islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5198
EURO
34,7291
ALTIN
2.489,09
BIST
9.524,59
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
15°C
İstanbul
15°C
Az Bulutlu
Cuma Hafif Yağmurlu
14°C
Cumartesi Az Bulutlu
19°C
Pazar Az Bulutlu
21°C
Pazartesi Az Bulutlu
19°C

ÇOCUK VE RAMAZAN

ÇOCUK VE RAMAZAN

Çocukluğumuzun henüz dört beş yaşını idrak ettiğimiz döneminin Ramazanlarını hatırlıyor musunuz? Hani orucun, elden kaçırmadan tutulmasına çalışılan bir kuş sanıldığı dönemi. O yıllarda büyüklerimizden duyduğumuz ‘oruç tutmak’, ‘orucu kaçırmak’ gibi sözlerdi orucu kuşa benzetmemizin sebebi. Hangimiz öyle hayal etmedik ki. Bizim için oruç şirin bir serçe ya da mavi bir güvercindi sanki.,Aslında o günden bu güne değişen bir şey olmadı çocukların Ramazan heyecanında. Günümüz çocukları da bu mübarek ayı benzer duygularla yaşıyor. Hem büyümeye hem de büyüklerin oruç tutmasına özeniyor çocuklar, açlığa dayanamasalar da. Tembih ederler büyüklerine ‘ne olur bizi de sahura kaldırın’ diye. Çocukların Ramazanda en çok içerlediği şey, büyüklerin ‘yavrum sen daha küçüksün, dayanamazsın, büyüdüğünde orucunu tutarsın’ sözlerini duymaktır.

Gecenin bir yarısında derin bir uykuya dalmışken annesinin ‘hadi yavrum uyan, sahur vakti geldi, oruç tutacağız’ şeklindeki şefkatli sesini duyan çocuğun o anki sevincini kim tarif edebilir ki! Onun gözleri uykulu, bakışları yorgun gibi görünse de, aslında yeni bir sevinç ve yeni bir coşku kaplar gönlünü. Ellerine ve yüzüne dokundurduğu serin suyla açmaya çalışır uykusunu. ‘Çabuk olun, gecikmişiz biraz, imsak atmasına az kaldı’ sözleri üzerine gelip oturur sofranın başına mahmur gözlerini ovuşturarak. Herkesin yüzünde uykulu ama mutlu bir gülümseme belirir sofra başında. ‘Allah için uyanmak, Allah için sahur yapmak ve Allah rızası için oruca başlamak ne güzel!

Sabahleyin uyandığında kahvaltı sofrasının olmayışı oruçlu çocuğun heyecanı daha da artırmaktadır. Sahurda yediği yemek biraz tok olduğu hissini verse de, her zaman yapmaya alıştığı kahvaltıdan yoksun kalması tuhaf bir boşluk bırakır içinde. Sonra bu boşluğun yerini oruçlu olmanın sevinci ve sabır sınavına başlamanın gururu kaplar.

İftarı beklemenin ayrı bir tadı ve heyecanı vardır çocukta. Akşama doğru başlayan telaş onu kendi çemberine alır. Annesinin mutfakta hazırladığı çeşit çeşit yemeklerin güzel kokusu yayıldıkça daha da fark eder acıktığını. Kucağında fırından yeni çıkmış sıcacık pide ve çarşıdan alınmış horoz şekerleri ile kapıyı vuran babanın yorgun ama tebessümlü bakışı farklı duygular yaşatır ona.

Top patlayıp ezan okunmaya başlayınca evin havası değişir birdenbire. Nefsin bitmek bilmeyen isteklerini yenip sabır sınavını başarıyla tamamlamanın ve zaferi ilân etmenin sevinci çocukta daha bir başkadır. Diğer sofralarda yaşanmayan bu coşku adeta kaplar iftar sofrasını. Çocuğa göre hiçbir sofra, iftar sofrası kadar hak edilmiş değildir. Çünkü bunda sevgi vardır, sabır vardı, sevinç ve huzur vardır. Aman Allah’ım! Bu durum onun için büyük bir başarı ve tarifsiz bir mutluluktur

