ÖZGÜRLÜĞÜN TARİHİ OLMAZ…
Tarih, hayatın genelde kötü tarafının izahıdır. İyinin, güzelin mutluluğun ve özgürlüğün tarihi olmaz. Tıpkı cennetin tarihi olmadığı gibi.
Televizyon ve internette iyi haberler nadirattandır. Belki %1 kadar. Keşke iyi haber kanalımız olsa… Ama seyreden olmaz ki; reyting yapsın. Ne var ki kötü haberler, vurdu-kırdılar, çaldı-çırptılar, kaçırdılar, hatta vahşice öldürdüler, %99 reyting alan haberlerdir. Bütünüyle bu haberler özgürlüğün değil; egonun, hazzın, hızın, şehvetin, şiddetin, hadsizliğin ve sınırsızlığın acınası resmidir.
İnsan bu dünyada Allah’a muhatap olduğu oranda özgürdür. “RABBİN, her ne zaman Âdemoğulları’nın sulblerinden onların soylarını çıkaracak olsa, onları kendileri hakkında tanıklık etmeye çağırır: “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” Onlar, cevaben: “Elbette!” derler, “Buna tanıklık ederiz!” [Bunu, böylece hatırlatıyoruz ki] Kıyamet Günü’nde, “Doğrusu, bizim bundan haberimiz yoktu” demeyesiniz diye.”(A’raf,7/172)
Düşünebiliyor muyuz? Yaratanımız bizi muhatap alıyor. Bu ne büyük bir şeref ve ne muhteşem bir değer ve itibar atfıdır. Bunun ne büyük bir iltifat olduğunun bilincindeki özgür bir kulun interaktif seslenişi, harika bir samimiyet ve adanmışlık modeli sunmaktadır bizlere.
إذ قالت امرأة عمران؛ رب إني نذرت لك ما في بطني محررا
“Hani İmran’ın karısı demişti ki: “Rabbim! Karnımdaki çocuğu, (her tür iç ve dış ayartmalardan uzak) özgür olarak Sana adadım: Benden kabul buyur! Çünkü sen her şeyi işitensin, her şeyi bilensin.”(Âl-i İmrân,3/35)
Ancak yaratıcımız dışında bir varlığı, bir şahsı, bir kurumu muhatap almak insan için özgürlüğünün kaybıdır. Zira bu özgürlüğü kuluna bizzat veren Allah’tır. Hem öyle bir boyutta veriyor ki kendini bile, gönderdiği hakikatin kaynağı Kur’an‘ı bile, ve de bu hakikatin yeryüzündeki Tebliğ ve temsil modeli sevgili Resulullahımızı bile inkar veya kabul boyutunda bir özgürlük.
“Ve de ki: Hak Rabbinizden gelen Kuran’dır, artık dileyen iman edip mümin olsun, dileyen inanmasın kâfir olsun…”(Kehf, 18/29)
“De ki: “Ey insanlar! Şüphesiz size Rabbinizden Hakk (Kur’an ve Peygamber) gelmiştir. Kim (Kur’an’a ve Resulüllah’a uyarak)hidayet bulursa, o ancak kendi nefsi için hidayet bulmuştur. Kim saparsa, o da kendi aleyhine sapmıştır. (İnkâr, itiraz ve isyanınızdan dolayı) Ben sizin üzerinizde bir vekil değilim. (Görevim gerçeği duyurmaktır.(Yunus,10/108)
“Ayrıca onu hep okunan bir Kur’an kılmak için bölüm bölüm açıkladık (ki), üzerinde dura dura onu insanlara okuyasın; çünkü Biz de onu, (hayata geçirsinler) diye dura dura, parça parça indirmiştik.
“(O hâlde, ey Müslüman! Kur’an’dan yüz çeviren gâfillere) de ki: “İster ona inanın, isterseniz inanmayın; (inanmanız onun derecesini yükseltmez, inkârınız da ona bir eksiklik vermez; iman ederseniz faydası kendinize, inkâr ederseniz zararı yine kendinizedir)”(İsra,17/106-107) Zira bu dinde zorlamanin hiçbir türü yoktur.(Bakara,2/256)
Çok enteresandır mübarek Kur’an’ın 88 yerinde “ey iman edenler!” ilâhî seslenişi vardır da bir kere bile “ Ey iman ettirdiklerim!” hitabı yoktur.
Çünkü inanma/iman özgürlüğü insana aittir. Allah iman ettirmez; insan iman eder veya inkar eder.
“Şâyet Rabb’in insanları zorla imana getirmek isteseydi, yeryüzünde ne kadar insan varsa hepsi çoktan iman etmiş olurdu. Fakat O, insanların kendi özgür irâdeleriyle imanı seçmelerini istedi. O hâlde ey Müslüman, göz göre göre küfrü tercih eden bu insanları sen mi zorla imana getireceksin?”(Yunus,10/99)
Kuluna verdiği irade ile dilemesini dileyen Allah, verdiği bu iradeye, hürriyete, özgürlüğe öyle ilkeli davranmaktadır ki, hiç kimsenin zorla oluşmuş İMANINA Allah iman demiyor. Şayet iman ve inkar seçimimizi biz değil de Allah yapsaydı bu iman, bizim imanımız olmazdı, inkar da bizim inkarımız olmazdı.
Nitekim ayetin sonunda Allahın serbest bıraktığı o “insanları sen mi zorla imana getireceksin?” uyarısı çok dikkat çekicidir.
İnsan aklını, iradesini, vicdanını, aktif hür ve özgür kullandığı ve de kendini muhatap alan Rabbinin yine onun mutluluğu için koyduğu ahlaki ilkeler, insani değerler ve ilahi ölçü ile sınırlara saygı ile sürdüreceği dengeli bir yaşam, kendi özgürlük destanı ve tarihi olacaktır. Buradaki iyi, doğru, güzel ve özgür bir yaşanmışlığın ödülü ise orada tarifsiz özgürlükler yurdu cennet olacaktır inşallah.
“Ve sabırlarına karşılık onlara cennet bahçeleri ve tarifi imkânsız özgür bir (hayat) bahşedecektir.”(İnsan,76/12)
MİRATHABER.COM