islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,2459
EURO
34,6747
ALTIN
2.402,74
BIST
10.247,75
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
20°C
İstanbul
20°C
Az Bulutlu
Perşembe Az Bulutlu
18°C
Cuma Hafif Yağmurlu
16°C
Cumartesi Az Bulutlu
20°C
Pazar Az Bulutlu
20°C

ŞAFAK VAKTİ BASKIN 3

ŞAFAK VAKTİ BASKIN 3
24 Haziran 2022 10:30
A+
A-

Her Taşın Altından Çıkan Özışık Kardeşler 

Yazımızın önceki bölümünde şafak vakti baskın bağlamında İl Emniyet Müdürü tarafından kumpasın tuğlalarını nasıl hazırladığını, bu tuğlaların Başsavcılık tarafından Uşak FETÖ Çatı İddianamesine ustalıkla nasıl monte edildiğini anlatmıştım.

İşte Uşak Belediye Başkanı ve arkasındaki ekibinin hizmetinde olan böyle polis müdürlerinin ve savcıların yoğun çalışmaları neticesinde FETÖ’cü ilan edildim sevgili okurlar.

Bazı emniyet ve adliye mensuplarını arkasına alan bu grubun ulusal basındaki sesi ise sözde gazeteci Süleyman ÖZIŞIK idi.

Sedat PEKER’in bir zamanlar kankası olan Süleyman ÖZIŞIK, Sayın İçişleri Bakanı ile olan yakınlığını ve nüfuzunu Uşak’ta tepe tepe kullanmıştı.

Ne de olsa mağdur FETÖ’cülere sahip çıkıyor, Olağanüstü Hal Komisyonunun elinden binlerce FETÖ mağdurunu kurtardığını kendi ağzından söylüyordu! Mahkemelere, yargı kurumlarına ihtiyaç yoktu! ÖZIŞIK’ın FETÖ’cü dediği FETÖ’cü terörist, FETÖ’cü demediği ise mağdur edilmiş masumlardı!

Böyle büyük güçleri vardı bu gazeteci kılıklı haysiyet cellâdının!

Ucube İftiralar Ve Süleyman Özışık     

Benden konferansçı kisvesiyle para isteyip alamayan ancak Belediye Başkanı CAHAN’ın paraya boğduğu ÖZIŞIK’a,  2 Kasım 2016’da “Uşak’ta Neler Oluyor” başlıklı bir yazı yazdırılmıştı.  Uşak’ta siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları ve öğrenciler isyan ediyor demişti. Bu isyanın sebebi,   Uşak Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sait Çelik’e dokunulmamasıydı!   MHP belge üstüne belge yayınlıyor, STK lar rektörün FETÖ ile irtibatlarını dosyalar halinde milletvekillerine sunuyor ama nafile diyordu!

Bu sözde gazeteci   utanmadan, sıkılmadan Rektörün 2011 yılından bu yana üniversitede yanında tuttuğu herkes ama herkes FETÖ’den hapse atılmış   ancak ne hikmetse kendisine dokunulmuyor, diyordu.

Dahası var,  dokunmaya çalışanlar ise bir çırpıda harcanıyormuş meğer!   Rektörü koruma altına alan önemli siyasetçilerden bahsediliyormuş!  2001-2002 yıllarında FETÖ ile bağlantılı olanlardan hesap sorulurken rektör Sait Çelik’i kim, neden koruyormuş!

Sayın Cumhurbaşkanı, “FETÖ’cüleri koruyanları bana bildirin”  dediği için bu işin peşini bırakmayacak imiş!  Bu işin arkasından kim çıkarsa çıksın, deşifre edeceğinde kimsenin şüphesi olmasın mış!

Bu haysiyet cellâdı 2012/2013 yıllarında “Birileri salyalar akıta akıta anıra anıra şeytanın çocuğu diyerek, Fethullah Gülen’e ağır hakaretler ediyor. Bunları şeytan da kabul etmez” gibi aşırı abartılı  “cemaat” yardakçılığı yaptığı halde, yazısında 2001-2002 yıllarında FETÖ ile bağlantılı olanlardan hesap sorulurken rektör Sait Çelik’i kim koruyor diye soruyordu.

