islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,4375
EURO
34,7411
ALTIN
2.439,70
BIST
9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
16°C
İstanbul
16°C
Az Bulutlu
Pazartesi Az Bulutlu
17°C
Salı Az Bulutlu
17°C
Çarşamba Az Bulutlu
19°C
Perşembe Hafif Yağmurlu
18°C

Ebuzer’in Hidayet Öyküsü

Ebuzer’in Hidayet Öyküsü
29 Ağustos 2023 09:30
A+
A-

Ebuzer’in (r.a.) Müslüman olma öyküsünü çok sevdim. Kendi ağzından -bazı kısaltmalarla- dinleyelim:

“…Bir gün kardeşim Üneys bana: “Mekke’de görülecek bir işim var. Sen bana baş-göz ol” dedi ve Mekke’ye gitti… Dönmekte gecikti… Nihayet geldi.

“Ne yaptın?” dedim. “Mekke’de bir adama rastladım, senin gibi farklı bir din üzerine yaşıyor. Ancak O, kendisini Allah’ın gönderdiğini zannediyor” dedi. (Ebuzer senelerdir Allah’a ibadet ediyordu.)

“Halk ne diyor?” dedim… “Halk O’na şair diyor, kâhin diyor, sihirbaz diyor!” dedi.

Üneys şairdi… Tekrar sordum: “Peki, sen ne diyorsun?”

“Ben” dedi; “kâhinlerin sözünü işittim, bilirim. Onunki kâhin sözü değil. Onun söylediklerini şiir çeşitlerine uyguladım. Hiçbirine uymuyor. Benden sonra kimse O’na şiir diyemez. Vallahi O doğru sözlüdür, kâhinler ise hep yalancıdır!” Bunun üzerine ona:

“Öyleyse benim işlerime de sen baş-göz ol, bir de ben gidip göreyim!” dedim. (…)

“Mekke’ye geldim. Halktan birine: “Şu sâbiî dediğiniz adam nerede?” diye sordum.

(Cahiliye Arapları, dinlerini terk edene “sâbiî (sapık)” derlerdi.)

Adam, beni göstererek: “Burada bir sâbiî var! Burada bir sâbiî var!” diye bağırmaya başladı. Derken vadi halkı kesek ve kemiklerle üzerime hücum etti… Bayılarak yığılmış kalmışım…

Kendime gelip kalktığımda kırmızı bir dikili taş gibiydim. Zemzeme gittim. Kanlarımı yıkadım, suyundan içtim… Böylece otuz gün-gece kaldım. Bu esnada zemzem suyundan başka hiçbir şey almadım. (…)

Mekkeliler ay ışığı olan bir gecede uyurken Beytullah’ı tavaf eden yoktu. Sadece iki kadın, İsaf ve Naile adındaki putlarına dua ediyordu. (…) Tam o sırada kadınlar Resûlullah (s.a.) ve Ebubekir’le (r.a.) tepeden inerken karşılaştılar… Kadınlar onları daha tanımadan “Kâ’be ile örtüsü arasında bir sâbiî var!” dediler. (…)

Derken Resûlullah (s.a.) geldi, Haceru’l-Esved’i selamladı, arkadaşıyla birlikte Beytullah’ı tavaf etti. Sonra namaz kıldı. Namazını bitirince: “Esselâmu aleyke ya Resûlallah!” dedim.

(Ebuzer: “Resulullah’ı İslam selamı ile ilk selamlayan ben oldum” demiştir.)

Bana: “Ve aleyke ve rahmetullah (Selam senin üzerine olsun, Allah’ın rahmeti de)!” diye mukabele etti.

Sonra sordu: “Sen kimlerdensin?” “Gıfâr’danım!” dedim… Sonra başını kaldırıp:

“Buraya ne zaman geldin?” dedi. “Otuz gündür buradayım!” dedim.

“Sana kim yiyecek verdi?” dedi. “Zemzem suyundan başka bir yiyeceğim olmadı. Şişmanladım bile. Öyle ki karnımın kıvrımları arttı. Ciğerimde açlık hissi de duymadım!” dedim.

“Zemzem suyu mübarektir. O hakikaten besleyici bir gıdadır!” buyurdu. Ebubekir (r.a.):

“Ey Allah’ın Resûlü! Bana müsaade et, ona bu geceki yiyeceğini ben ikram edeyim!” dedi.

Resûlullah (s.a.) ve Ebubekir’le (r.a.) gittim.

Ebubekir (r.a.) bir kapı açtı. Taif kuru üzümünden benim için avuç avuç çıkardı. Bu, Mekke’de yediğim ilk yiyecekti. Orada kaldığım kadar kaldım. Sonra Resûlullah’a (s.a.) geldim. Bana dedi ki: “Ben hurmalıklı bir yere sevk edileceğim. Burasının Yesrib olduğu kanaatindeyim. Sen kavmine benden mesaj götür. Umarım, sayende Allah onları hayırla yararlandıracak ve onlar sebebiyle de sana sevap verecektir.” (…)

Sonra kardeşim Üneys’e geldim. Bana: “Ne yaptın?” diye sordu.

“Müslüman oldum ve Muhammed’in hak peygamber olduğunu tasdik ettim” dedim.

“Ben senin dinine karşı değilim. Ben de Müslüman oldum ve tasdik ettim” dedi.

Sonra kalkıp annemize geldik; durumu anlattık. O da bize: “Ben sizin dininize karşı değilim. Ben de müslüman oldum ve tasdik ettim!” dedi. Sonra kalkıp hayvanlarımıza binip kavmimiz Gıfâr’a geldik. Resûlullah’ın mesajını getirdik. İlk anda yarısı Müslüman oldu. Eymâ İbnu Rahza el-Gıfâri müslümanların imamlığını yürütüyordu… Müslüman olmayan diğerleri: “Resûlullah Medine’ye gelince Müslüman oluruz!” dediler. Derken Resulullah (s.a.) Medine’ye geldi. O geri kalanlar da Müslüman oldu.

Bir müddet sonra Eslem kabilesi gelerek: “Ey Allah’ın Resulü! Gıfarlılar bizim kardeşlerimizdir… Biz de onlar gibi Müslüman oluyoruz!” dediler… Resûlullah (s.a.):

“Gıfâr’a Allah mağfiretini bol kılsın. Eslem’i de Allah selamete kavuştursun!” diyerek o iki kabileden memnuniyetini ifade etti.” (Müslim, Fezâilu’s-Sahâbe 132)

Allah Ebûzer’den razı olsun.

ETİKETLER: ÜSTMANŞET, yazarlar
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.