islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5217
EURO
34,9766
ALTIN
2.439,42
BIST
9.716,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
20°C
İstanbul
20°C
Az Bulutlu
Cuma Az Bulutlu
19°C
Cumartesi Az Bulutlu
16°C
Pazar Az Bulutlu
17°C
Pazartesi Az Bulutlu
18°C

Ramazan-ı şerif, dertlerimizden kurtulmamıza vesile olsun

Her birimizin mutlaka bir değil belki de birden fazla derdi vardır. İnsan, sanki omuzlarında dert taşıyan bir varlık. Bir dertten kurtulduğunu düşünüyorsun, bakıyorsun başka bir dertle muhatap oluyorsun.

Ramazan-ı şerif, dertlerimizden kurtulmamıza vesile olsun

Prof. Dr. Ali Seyyar

Muhterem Okuyucularım;

Her birimizin mutlaka bir değil belki de birden fazla derdi vardır. İnsan, sanki omuzlarında dert taşıyan bir varlık. Bir dertten kurtulduğunu düşünüyorsun, bakıyorsun başka bir dertle muhatap oluyorsun. Bazı dertler, son nefesimize kadar bizim ayrılmaz parçamız, bazı dertler gelip geçici. Ne yapalım? İmtihan dünyasındayız. Dolayısıyla küçük veya büyük olsun dert, sıkıntı, musibet bir türlü bitmiyor, belki de hiç bitmeyecek. Müslümanlar için şu dertli dünya, ne anlama geliyor? Said Nursi hazretlerinim ifadesi ile “Şu dâr-ı dünya, meydan-ı imtihandır ve dâr-ı hizmettir; lezzet ve ücret ve mükâfat yeri değildir.”

O halde ne yapalım? Derdimizle yaşama şuuruna varmanın ötesinde başka bir çare var mıdır? Belki de çektiğimiz dertler, bizim için yol gösterici olabilir. Yeter ki çaresizlik içinde boğulmayalım. Ama dertleri yüreğimizde saklamak da hayli ıstırap vericidir. Dertlinin hâlini kim anlar? Kime güvenip kime anlatalım derdimizi? Tamam, derdimizi içimize atmayalım, samimi bir dosta anlatalım. Yoksa o dert, ruhumuzu kemirir, belimizi büker. Ama bu kaotik dönemde nerede öyle bir dost?

Manevî büyüklerimiz açısından da kaht-ı rical dönemindeyiz. Madem bizi dinleyecek dost da yok etrafımızda o halde Ramazan ayını vesile kılıp dertlerimizi unutturan hakikî dosta daha çok yönelim. Teslimiyet ve tevekkül bilinci ile Rabbimize sığınalım. Derdimiz, günahımız ne kadar büyük olursa olsun, ondan daha büyük olan Allah’ımız var diyelim. Elhamdülillah, sıkıntılarımızı giderecek ve bize derman verecek Allah’ımız var. Allah’ın rahman iklimini teneffüs ettiğimizde her bir derdimizin aslında manevî derecemizi artıran bir misafir olduğunu idrak edebiliriz. Sabırla bu dertlerimizle yaşamasını da öğrenebiliriz.

Bize sıkıntı veren derdimizi artık dert etmemekle birlikte çaresizliğe de prim vermeyelim. Dertten âzâde olmak, kadere iman etmekle mümkün olduğunu hatırlayalım. İşte o zaman dertlerimizi dile getiren türkülerimiz de farklı bir anlam taşıyacaktır. Birinci Cihan Harbinde trenlerle cephelere giden ve bir daha kendilerinden haber alınamayan Mehmetçiklerimizin acıklı hikâyelerini anlatan şu türkümüz, kavuşma hasretiyle yanan gönüller için ne kadar manidardır:

“Kara tren gecikir belki hiç gelmez / Dağlarda salınır da derdimi bilmez / Dumanın savurur halimi görmez / Kan dolar yüreğim gözyaşım dinmez.”