Olayı gören ve benimle yakınlığı nedeniyle FETÖ torbasına atılarak hakkında uydurma bir soruşturma açılan Öğretim Üyesi Ali Galip BALTAOĞLU www.uşak.tv’de 3 Kasım 2016’da “Cahan Sevdalısı Özışık, Rektörün Tutuklanmasını İstiyor Haydi Savcılar Göreve!” başlıklı makale yazmış, ÖZIŞIK’ın insanlık onurundan mahrum yalanlarını yüzüne vurmuştu.

CAHAN’ın Kişilik Hakkı Bahane

Fakat bu yazı 2-3 gün yayında kalabilmişti. Uşak Adliyesi yetkili hâkimi bu yazıyı Belediye Başkanı Nurullah CAHAN’ın şikâyetiyle kaldırmıştı.

Muhatap ÖZIŞIK’tı şikâyet edip uydurma gerekçeyle yazıya erişim engeli getirtilmesini sağlayan CAHAN’dı. Kumpas modaratörü CAHAN’ın kişilik hakkı bahane,  müfteri ÖZIŞIK’ın deşifre olan iftiralarının kaldırılması şahaneydi!

Organize İşlerdi Bunlar

Bu yazıyı birçok hâkime gösterdik. İstisnasız hepsi bu yazıdan kişilik hakkı ihlali çıkmayacağını net bir dille ifade ettikleri gibi toplumu, kişilik haklarının korunmasına dair hassasiyete ve insanların lekelenememe hakkına itina gösterilmesine davet eden,  manifesto niteliğinde ahlaki bir metin olduğunu söylediler.

Ağır iftira ve hakaretlere uğradığımız halde kovuşturmaya yer yok kararları vererek bizleri kanun korumasından mahrum bırakan Uşak Adliyesi, CAHAN’ın kişilik hakları için sinekten yağ çıkarıyordu!    Asıl amaç kumpası ifşa eden yazıyı kaldırmaktı!

Savcılar Göreve Koştu

Aslında  BALTAOĞLU  Hoca, şebekeyi takibe almış ve ben gözaltına alınmadan önce, usak.tv’deki köşesinden:

23.07.2016’da tarihinde “Bana Ve Rektöre FETÖ’cü Diyen Hainlere, Gafillere, Oportỉnist Ahlaksızlara Cevabımdır.”

14.08.2016 ve 21.08.2016 ‘da Sarıklı Fredler, Sarıklı Lawresnler Benden Ne İstiyor! Hodri Meydan! (1 ve 2),

25.08.2016’da, Made İn Menzil Kumpas!

20.09.2016’da FETÖ’cü Adil Erken: Sen Herkesi Kör, Âlemi Sersem Mi Sanıyorsun!

23.10.2016’da   Menzil Belediye Hattındaki Fikrî Ve Dinî Sefaletin Kur’anî Sebepleri, başlıklı makaleleri ile kumpas girişimini tüm çıplaklığıyla ifşa ve teşhir etmişti.

Bunca ifşaattan sonra kapıma dayandıklarında kör göze parmak misali, bile isteye, kumpasa girişmelerine anlam verememiştim.  Zira belgeleriyle birlikte bütün kirli ilişkiler ağı ortaya dökülmüştü.  Neydi bu?  Cahil cesareti mi, güç zehirlenmesi mi?

Sonuç olarak sayın savcılar yayınlanan bu ifşaatları ve açık belgeleri görmezden gelerek CAHAN’ın tetikçisi ÖZIŞIK’ın çağrısına uyup bir şafak vakti göreve koşmuşlardı!

FETÖ’cüler Kendilerini Akladılar

Polisler evin altını üstüne getirirken bütün bunlar aklımdan geçiyordu. Bu yaptıklarına inanamıyordum.   Kimlerin operasyonuna gelmiştik.  Bir kez daha fark ettim! Uşak’ta FETÖ’cüler ve FETÖ borsacıları el eleydi!

Bazıları beni FETÖ’cü ilan ederek kendi FETÖ iltisaklarından temizleniyordu!  FETÖ iltisaklılar diğer grupların içine sığınmış, temizlenmiş, rektör Sait ÇELİK FETÖ’cüdür diyerek aklanıp gusüllerini tamamlamışlardı!

CAHAN, yediği haltlar ortaya çıktığında ve görevden alınması ulusal basında gündeme geldiğinde Uşak’ın rantını yiyen haramzadeler can havliyle Özışık’a bir çıkış daha yaptırdılar.

