islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,4375
EURO
34,7411
ALTIN
2.439,70
BIST
9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
16°C
İstanbul
16°C
Az Bulutlu
Pazartesi Az Bulutlu
17°C
Salı Çok Bulutlu
17°C
Çarşamba Az Bulutlu
19°C
Perşembe Hafif Yağmurlu
18°C

HAMAS’IN SON SALDIRISININ ETKİLERİ

HAMAS’IN SON SALDIRISININ ETKİLERİ
9 Ekim 2023 10:49
A+
A-

İsrail büyük şokta! Daha doğrusu Siyonizm büyük şokta! Çünkü Siyonistlerin 150 yıllık bütün mücadeleleri ve önümüzdeki yıllar için bütün planlamaları, Hamas’ın inanılmaz maharetli son saldırısıyla çöpe atılmak üzere…

Siyonistler, Fırat ve Nil nehirlerinin doğdukları yerler arasındaki kendilerince kutsal Arz-ı Mev’ud topraklarına sahip olmak için tam 2000 yıldır bekliyorlar. Bu uğurda Sultan Abdülhamid Han’ı tahttan indirip, ardından çıkardıkları dünya savaşıyla da, bu topraklar üzerindeki Osmanlı İmparatorluğunu da parça parça ettiler. Büyük amaçlarına o yıllarda ulaşmalarını bizim Çanakkale’deki beklenilmez direnişimiz mani olmuştu. O direniş, Birinci Dünya Savaşı’nın üç yıl uzamasına neden olmuştu ve o üç yıllık uzama, Siyonistlerin planlamalarına büyük sekte vurmuştu. Onların planlamaları başkaydı. 1915’te Büyük Britanya ve Fransa ile doğrudan Hilafet merkezi, İslam’ın başkenti İstanbul’u ele geçirmek istemişlerdi. Bütün planlamaları İstanbul’un eli geçirilmesi, Hilafetin derdest edilmesi ve akabinde Fırat ile Nil nehirleri arasındaki kutsal topraklarında Büyük İsrail Devleti’ni kurmaları üzerineydi. Ama dediğimiz gibi bunun gerçekleşmesine, 1915’te Çanakkale’deki direnç mani olmuştu.

Denilebilir ki, Çanakkale 1915’te geçilemedi de ne oldu, 1918’de ellerini kollarını sallaya sallaya geçtiler ve İstanbul’u ele geçirdiler. Hayır! 1915’deki Çanakkale’yi geçilemeyiş, Çanakkale’deki o direnç, dünya Müslümanlarının tek vücut olmasına, bütün İslam âleminde uyanışın gerçekleşmesine neden olmuştur. Bu uyanış, dünyayı başka bir yerlere götürmüş, Siyonistleri bambaşka bir planlamaya yönlendirmiştir. Onlar bilhassa Osmanlı ahalisinden böyle bir direnç beklememekte idiler. Çünkü Osmanlı’nın başına, kıyıda köşede kalmış dirence mahal vermemek için kendilerine hizmet edecek hizmetkârların geçmesini sağlamışlardı. Ama o direnç, o hizmetkârlara rağmen gerçekleştirilmişti.

Çanakkale, bütün planlarını bozdu demiştik… Hatta Siyonistler bu yüzden Rusya’da Bolşevizm İhtilali’ni de gerçekleştirdiler. Çünkü Filistin’i ele geçirmeleri yeterli değildi onlar için… Bölgede demografik çoğunluğu da ellerine geçirmeleri gerekiyordu. Çanakkale’deki Müslümanları uyandıran büyük direnç, işte Siyonistlerin bu planlarına büyük sekte vurmuştu. Yahudiler, Filistin’e gelmek istemiyorlardı. Bilhassa Rusya Yahudileri zaten ekonomisini ele geçirdikleri Rusya’daki hükümranlıklarını bırakıp da Orta Doğu’nun çöllerinde ne diye sonucunu bilmedikleri bir maceraya kendilerini atsınlardı? İşte Siyonizm de Rusya’daki Yahudileri cezalandırmak ve Filistin topraklarına göçlerini sağlamak için Rusya’da Bolşevik İhtilali’nin gerçekleşmesini sağlamıştı. Bolşevizm denen sistemde, kişisel zenginlik diye bir şey yoktu. Her şey devletindi ve Rusya’nın kişisel zenginleri Yahudiler de tıpış tıpış Rusya’yı terk edeceklerdi.

Fakat Rusya Yahudilerinin Rusya’yı terk edişlerinden Siyonistler Filistin’e göç konusunda bekledikleri karşılığa ulaşamadılar. Yahudilerin akın akın Filistin’e göç etmeleri gerekiyordu. Ama dünya Yahudileri, Çanakkale’deki gördükleri direncin atmosferiyle, İslam coğrafyasının göbeğindeki Filistin’e göçme cesaretini gösteremiyorlardı. Yine bilhassa Almanya Yahudileri bir türlü Filistin’e göçmeyi kabul etmiyorlardı. Bunun üzerine Siyonistler bir dünya savaşı daha çıkarmaktan hiç çekinmediler. Ve Adolf Hitler eliyle Filistin’e gelmeyi reddeden Almanya ve Polonya Yahudilerini cezalandırdılar. Üzerine bir Yahudi mağduriyeti oluşumunu da sağladılar. Ardından da İsrail Devleti’nin kuruluşunu sağladılar.