Zevkle tamamlanan iftar yemeğinden sonra, hep birlikte kılınan akşam namazı, milyonlarca Müslümanın benzer duygu ve heyecanla katıldığı teravih çemberinin içerisinde yer almanın coşku ve heyecanı daha bir başkadır çocukta. Evin büyükleriyle ya da mahalle arkadaşlarıyla güle oynaya gidilen teravih namazının bitmek bilmeyen rekâtlarını benzersiz bir eğlenceye çevirmenin yolunu bulur çocuklar. Cami içerisinde genelde arka saflarda mekân tutan çocuklar yatsının sünnetini sakince kıldıktan sonra farz ve teravih namazında içinde kaynayıp taşan coşku ve neşeyle olmadık yaramazlıklar yapmaktadır. İçlerinden birinin dürtmesi ya da ses çıkarmasıyla başlayan gülme nöbetleri, selam arasında birkaçının büyükler tarafından azarlanmasıyla ancak yatışabilmektedir.

Teravih namazına katılan çocuklar iki ya da dört rekâtta bir verilen selam arasında “Allāhümme salli alâ Seyyidinâ Muhammedini’n-nebiyyi’l-ümmiyyin ve alâ âlihî ve sahbihî ve sellim” sözleriyle Peygamberimizi selamlamak için getirilen salavatlarda büyüklere eşlik etmekten ve adeta yarışırcasına sesini yükseltmekten farklı bir haz duymaktadır. Hele teravih bitiminde topluca okunan ‘Yâ Hannân, Yâ Mennân Yâ Zelcûdi ve’l İhsan’ ilâhisine katılmak, uzun süren teravihi coşkuyla tamamlamanın zevkini tattırmaktadır çocuklara. Daha sonra kılınan üç rekâtlı vitir namazı ise teravihin yanında adeta çerez gibi gelir onlara. Böylece çocuklar Ramazanı tanımakta ve Ramazan coşkusunu büyüklerle birlikte yaşamaktadır.

Sevgili Peygamberimizin ifadesiyle, her çocuk tertemiz bir yaratılışla günahsız olarak dünyaya gelir. Allah’ın temiz bir fıtratta bize emanet ettiği çocuklarımızın kalbinde iman ve ibâdet duygusunun yer etmesini sağlamak hepimiz üzerine bir görevdir. Çocukları gücünün yettiği yaşlardan itibaren sevgiyle namaza ve oruca alıştırmak, onların takva üzerine kurulu bir hayatı benimsemenin temelini oluşturmaktadır. Oruç ve namaz ibadeti ekseninde birliğin ve beraberliğin sergilendiği Ramazan ayını çocuklarımıza sevdirmek amacıyla ibadet sırasında hissettiğimiz heyecanımızı ve mutluluğumuzu onlara büyük bir coşkuyla yansıtmamız gerekir. Ramazan ayının sevgi, saygı, sabır, yardımlaşma, paylaşma, dayanışma ve empati gibi değerlerini çocuklarımıza erken yaşlarından itibaren hissettirmeliyiz.

Çocuklar başlangıçta aile büyüklerinden ve çevresinden etkilenerek ibadetlere alışmaktadır. Böylece aile ve sosyal çevre, çocuğun ibadete alışma aşamasında ilk ve en önemli basamağı oluşturmaktadır. Hayatın ilk yıllarında edinilen alışkanlıkların sonraki yıllarda değişmesi imkânsız olmamakla birlikte zordur. Bu nedenle, çocuklar oruca, namaza zihinsel, bedensel ve ruhsal gelişmin önemli bir düzeye ulaştığı yedi yaşından itibaren alıştırılmalı ve onların ibadet eğitiminde sevgi ve şefkate dayalı bir yöntem takip edilmelidir.

Ramazanın rahmet, bereket ve mağfiret ikliminden çocuklarımızın da nasiplenmesi dileğiyle tüm okurlarımın Ramazan ayını tebrik ediyorum.

 

Prof. Dr. Hüseyin YILMAZ

ETİKETLER: ÜSTMANŞET, yazarlar
Yorumlar
  1. Alifakı dedi ki:

    Saygıdeğer Yazar’a teşekkür ediyorum. Bizi çocuklaştırdı, çocukları neşelendirdi bu yazısıyla.