Suçlarını İtiraf Ettiler

Özışık 04.10.2017 tarihli yazısında “Uşak Belediye Başkanı, 17/25 Aralık sonrası henüz kimsenin FETÖ ile mücadele etmeye cesaret etmediği dönemde, dönemin FETÖ’cü Başsavcısı ile  FETÖ’cü Rektörün foyasını ortaya çıkarıp onları hapse attıran adamdı. Ne acıdır ki Uşak’ta görev yapan bazı kamu görevlileri, FETÖ’cü bu isimler hakkında yürütülen soruşturmanın akamete uğraması için, hem Uşak Cumhuriyet Başsavcısı’na, hem de Nurullah CAHAN’a operasyon çekmeye çalışıyorGerek AK Parti Genel Merkezi, gerekse İçişleri Bakanlığı, bu haberi  kimlerin yaptırdığını biliyor ve yakında gereği yapılacak”  deyiverdi!

Ben cezaevinde savunmasız bırakıldığım için derdimi beton duvarlara anlatırken,  Ali Galip Hoca, bu yazıya cevaben 09.10.2017’de Cahan Sevdalısı Süleyman Özışık’a Açık Mektup” başlıklı makalesiyle kumpası bir kez daha deşifre etti:      

Sayın Özışık, açık konuşun. Kim bu CAHAN’a  ve Başsavcıya operasyon  çekmeye çalışanlar?  Şayet bunların içinde beni kastediyorsanız ki ben kamu görevlisiyim, operasyon çekmiyorum. Açık açık yazıyor iddia ediyor, delillerimi de açıkça ortaya koyuyorum.  Tek başınayım. Tarikatım, cemaatim, örgütüm, çetem yok. Rektöre ve bana kumpas kuran belediyecileri ve işbirlikçilerini  deşifre ediyorum. HSYK/HSK gibi kurumlara savcıları şikâyet ediyorum. Açıkça, mertçe, erkekçe!”

Kaçmıyorum buradayım.  Beni FETÖ’cü diye iddianameye yazan savcının FETÖ’cü olmasının muhtemel olduğunu söylüyor, bu konudaki bilgilerimi devletin ilgili kurumlarıyla paylaşıyorum. Ak Parti içindeki yanlış yapanlardan, yolsuzluğa, hırsızlığa  ve FETÖ’ye bulaşanlardan bir an önce temizlenmesi meselesini  dert etmiş bir adamım. Bunu  memleket meselesi olarak görüyorum.”  

Ayrıca, siz kimi Ak Parti Genel Merkeziyle veya İçişleri Bakanlığıyla tehdit ediyorsunuz? Çok korktuk, dizlerimiz titredi Sayın ÖZIŞIK. Şaka mısınız siz,  ilk önce kimlere destek olduğunuzla ilgili bir fikriniz olmalı.  Ben sizin gibi FETÖ’ye ölümüne destek veren sonra döndüğünü söyleyen, FETÖ   avcılarından değilim!”

“Şu kadarını söyleyeyim bu kumpas tam manasıyla ortaya çıktığında dava konusu olacak, bu haksız olduğunu düşündüğüm operasyonun medyada algı ayağının oluşturulmasında siz de yargılanacaksınız kanaatindeyim. Açıklayacaksınız orada Cahan, Rektör Çelik’in tutuklanmasını nasıl sağladı? Size ne anlattı da sizi ikna etti, bilmek isteriz.”

Müthiş bir iddiada bulundunuz.  İspat edin ve  bize yardımcı olun. Bu Cahan denen zat Rektörün foyasını nasıl ortaya çıkarmıştır? Bu hususta savcılığa hangi delili sunmuştur?  Ben de rektörü Cahan’ın içeri attırdığını düşünüyorum ama kumpas kurarak!   Elinizdeki delillerle benim elimdeki delilleri bir karşılaştıralım, gerçek ortaya çıksın.” 

Ever dostlar, her şey bu kadar açık ve netti aslında! ÖZIŞIK bu iddialarla CAHAN’ın kumpasını deşifre ederken,  Nurullah CAHAN da kurduğu kumpası çıktığı TV’lerde açıkça itiraf etmişti.  Nitekim TGRT haber ve Akit TV’de de, bu davaları takip ettiğini arkadaşlarıyla beraber aktif bir şekilde müdahalede bulunduğunu, en üst seviyede ceza almaları için her türlü desteği sağladığını açıkça anlatmıştır.  Görevden alınacağı korkusuyla ve panikle bu programlara çıktığı için önce ne yaptığını fark etmemiş, sonra kırdığı potu anlamış ve bu haberleri anında Youtube başta olmak üzere bütün kanallardan kaldırtmış,  delil karartmıştı!