Ancak… Şu andaki Filistin devleti, Siyonistlerin nihai emeli değildir. Onların nihai emeli, Arz-ı Mev’uddur. Yani Fırat ve Nil nehirlerinin doğdukları yer arasındaki kendilerince kutsal topraklardır. Şimdiki İsrail, 2000 yıldır anne rahminde doğumunu bekledikleri gürbüz ve apalak çocuğun sadece “başı”dır. Evet çıkardıkları iki dünya savaşı sonunda ancak kurabildikleri şimdiki İsrail Devleti, Siyonistlerin 2000 yıldır doğmasını bekledikleri kutsal çocuğun sadece “başının dışarıya çıkabilmesi” olmuştur. Beden hâlâ içeridedir ve o içerideki beden Siyonistlere büyük ıstırap vermektedir. Şu anda Filistin’de, Orta Doğu’da, Afrika’da, dahası Türkiye’deki bütün kargaşaların, kaosların, ekonomik ve siyasal krizlerin bütün sebebi, bedeni içeride kalmış çocuğun Siyonizm’e vermiş olduğu o büyük ıstırabın yansıtmalarıdır. Siyonistler, bir an önce hem Filistin’de ve hem de bahse konu olan Fırat ile Nil nehirleri arasındaki kutsal topraklarda demografik çoğunluğu sağlamak peşindedirler. Hatta bizim kırk yıllık Güneydoğu meselemizin sebebi de budur. Güneydoğu meselemiz Siyonistlerin işidir. Çünkü orası onların ilgi alanındadır ve bir an önce Türklerin elinden çıkarılmalıdır.

İşte bir türlü bunları başaramıyorlar. Değil Fırat ile Nil nehirleri arasındaki demografik yapıyı kendi lehlerine çevirmek, sıkışıp kaldıkları şimdiki İsrail topraklarında bile bir türlü bunu sağlayamadılar. Gazze’deki Filistinlileri bütün dünyanın gözleri önünde evlerinden yurtlarından ettiler. Onların ellerindekileri alıp, dünyanın diğer devletlerinden getirttikleri Yahudilere peşkeş çektiler. Dahası dışarıdan gelip Filistin’e yerleştirdikleri Yahudilere inanılmaz imkânlar sağlıyorlar. Bütün maksatları şimdiki İsrail’de nüfus bakımından yeterince güçlenmek… O gücü kendilerinde yeterince hissettikleri zaman da, Arz-ı Mev’ud üzerine kıyametvari savaşlar çıkaracaklar. Yeter ki o yeterli gücü hissettirecek Yahudi nüfuzuna sahip olabilsinler. Bu yüzden dünya Yahudilerine Filistinlilerin evlerini, arazilerini, bağlarını, bahçelerini peşkeş çekiyorlar. Ama yine de dünya Yahudileri Filistin’e gelmekte hâlâ büyük tereddüt içerisindeler. Çünkü bir avuç kahraman Filistinli, İsrail’e sürekli rahatsızlık veriyor. İsrail’in bu amacına büyük oranda ket vermeye çalışıyor. İsrail şu anda, dünyaya kendilerinin dünyadaki güvenirliliği en yüksek devlet olduğu mesajını veriyordu. İsrail üzerinde her türlü hava saldırısına mani olacak “demirden bir gök kubbe” sağladığını iddia ediyordu. Ara sıra da bunu ispat etmek için de, çevresinde kendisinin kurduğu sözde Filistinli örgütlerin füze saldırılarını güya bertaraf eden ufak tefek gösteriler sergiliyordu. İşte bütün bunlar hep dünya Yahudilerini İsrail’e çekmek üzerineydi.

Ama…

Hamas’ın bu son saldırısı, İsrail’in son elli yılda kurmuş olduğu bütün “en güvenilir ülke” enformasyonlarını yerle bir etti. MOSSAD efsanesi darmadağın oldu. Şu anda İsrail de, Siyonizm’in jandarma ülkesi ABD de şokta! Aynen 1915’de Çanakkale’deki direniş, onların 2000 yıllık beklentilerinin gerçekleşmesini engelleyip, bir yüz yıllık yeni bir planlamaya sevk ettiyse, Hamas’ın bu eylemi de şu anda yüz yıllık beklentilerini yerle bir etmiştir. Şu anda İsrail de, ABD de bu şokun içerisindedir. Gazze’de Avrupa’dan getirilip, Filistinli ailelerin evlerini, arazilerini ellerinden alıp verdikleri Yahudiler kaçım kaçım kaçmaktadırlar. Hatta bütün İsrail’de büyük bir panik başlamıştır.

Bunu Netanyahu, kendisi İran’a yaptırmıştır, İsrail’in 11 Eylül’üdür diyenler çok büyük bir yanılgı ya da dezenformasyon içerisindedirler. Evet, bu olay çok büyük bir aklın eseridir. Şu anda bu aklın kim olduğunu bir o akıl, bir de Siyonistler bilmektedir. Çünkü o akıl artık kendisini bu mücadeleye hazır edecek güce erişmiştir ve coğrafyada sahne alma vakti gelmiştir. Kim mi o akıl?

“Dünya 5’ten büyüktür” diyeyim sadece…

 

ETİKETLER: Manşet