islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,4649
EURO
34,8352
ALTIN
2.421,86
BIST
10.045,74
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
17°C
İstanbul
17°C
Az Bulutlu
Perşembe Az Bulutlu
19°C
Cuma Az Bulutlu
17°C
Cumartesi Az Bulutlu
19°C
Pazar Parçalı Bulutlu
20°C

Mirat Haber’den: Jakoben rejimin Sarıkamış faciası

Mirat Haber’den: Jakoben  rejimin Sarıkamış faciası

Jakoben zihniyetteki İttihat Terakkicilerin ele geçirdiği dönemin Osmanlı  hükümetinin maceracılığı sonucu atıldığımız Birinci Dünya Savaşı’nda Ruslar’dan Kafkasları almak, doğudaki Türk halklarıyla birleşmek, Almanya’yı Rusyayla savaşta rahatlatmak amacıyla, en önemlisi de Ruslar’ın bizden 93 Harbi’nde kopardığı Kuzeydoğu Anadolu’yu tamamen geri kazanmak için kurduğumuz Kafkasya Ordusu’nun ağır kış şartlarına uygun giyim ve techizat eksikliğiyle, savaşarak değil açık arazide donarak ölmesinin, Sarıkamış Faciasının bugün 106. yıldönümü.

Büyük bir stratejist olarak kendini gören ve önce Kafkaslar ardından Orta Asya’ya açılmayı hedefleyen, hatta en sonunda kendisi de Orta Asya’da savaşarak ölen, Harbiye Nazırı Enver Paşa, neredeyse devletin sonunu getiren bir başka büyük stratejist İkinci Viyana’nın kağıt üzeri fatihi Merzifonlu Karamustafa Paşa gibi taktik yöne ve anlık operasyonlara o derece hakim olmadığından yazlık üniformayla ağır kış şartlarında kalmış onbinlerce askerin hayatıyla kumar oynayarak, Rusların denetimindeki kısa mesafedeki Satrıkamış tesislerine ulaşıldığında kurtulacaklarını varsaydı ama arazide ilerlemenin bu kadar kolay olmadığını göremedi. 22 Aralık 1914’te Allahüekber dağlarında gece -30 derecelere düşen soğuk havada 37 bin şehid verdik. Harekatta toplam donarak ölümler 60 bin kişiye yakındı. Hastalık ve çatışmalar da eklendiği zaman Kars’ın geri alınması sürpriz harkatında toplam 78 bin şehid verdik.

Şehidlerimiz boşuna ölmediler ve Kuzeydoğu Anadolu’yu savaşın sonunda geri aldık. Hatta Kafkasya ordumuz savaşın son günlerinde Azerbaycan’ı da geri aldı ve Bakü’de Osmanlı ordusunun zafer geçidi, içinde milyonlarca kilometrekare kaybettiğimiz, Osmanlı devletinin bittiği, sonunda Lozan anlaşmasında yasal olarak hala bize ait Cezayir, Tunus, Libya, Mısır, Sudan, Etitre, Cibuti, Somali, Yemen, Arabistan, Katar, Kuveyt, Ürdün, Filistin, Suriye, Lübnan, Irak, Kıbrıs’ı teslim ettiğimiz Birinci Dünya Savaşı yenilgisi içindeki son zaferimiz olmuştu. Bugün Kars’ta bayrağımız dalgalınyor, Erzurum’da kayak yapıyor, Bakü’de bağımsız bir Müslüman Türk devletini ziyaret edebiliyorsak bu, şehidlerimiz sayesinde olmuştur.

İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. Yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere, kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât verir. Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Müttakîler ancak onlardır. (Bakara 177)

Şehidlerimizi yad ederken, onların ardından Fatiha okurken, yine de yapılan yanlışların hesabı verilmeli, bunlar asla unutulmamalıdır. 37 bini bu sürpriz ve çılgınca Allahüekber operasyonunda olmak üzere 78 bin şehid verilen, yani bugün orta büyüklükteki bir ülkenin silahlı kuvvetlerinin tamamen yok olmasına denk olan bir facia nasıl ortaya çıkmıştır? Büyük taaruzda bile toplam 2300 şehidimiz, Karabağ dahil geniş ve erişilmez sarp dağların Ermenilerden geri alınmasında da benzer bir sayıda kaybımız varken, bir kaç ordu büyüklüğünde insan kaybını nasıl verdik? Bu insanlarımız donarak ve techizat eksikliğinden ölmeseydi, hem muazzam insan kaybı hem de askeri beceriksizliğimiz ortaya çıkınca İngilizlerin işltahını kabartmayacak, Orta Doğu’yu kaybetmeyecektik, Churchill’in Gelibolu’ya asker çıkarma çılgınlığı gerçekleşmeyecekti.

Bugün Azerbaycan-Türkiye ortak askeri harekatı gibi, Afrin harekatı gibi, Libya operasyonları gibi, İdlib karşılaşması gibi noktalarda teknoloji ve akıllı stratejilerle az kayıplarla düşmanı püskürtürken akıllı ve kontrollü ilerlememizle karşılaştırdığımızda Osmanlı’yı yıkan İttihatçi zihniyetin ve onun devamı ideolojilerin ülkemiz, halkımız, ve dünyada temsil ettiğimi dinimiz için ne kadar korkunç bir zihniyet olduğunu unutmayalım. Bundan kurtulduğumuza ne kadar şükretsek azdır.

Halka rağmen, halkın değerlerine karşı, Müslüman halkı cahil vahşi saldırgan hayvanlar olarak gören, her ne kadar milli manevi değerlerden ve halkın engin bilgeliğini övse de yontulmamış barbarlar olarak o halkın ancak Batı’dan getirtilen sözleşmelerle, bunlara uygun kanunlarla dönüştürüleceğini düşünen Jakoben zihniyet bugün karşımıza ordu ve subaylardan değil, İttihatçiliğin devamı olan CHP’den de değil asla beklemediğimiz, hiç aklımıza gelmeyecek ters bir yönden saldırmaktadır.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.