Sonuç olarak, savcıyla ortak çalışan Belediye Başkanı Nurullah CAHAN, Genel Merkez tarafından yolsuzluk ve FETÖ iddiaları nedeniyle görevden alınacağı konusu ulusal basında (NTV; SHOW, AKİT, SABAH)  yayınlanınca,  bir FETÖ istismarcısı olarak ortaya çıkıp ayağı dolaşmış,  kurduğu kumpası açıkça deşifre etmişti.  Ancak ÖZIŞIK ve arkasındaki malum güçler araya girmişler ve görevden alınacak belediye başkanları listesinden CAHAN’ın ismini son anda çıkarmışlardı!

Bu Nasıl Bir Düzen!

Uşak’ta düzenin nasıl işlediğine dair bir başka misal,  bizim neye maruz kaldığımızın daha iyi anlamasına vesile olacaktır. Yeri geldikçe bu misallere devam edeceğim inşallah.

Temmuz 2017’de Salim DEMİR Uşak’a vali olarak atandı.  Uşak’taki Belediye yönetiminin hukuksuz işlerini ve devletin diğer kurumlarına sirayet iştahını gören Vali bunları engellemeye çalıştı. Sanıyorum, benim rant şebekesiyle işbirliğine girmeyi ve bu gruba biat etmeyi reddettiğim gibi Vali DEMİR de bunlarla işbirliğine girmeyi ve biat etmeyi reddetmişti. Vali’nin icraatları şebekeyi oldukça rahatsız etmişti.  Bunun üzerine dört bir koldan saldırıya geçtiler.

Taktik aynı taktikti. Çete, sosyal medya hesaplarından Vali’nin Uşak Belediyesinde gözü olduğuna ve kayyum olarak atanmak istediğine dair paylaşımlar yaparken ÖZIŞIK da iftiraları ulusal basına taşıyordu.

Önceki Vali Ahmet OKUR, Uşak’ta bir vali konağı projesi yapmıştı. Ancak yerine gelen Vali Salim DEMİR ise bu projeyi Uşak’ın öncelikleri arasında görmeyerek iptal etmişti. Gerçek bu iken sözde gazeteci ÖZIŞIK, Vali DEMİR sanki projeyi yapmış, bitirmiş de içinde sefa sürüyormuş gibi tamamen asparagas bir yazı yazmıştı.  “Oldu mu Şimdi Vali Bey” başlıklı yazısında şöyle diyordu: “Uşak’ın en değerli arazisinin üzerinde, 21 bin metrekarelik alan üzerine sarayları bile kıskandıracak konak dikeceksiniz. 2’si süit olmak üzere 3 adet salon, 10 adet 1+ 1 oda, iki devasa yemek odası, şark odası, oyun alanları, yaz ve kış havuzlarının yanı sıra yaz ve kış bahçeleri falan…”

ÖZIŞIK yazısının devamında:    Bir ilin valisi: ’Belediye Başkanı gidecek ben kayyum olacağım’ hırsına kapılıyor. Yanına emrindeki devlet görevlilerini de alıp, Belediye hakkında kara propaganda başlatıyor.” Diyerek,   Valiyi niçin hedef aldığını itiraf ediyordu. Uşak Belediye Başkanı CAHAN, Uşak Valisi Salim DEMİR’i hedefe koymuş maddi imkânlarla ihya ettiği ÖZIŞIK’ı ve ekibini üzerine salmıştı!

Bana saldıran şebeke ve aynı sosyal medya hesapları Vali’ye de saldırarak devletin rektörüne yaptıklarını devletin valisine de yapmışlar ve Vali’yi bir kaşık suda boğmuşlardır.

Hâlbuki Vali DEMİR’in yaptığı, kamunun ve vatandaşın haklarına sahip çıkarak Uşak halkının yıllarca sıkıntısını çekeceği yanlışlara, hukuksuzluklara ve yolsuzluklara dur demeye çalışmaktan ibaretti.

