratıcı yarattıklarını zamanla ve eğitimle mükemmel olabilecek bir yapıyla yaratmıştır. Misal yeni doğan bir kuş uçmayı bilerek doğmaz. Ancak kanatlı bir halde doğar. Zamanla, deneyimle uçmayı öğrenir.  İnsan yavrusu da tıpkı tüm canlılar gibi yaratılış fıtratına uygun ancak bilgisiz doğar. Akademik eğitimini de karakter eğitimini de çevresinden öğrenir. Bu ilk öğrenme dönemi için 0-6 yaşın ne derece önemli olduğu kanıtlanmış ve artık hemen hemen herkesin bildiği bir gerçektir. Bu yüzden de ebeveynler bu çok kıymetli yaş aralığını iyi değerlendirmek için okur, uğraşır, çabalar. Çocuğuma daha fazla ve kıymetli bilgiyi nasıl verebilirim diye düşünür. Ancak bu altın çağda çocuğa öğretilmesi gerekenler kadar öğretilmemesi gerekenler de vardır. Biz bu yazımızda çocuklarımıza öğretmememiz gerekenlerden bahsedeceğiz.

Kaygı Duymak

Kaygı kötü bir sonuç doğacak diye duyulan üzüntü ve tasadır. Normal derecede duyulan kaygı insanı tedbir almaya yönelteceği için sağlıklı ancak gereğinden fazlası insanın mutlu olmasını, yaşadığı andan zevk almasını ve yeni deneyimler yaşamasını engelleyeceği için sağlıksız bir durumdur. Çocuklar doğaları gereği kaygılı değildirler. Misal masanın üzerinde ne var diye merak eder, almak için masaya çıkmaya çalışır, düşerim kaygısı yaşamazlar. Sokakta gördüğü kediye sevgiyle yaklaşır okşamak ister, kedi mikroplu mu, beni ısırır mı diye düşünüp kaygılanmazlar. Çocuklar oyun onarlar yarış yaparlar, koşabileceği en hızlı şekilde koşar, ya terler hasta olursam, ya düşersem diye kaygılanmazlar. Çünkü çocuklar kaygı duyarlarsa deneyemez ve öğrenemezler. Ancak bazı ebeveynler kaygılıdır ve bunu farkında olmadan çocuklarına hissettirirler. Daha ilk bebeklik yıllarında “koşma, düşersin “ ile başlayan kaygı uyarıları “o mikropludur dokunma, üşütürsün dışarı çıkma, okul gezisinde kaybolursun geziye gitme, sen yapamazsın hiç deneme, nerden çıktı bu fikirler başına iş alma” vb uyarılarla devam eder. Ebeveynlerin örneklerini çoğaltabileceğimiz bu kaygılı bakış açıları çocuğun bilinçaltına işler. Çocuk, yetişkinlerden öğrendiği kaygı duygusu sonucu kendini geri çeker. Yeni şeyler denemeye korkar ve cesareti kırılır. Oysaki öğrenmenin çok hızlı olduğu bu yaşlarda çocuk kaygıya değil cesaretli olmaya  ihtiyaç duyar.

Kin Tutmak

Kin, birine karşı duyulan ve öç almak gereğini güden gizli bir düşmanlıktır. Bazen yaşanılan olaylar sonucu bazen de sadece olumsuz yargılar sonucu ortaya çıkar. Kin ve öfke kalpleri karartan, insanı yoran ve toplumu kötüleştiren bir duygudur. Oysaki çocuk doğasında kin yoktur. Çocuklar arkadaşıyla kavga eder, hatta birbirlerine fiziki zarar bile verebilirler, ancak aynı arkadaşlarıyla yarım saat sonra gülmeye başlar, oyununa devam eder. Çocuklar affetmeyi sever. Küser, sonra öper barışırlar. Çocuğun hafızası güçlüdür, 4 yaşında ki bir çocuk bir sene önce geçtiği yolu hatırlayabilir. Çocuğun hafızası güçlüdür, ama arkadaşının Onunla oyuncağını paylaşmadığı o günü hatırlamaz. Çocuklar kin tutmayı, affetmemeyi yetişkinlerden öğrenir. Bazen ebeveynler “yine O arkadaşınla mı oynayacaksın. Geçen gün seni ısırmadı mı, verme oyuncağını arkadaşına, arabanı kırmıştı “gibi uyarı cümleleri ile bazen de kendilerini korumalarını öğretmek amaçlı “arkadaşlarına vurma ama sana vuran olursa sende Ona vur, kendini koru “ diyerek farkında olmadan çocuklarını öç almaya ve affetmemeye ve kine yönlendirirler.

Oysaki Yüce Allah Kitabında “İnananları öfkesini yenenler ve affedenler” olarak tanımlamıştır. (Âl-i İmrân 134)

Kibirli Olmak

Kibir, kendini herkesten üstün tutma, büyüklenme duygusudur. Çocuk doğduktan sonra kendisini çevresinin tepkisi ile tanır. Çocuğa sen bilemezsin, yapamazsın demek, hiçbir konuda fikrini sormamak Ona kendini değersiz hissettirir. Ancak bunun tersi sen en değerlisin mesajı da Ona kendini diğer insanlardan daha değerli hissettirir. Çocuk merkezli aileler çocuklarına duydukları sevgi ve ilgi sonucu farkında olmadan Onları yüksek egolu ve bencil yetiştirirler. “benim oğlum her şeyi bilir, en güzel kız benim kızım, sen yeter ki mutlu ol “…vs gibi fazla yüceltici ya da “koskoca doktorun oğlusun tabi ki en iyi notu sen almalısın, sen yapamayacaksın da kim yapacak “ vs gibi yüksek beklentili söz ve davranışlarla çocukları kibre yönlendirirler. Oysaki kibir Kuran’ı kerimde kâfirlerin vasfı olarak anılan asla örnek olunmaması gereken bir vasıftır.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.