islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,4375
EURO
34,7411
ALTIN
2.439,70
BIST
9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Az Bulutlu
Cumartesi Az Bulutlu
17°C
Pazar Az Bulutlu
18°C
Pazartesi Hafif Yağmurlu
17°C
Salı Az Bulutlu
18°C

Şanlı Peygamberimiz Gaybı Bilmez, Tabit Üstü Harikalara Güç Yetiremezdi

Şanlı Peygamberimiz Gaybı Bilmez, Tabit Üstü Harikalara Güç Yetiremezdi
14 Aralık 2018 13:36
A+
A-

Şanlı Peygamberimizin Evrensel kılınan peygamberliğini ve Kur’ân merkezli muhteşem hayatı ve önderliği sizlere biri dizi yazımızla açıklamaya çalışmıştık.

Evet yüceliğine Karşın O, Geleceği Bilmeyen, Tabiat Üstü Harikalara Güç Yetiremeyen, Doğrudan Günahları Bağışlatma ve Şefaat Etme Hakkı Olmayan Bir Beşerdi…Beşer Olarak Yaptıklarıyla Elçi Olarak Yaptıklarını Ayırır ve Sahâbilerine de Ayırım Yaptırırdı.

Geleceği Bilmezdi

a. O, yüce bir şahsiyetti. Ama melek değildi. Melek bir peygamber insanlığa örnek olamazdı. Akıl ve duyu organları ile bilinemeyecek geçmiş ve gelecek anlamına gaybı da bilmezdi. Melekîliği ve gaybı bilir olmayı peygamberliğin gereği gibi görenleri Kur’an, onun diliyle şöylece uyarıyordu:

En’âm 50: (Ey Peygamberim! Onlara ) şöyle de. Ben size, Allah’ın hazineleri benim yanımdadır, demiyorum. Üstelik gaybı da bilmem. Size, ben bir melek olduğumu da söylemiyorum. Ben, sadece bana vahyolunana uyarım. De ki: Kör ile gören hiç bir olur mu? Hiç düşünmez misiniz?

Tabiat Üstü Harikalara Güç Yetiremezdi

b. Tabiat üstü harikalar oluşturamazdı. Ondan yerden pınarlar çıkartmasını, nehirler akıtmasını, hurmalıklar ve bağlar oluşturmasını, göğe çıkıp okuyacakları bir kutsal Kitap getirmesini vs.isteyenlere Kur’ân şöyle cevap vermesini emrediyordu:

“Onlara şöyle de: Ben Rabbimi bütün yüceliklerle nitelerim. Siz benden neler istiyorsunuz? Ben başka değil, ancak beşer olan bir Elçiyim.”[27]

Doğrudan Hidayete Erdirme ve  Şefaat Etmee Yetkisi Yoktu

c. Dilediğini hidayete erdirme,( Kasa 56) Allah’ın izni olmaksızın doğrudan şefâatle günahları bağışlatma, Cennet’e koydurma, Cehennem’den koruma veya çıkarma yetkisi yoktu. O sadece ilahi mesajların tebliğcisiydi.

Rabbimiz Kur’ân’la ona “Sevdiklerini bile hidayete erdiremeyeceğini” bildirerek acziyetini duyurmakta, “İnanmayan insanlar için üzüntü çekmekle” sonucu değiştiremeyeceğini açıklamaktadır. “Kimdir Allah’tan başka günahları bağışlayacak?” ve “Kimdir Allah’ın izni olmadan aracı olabilecek?” şeklindeki buyrukları ile de Peygamberi Muhammed dahil hiçbir valığın Kendisinin ortağı olmadığını bütün insanlığa ilan etmektedir.[28]

Yüceydi Ama Beşerdi

d. Evet, o da bir insandı. Yiyen içen,uyuyan, üzülen, sevinen, bazen öfkelenen, Rabbinin tesellisine ihtiyaç duyandı. Cinsel hayatı olan eşdi, babaydı, dedeydi. Yönetici,.kumandan ve hâkimdi. Yanılabilen ve yanılgıları kendisine indirilen vahiyle düzeltilen bir beşerdi.[29] Gerçi bütün yücelikleri şahsında toplayandı. Ama beşerdi. Bunun içindir ki O, bizler için izlenebilen Peygamberdi:

“Şöyle de: Ben, yalnızca sizin gibi bir beşerim. Bana, İlâh’ınızın, tek bir İlâh olduğu vahyolunuyor. Artık her kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, iyi işler iş yapsın ve Rabbine ibadette hiçbir şeyi ortak koşmasın.”[30]

Beşer olduğu için de yalnızca Allah’ın elçisi olarak tebliğ ettikleriyle sorumlu olduğumuzu bildirirdi. Bunun içindir ki sahâbileri vereceğimiz iki misalde görüleceği üzere Onun huzurunda özgürce görüş bildirebiliyorlardı:

· Bedir harbi öncesinde Hz. Peygamberin sahabilerini konumlandırma şeklini stratejik bulmayan Hubbab ibn el-Cemuh, bu şeklin gelen vahiy sonucu yapılmış olup olmadığını sormuş, aldığı cevap üzerine de kendince doğru bulduğu yerleştirme şeklini özgürce sunmuştu. Görüşü Hz. Peygamber tarafından kabul olunarak uygulanmıştı.[31]

    • Hendek harbinde aleyhe gelişen muhasaranın doğurduğu çözülüşü gören Hz. Peygamber,Medine’nin zirai ürünlerinin üçte birini vermeyi teklif ederek, Gatafan kabilesini saf dışı bırakmak, böylece müttefik düşman güçlerini parçalamak istemişti. Bu düşüncesini Medine’nin iki büyüğü olan Sa’d bin Muaz ve Sa’d bin Ubade’ye açıp, görüş istediğinde onlar şöyle dediler:

“Ya Resulallah! Bu düşünceniz Rabbimizden gelen bir vahiy ürünü ise dilediğinizi yapın, bizler emrinizdeyiz. Yok eğer daha elim sonuçlardan korunmak için oluşmuş kişisel bir tercihiniz ise, söyleyeceğimiz şudur: Biz böylesine haraçları, hiç mi hiç vermedik. Şimdi İslâm’la kavuştuğumuz yücelik içinde yaşarken, asla böyle bir zilleti kabul etmeyiz.”[32]

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.