Mektep kaçkını sözde gazeteci ve çetelerin racon kesmesi, memleket davasına gönül verenleri çok üzdüğünü biliyorum.  Ancak  ” Vîrân olası hânede evlâd u ıyâl var ” diyerek susarsak sorumluluklarımızı yerine getirmemiş oluruz, sorunlarımızı da çözemeyiz. Bir kısmımız bu sözlerimi zaman ve zemin bahaneleriyle  “Don Kişot”luk olarak değerlendirebilir ancak haksızlık karşısında susmanın bizim literatürümüzdeki karşılığı ‘’Dilsiz şeytan’’ olmaktır.

Emniyet Ve Adliye Her Şeyi Biliyordu 

Doğrusu ben çetenin Ankara ayağının bu kadar derin olabileceğini öngörememiştim.  FETÖ bana ne yapışır, ne yakışır özgüvenim hatta ön yargım bu şebekeyi hafife almama neden oldu.

Bu haytalar devlet olmuşlardı fakat biz fark edememiştik. Bu kadar ucuzdu bu işler.

21 Aralık 2016’da ağarmaya henüz başlamış bir sabahın hayatımızı paramparça edebileceğini sezememiştim.

Evet, olağanüstü dönemlerden geçiyorduk. Ülke, tarihte benzerine az rastlanır bir darbe girişimine sahne olmuştu. Beni de hain diye lekelemişlerdi.  Oysa FETÖ akademik hayatta bilinmeyen bir yapı değildi. Üniversitelerde hangi rektör FETÖ’cü kim değil YÖK’ten en alttaki birimlere kadar herkes bilirdi.  Hele benim beş buçuk yıldır rektörlük yaptığım Uşak’ta,  Üniversitede ve Ankara’da hemen herkes FETÖ’cü olmadığımı gayet iyi bilmekteydi.

Elbette Uşak Adliyesi ve Emniyeti de görevleri gereği gerçeği çok daha açık bir şekilde biliyordu.  MİT de çok iyi biliyordu.

Bu sebeple bana operasyon yapılabilmesi gariptir!   Uşak İzmir hattında MİT’in yereldeki bazı elemanları bile bu işe bulaştırılmış olması, muhtemeldir.  Zira bu konuda bazı duyumlarımız oldu.  Nitekim, belediye çetesi üyelerinden N.G. adlı itirafçı, kendilerini gasp, darp, tehdit, hürriyeti tahdit gibi suçlara azmettirenlerden olduğunu söylediği Belediye Başkan Yardımcısı ile belediye şirketi UTAŞ başkanının kendilerine “ MİT’ den kartımız var, adliye de biziz emniyet de biziz, hâkim, savcı da biziz, emniyete dahi gitmeyeceksiniz”    dediklerini Ağır Ceza Mahkemesinde kayıtlara geçmiştir ve mahkeme azmettiriciler hakkında suç duyurusunda bulunmuştur.

Şark Kurnazları Sahnede

Burada bir hususu da açıklamayı zaruri görmekteyim. Ağır Ceza Mahkemesinin bu konudaki suç duyurusunun CAHAN’ın Ankara’da işbirliği yaptığı ve çeşitli çıkarlar sağladığı odakların müdahalesiyle başsavcılıkta neredeyse bir yıldır savsaklandığını duydum ve çok üzüldüm. Binlerce yıllık devlet geleneği olan ülkem adına hayıflandım.

Durumun vahametini düşünebiliyor musunuz? İtirafçı N.G’nin Ağır Ceza mahkemesindeki ifadeleriyle ipin ucu tutulmuş,   çok önemli çete mensupları yani çetenin liderleri, yakayı ele vermiş, fakat Sayın Başsavcı gereğini yapıp bir türlü o yakayı tutmamış, tutamamış! Dosyayı bekletmişte bekletmiş!   Sayın Başsavcı son HSK kararnamesinde Antalya Başsavcılığı vekilliğine atandı ve bu sorumluluk yeni gelen başsavcıya miras kaldı!  Aynı şekilde Sayın Cumhurbaşkanı’na gönderdiğim suç duyurusunun, Uşak Başsavcılığına havalesiyle başlayan kumpas soruşturmasının da bu Sayın Başsavcının idaresinde yavaş yürüdüğünü düşünüyordum. Yeni Başsavcıyla soruşturmanın hızlanmasını ümit ediyor,  eşrefi mahlûkata örnek insanlardan asla umudumu kesmiyorum.

Sorun şu ki; kendini Allah’a değil de üst olduğunu düşündüğü kişilere bağlı çalışanlar ile savcılar nasıl görevlerini hakkıyla yerine getirecekler?   Halbuki bu soruşturmaların yapılması ve gerçeklerin ortaya çıkarılması dosyalar arasında kaybedilmiş bir çok FETÖ’cüyü de ortaya çıkaracaktır.