”Kara tren”, tutulan yasların ve gelen ölüm haberlerinin bir işaretidir. Dertler bitmez ama kara habere karşı dimdik ayakta kalabilmek için, tek çare sabırdır. İşte “Mevla’m birçok dert vermiş. Beraber derman vermiş” isimli Malatya’ya ait şu türkümüz de en nihayetinde çare olarak sabra işaret eder:

Allah’ın verdiği dert / Gün olur gelir geçer / Âşka düşen yürekler / Yanar kül olur geçer.

Allah aşkı, inanan insana sabır ve teslimiyet vereceği için, bütün dertleri unutturur. Yeter ki dert ortağımız Allah olsun. Allah’tan başka kim, derdimizi bıkmadan yılmadan dinler, yüreğimizdeki derdimizi anlar, derdimize kalıcı bir derman bulur? Bunaltıcı duman dolu odamızın penceresini açan O’dur, ruhumuza inşirah veren O’dur. Nasıl ki ömür kalıcı değilse, dertler de kalıcı değildir. Kalıcı olanlar da belki bizim hayrımızadır. Ne güzel demiş Yunus Emre hazretleri: “Derman aradım derdime, derdim bana derman imiş.”

Hakikaten hadiselere feraset ile baktığımızda Allah’tan gelen bütün dertler, bizim için dermandır. Yeter ki haram kazanç, kötülük, şehvet ve şöhret mikrobu gibi kendi nefsanî arzu ve heveslerimizin bir sonucu olan dertlerimiz olmasın. Gerçi Allah büyüktür, bu dertlerin de devası tövbe istiğfardadır. Demek ki her derdin, bir dermanı varmış. Önemli olan devayı, Allah’ın emirlerinde aramakmış.

Bu Da Geçer, YA HU

Hiçbir nimet ebedî olarak kalıcı olmadığı gibi gam ve dertler de gelip geçicidir, tıpkı bizler gibi. Allah’a iman eden mütevekkil kullar, dertlerin geçici olduğuna tam bir teslimiyet bilinci ile inanır. Hz. Mevlana, ne güzel buyurmuş: “Eğer bir gün çok büyük bir derdin olursa; Rabbine dönüp büyük bir derdim var deme, derdine dönüp büyük bir Rabbim var, de!” Ulu Allah’ımıza sığınmakla başımıza gelen en büyük dertler bile bir hiç hükmündedir. Onun için dini bütün müminler, gam, keder ve dert deryasında boğulmaz.

Sabırlı müminler, peygamberlere ve Hak dostlarına terfî-i derecat için hayatları boyunca en ağır çile ve dertlerle imtihan edildiklerini bilir. İnsanlık tarihinde ise en büyük dertleri yaşamış olan ise bizim peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa’dır (sav). Şu hadis-i şeriften şahsî dertlerimizin ne kadar hafif kalacağını anlayabiliriz:

“En çok çile çemberinden geçen peygamber, benim.” (Tirmizî, Kıyâmet: 34/2472)

Öyle ise kahır veya musibet gibi gözüken dertlerimizin aslında bir lutf-i ilâhî olduğunu görelim. Bu dertlerimiz, bizi Hakk’a daha çok yaklaştırmalıdır. İmanımızla Allah’a manen ne kadar yakın olursak O’nun lütuflarını ruhumuzda daha çok hissederiz. Sabır noktasında gevşeklik göstermeyenler, mahzun duruma düşmez ve dertlerin üstesinden Allah’ın izniyle gelebilecektir (Âl-i İmrân: 139).

“O ne güzel Mevlâ, ne güzel yardımcıdır!”(Enfâl: 40) diyen dertli gönüller, sabır ile “Bu Da Geçer Ya Hû” dedikçe bir gün gelir şükür ile “Bu Da Geçti Ya Hû” der. İşte rahmeti bol mübarek Ramazan ayında Allah rızası için bedenen ve ruhen tutacağımız oruçlarımız da dertlerimizden kurtulmamıza vesile olur inşallah.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.