Şahsen ben kul planında gereğini yaparak bu kişileri yargı önüne çıkartmak için bütün yasal yolları sonuna kadar deneyerek sonucunu Âlemlerin Rabbi olan Allah’a havale edeceğim.    Zira bu bize yüklenen ilahi bir görevdir.

Çocuklarım Annem Eşim ve Mahcubiyetim     

FETÖ’cü olmadığımı bile bile FETÖ stratejisi mahsulü bir operasyona devlet kurumları nasıl alet edilmişti? Hangi akla hizmet böyle bir işe girişmişlerdi?

Bilmezler miydi ki arkalarında kim olursa olsun bir gün gerçekler ortaya çıkardı.

Doğrusu dostlar böyle bir katakulliyi en karanlık gecelerde rüyamda görsem bile inanmazdım.

Bir şafak vakti uyandırıldım!

Evde arama yapılırken içimi 5 yaşındaki Eylül’üm ile 13 yaşındaki Ayşe’min uykudan uyanıp polisleri gördüklerinde, hayatları boyu unutamayacakları bir travmaya neden olacağı endişesinin bana verdiği sıkıntıyı kelimelerle anlatmak mümkün değil.

Sosyal medyaya haber düşer düşmez Konya Meram Tıp Fakültesinde okuyan büyük kızım Ahsen’imin ve oğlum Mehmed’imin,  haberleri duyup endişeye kapılacakları duygusu içimi kemiriyordu.

Ve annem, annem, annem, annem!

Denizli’de ikamet eden yaşlı ve hasta annemin bu habere kalbi dayanabilecek mi? İçim içime sığmıyor kapana kısılmışlık hissi çok kötü…

Bu arada eş-dost ne der, gibi düşüncelerde zihnimi karıştırıyor.

Bir şafak vakti, çocuklarımın ve yarı yatalak anamın derdine düşmüştüm. Bir taraftan da “Allah’a aidiz, yine ona döneceğiz.” (Bakara156) ayetini tekrar ediyordum.

Yasal kılıfa bürünmüş kalleşliğin fotoğrafını çektim şafak vakti.

Fotoğraf albümlerimiz ve eşime ait eşyalar da dâhil olmak üzere hiçbir mahremiyet gözetilmeden evimin her yerinin didik didik edilmesi oldukça sinir bozucuydu.

Uşak’ta herkesin bildiği bir çete adaleti kündeye getirmişti! Aslında rektörlük konutunda yani harimi ismetimde, kamu görevlileri tarafından devlete komplo kurulmuştu.  Aralarında bayan polisin de olduğu 5-6 polis evin altını üstüne getiriyor,  bir baba olarak bir şey yapamıyor olmanın, eşim ve çocuklarıma karşı mahcubiyetini yaşıyordum. Yaşamayan bilmez.

Tıraş olup duş almak için banyoya girdim.  Ancak aklım üniversitedeydi. Bir gün önce Hollanda İslam Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet AKGÜNDÜZ üniversitemizde “15 Temmuz İhanet Darbesi ve İslam’ın Geleceği” isimli bir konferans vermişti. Bu sabah misafirimizle kahvaltı yapıp uğurlayacaktım.

Bu kahvaltıya Moda Tasarımı ve Seramik Bölümü hocaları da katılacaktı.  Zira Kısa süre önce Cumhurbaşkanı tarafından açıklanan ek bütçe ve kadro desteği de öngören Türkiye’de Bölgesel Kalkınma Odaklı tematik beş pilot üniversiteden biri seçilmiştik. Deri, tekstil ve seramik alanlarında geliştireceğimiz projelerle ilgili planladığımız bir dizi toplantı çerçevesinde birlikte kahvaltılı toplantı planlanmıştı ve bu toplantımıza konuğumuzda katılacaktı.

Tutuklayamazlar

Arama uzadıkça uzadı. Doğrusu misafirimizi uğurlayamayacağıma çok canım sıkıldı.  Bunu dert etmemin nedeni bu işten hiçbir şey çıkmayacağını sanmamdı! Bu işin sonunda tutuklanacağımı, bu işin bu kadar ucuz olduğunu hiç düşünmedim.

Bu operasyonun amacı olsa olsa görsel ve yazılı basında ismimi yıpratmak olabilirdi. Uşak Üniversitesi Rektörü Sait ÇELİK’in konutunda FETÖ şüphesi ile arama yapılıyor şeklinde haberler servis edilmiş, haysiyet cellâtlığı gerçekleşmişti.

Daha ne olacaktı ki?

Savcılıkta ifademin ardından mesaime devam edeceğimi öngörüyordum. Zira daha önce Denizli ve Hakkâri Rektörlerinin ifadesi alındıktan sonra serbest bırakılmışlardı.

Rektör Kripto Fetöcü mü

Maalesef FETÖ ile mücadelenin en büyük zorluğu örgütün her kılığa giren, sinsi ve takiyyeci yapıda olmasıydı. Karşımızda, maruz kaldığım türde muameleleri rahatlıkla hayata geçirebilen,   istismar edilmeye uygun namert bir örgüt vardı.

O günlerde basında sık sık FETÖ’nün her yere sızdığına, Alevi derneklerini dahi ele geçirdiğine, bu derneklerden 13 tanesinin ise bizzat terör elebaşı Fetullah Gülen tarafından kurulduğunun tespit edildiğine ve kapatıldığına dair haberler çıkıyordu.

Yine o günlerde tamamen marjinal sol görünümdeki Türk Solu Dergisinin genel yayın yönetmeni Gökçe Fırat FETÖ’cülükten tutuklandığı basına servis edildi. Kamuoyunda, örgütün resmi ve sivil toplum kuruluşlarına sinsice sızmış olduğuna dair yeterince argüman vardı.

Sonuç olarak örgüt gizlilik ve takiyecilik ilkesi üzerinden sızma faaliyetleriyle bilinen bir ajan örgüttü.  Sol örgütlerin liderleri bile “abi” çıkıyorsa,  bir rektör FETÖ’cü bilinmese de pekâlâ gizli (kripto) FETÖ’cü olabilirdi!

Beni yakından tanımayanların spekülatif yayınlara inanmasını ve olabilir demesini dahi makul bulabileceğim gerçekler vardı ortada!  Öyle bir durum ki, baskın yemişsiniz. Dışarıdaki ne düşünsün?

Devlet bilmez mi? Var herhalde,  bir şeyler demezler mi?

Böyle hain bir darbeye kalkışan ajan örgütle ilişkilendirilmiş oluşuma, sevenlerim ve dostlarım acaba ne derler?

Bana inananlar ve güvenenler hakkımdaki dezenformasyon karşısında şüpheye düşebilirler mi kaygıları içimi kemiriyor.   Galiba el ne der putunun nefsime verdiği gerginliği yaşıyordum. Düşünüyor, düşünüyor akabinde Rabbime dönüyordum.    Sürekli “Allah’ın dilediği olur (çünkü) güç, kuvvet sadece Allah’ındır” (Kehf 39) ve  “Allah bize yeter O ne güzel Vekildir” (Ali İmran 173)  ayetlerini tekrarlıyorum.

Olanda hayır vardır diyerek bu işin sonunun güzel olacağı hissini içten içe körüklüyordum.

Bu Kadar Mı Kirliydik…

FETÖ ile mücadele için Olağanüstü Hal ilan edilmişti. Doğal bir refleks ve can havliyle devlet mekanizması örgüte karşı ciddi bir mücadele veriyordu.

Uşak’ta Emniyet ve Adliye böyle bir kumpas için nasıl mutabakata varıp,  bu denli organize olabilmişlerdi?   Bu kadar kirli kamu görevlisinin olduğuna, hatta bir araya gelip örgütlenebileceğine ihtimal vermem mümkün değildi.    Gerçek şu ki; kendilerini Sofi diye adlandıran grubun Uşak’taki hırsları akıllarının ve dinlerinin önüne geçen müntesiplerinin kamuda odak haline gelmesi her şeyi değiştirmişti.

Bu odak kendilerine biat karşılığı birçok FETÖ iltisaklıyı aklamış ve üzerimize salmıştı!  Sebep? Uşak’taki bazı kritik kurumlarda olduğu gibi Rektör de kendi meşreplerinden olmalıydı!

Çıplak gerçek buydu.

Aradan zaman geçip bulmacanın parçalarını yerlerine oturttuğumda ifsat ettikleri merkezleri fark ettim.  Devlet kurumlarına sızmışlardı ve tepe tepe kullanıyorlardı.   Devlet biziz havasındaydılar.

Sofiler Tutuklanmamın Şerefine İki Dana Kesti

Örgütlü kötülük böyle bir şeydi işte!   FETÖ’cü dedikleri rektöre 2 Haziran 2015’de açtıkları dosyayı,  tekemmül ettirmek, yani suç uydurmak için 1 yıl 7 ay uğraşıp, 21 Aralık 2016 şafak vakti emellerine ulaşmışlardı!

Evet başarmışlardı. El tahliyede dana keser! Bizim Uşak’ın sözde sofileri tutuklanmamı kamu kesesinden iki dana keserek kutladı. Tutuklanmam üzerine Belediye Başkanı CAHAN, UTAŞ şirketi üzerinden belediye binasının karşısındaki ara sokakta bulunan Uşak Et Galerisi adlı kasap dükkânı sahibi Necati YAR’dan iki büyük dana alıp kestirerek ziyafet vermiş ve kutlama yapmıştı!

Şaka değil bu gerçek!

Bir yandan evimde arama yapılıyor,  diğer yandan ben başıma gelenlerin sebeplerini tahlil etmeye çalıyordum.  Nasıl gelmiştik bu noktaya?   Üniversitede yaptığım işler, rektörlük seçim öncesi ve sonrası olaylar bir film şeridi gibi aklımdan geçiyordu.

Evde Arama Bitti Rektörlüğe Gidelim

Nihayet arama bitmiş, cep telefonuma ve bilgisayarıma el konulmuş, dünya ile iletişimim kesilmişti. Cep telefonu ile bilgisayarımdan başka, fotoğraf albümümüzden seçtikleri bazı fotoğraflarla birlikte hatırlama notları yazdığım birkaç kâğıt parçasını da yanlarına aldılar. Bunlar şafak baskınında ele geçirdikleri terör örgütü yöneticisi veya üyesi olduğuma dair sözde belgelerdi.

Polislerden birisi Üniversiteye gideceğimizi ve makamda da arama yapacaklarını söyledi. Polis ordusu eşliğinde kapıdan çıkarken hanıma dönüp “Metanetli olun.” deyip evden ayrıldım.

Bir felakete doğru yuvarlandığımızı ve ancak 907 gün sonra aileme geri dönebileceğimi nereden bilebilirdim?

Haftaya,  Yerleşkede Kumpas Şov konusuyla devam edeceğiz inşallah.

 

Yorumlar
  1. Zübeyir yıldırım dedi ki:

    Henüz 17/25 Aralık olmamıştı belki 10 belki 15 gün önceydi arşivlerden çıkartılabilir kesin tarih Uşak üniversitesi Rektörü an Sait Çelik Atasoh Müftüoğlu gibi antifetöcü bir düşünürü Üniversitede bir konferans için davet ettiğinde daha sonra fetöden dolayı ihraç edilen vali ufuk erden de salondaydı ve müftüoğlu fetö liderine klinik bir vaka olan bu insanı ve peşinden gidenleri Haymana da büyük bir hastane yapıp oraya yatırmamız gerekiyor dendiğinde alkışlıyor, bu konuşmayı yapması icin an Müftüoğlunu üniversiteye davet etmişti. Tam bu zamanda belediye başkanı çocuklarını fetö örgütünün okullarında okutmaydı.Ama savcılar fetö örgütüne 17/25 Aralık 2013’ten beri karşı çıkanları değil de onlara yalakalık yapanları dinliyordu. Hatta hiç unutmam arşivimde fotosu da mevcut olan belediye başkanın o günkü fetöye hizmet ismi verildiğini bildiği halde reklamlarda Uşak’a Hizmet için geliyoruz derken Hizmet keşimesinin rengi değişik olarak kullanmıştı.Nurullah Cahan menzil içine girmiş zihniyet olarak fetöcü biridir… Yıllardır kendisini tanırım fikrini de zikrini de çok iyi bilirim. Makam için güç için para için yapmayacağı yoktur. Kendisini çok iyi tanırım. O da beni çok iyi tanır. Rektör hocanın yazdıkları son derece doğrudur ve teşkilat içinden biri olarak şahitlik ederim.
    Allah hüküm verenlerin en hayırlısıdır. Bu dünyada ve ahirette N.cahanın kendisine olan hiç bir hakkımı helal etmiyorum. Tüm lanet edicilerin laneti üzerine olsun. Amin.