islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Az Bulutlu
Cumartesi Az Bulutlu
16°C
Pazar Az Bulutlu
18°C
Pazartesi Hafif Yağmurlu
17°C
Salı Az Bulutlu
18°C

Siyaset Tarihi Açısından Akabe Biatleri Ne Anlama Geliyor?

Siyaset Tarihi Açısından Akabe Biatleri Ne Anlama Geliyor?

İslâm tarihini, günümüzün toplumsal ve siyasî sorunlarına çare bulabilmek açısından özellikle sosyal boyutuyla yeniden tahlil etmeliyiz. Bu bağlamda Akabe Biatlerini tahlil etmekte fayda vardır. Peygamberimiz (sav), Mekke’de yaşayan sahabilerin hayatını tehlikede görmekteydi ve Müslümanların Medine’ye hicret etmelerine Medineli Müslümanların kendisine biat etmelerinden yani bağlılık yemininde bulunmalarından sonra müsaade etmiştir. Peygamberimiz (sav), Mekkeli Müslümanların hicretten sonra Medine’de huzur içinde yaşayabilmelerinin temini için, birkaç yıl öncesinden Medineli insanlarla temasa geçmiş ve İslâm’ı kabul edenlerden (Ensar’dan) Mekke’nin iki kilometre dışında Akabe isminde dar bir vadide gizlice buluşmuş ve onlardan her defasında sadakat üzere söz almıştı.

  1. BİRİNCİ AKABE BİATİ: Miladî 620 yılında, Medine’den Mekke’ye hac için gelen Hazrec kabilesinden sadece altı 6 kişi, Müslüman oldu. Medineli Müslümanlar, gelecek yıl yine aynı yerde buluşacaklarına söz verdi. Birinci Akabe Biatinde Müslüman olan Medineliler, şirk koşmayacaklarına, hayırlı hiçbir işte Hz. Peygambere (sav) muhalefet etmeyeceklerine dair yemin ettiler.
  2. İKİNCİ AKABE BİATİ: 621 yılında içlerinde bir sene önce Müslüman olmuş altı kişinin de bulunduğu on iki kişiden oluşan Medineli Müslümanlar, Hz. Peygamberin (sav) huzurunda yine aynı yerde Allah’a hiçbir şeyi ortak koşamayacaklarına, hırsızlık yapmayacaklarına, zina etmeyeceklerine, çocuklarını öldürmeyeceklerine, iftira atmayacaklarına ve hayırlı hiçbir işe karşı çıkmayacaklarına dair söz verdiler. Bunun yanında Hz. Peygambere (sav), refahta olduğu kadar sıkıntı da, sevinçte olduğu kadar üzüntüde de dinlemek ve itaat etmek üzere yemin ettiler. Hz. Peygamberi (sav), kendi nefislerinden daha üstün tutacaklarını yemin eden Medineli Müslümanlar, böylece Hz. Muhammed’i (sav) manevî ve siyasî lider olarak kabul ettiler. Bu söz verme, vahye dayanan bir sosyal nizamın oluşturulmasına yönelik bir nevi siyasî bir mukavele olması hasebiyle ileride Medine’de kurulması düşünülen İslâm devletinin toplumsal dayanağını teşkil etmekteydi. İslâm’ı daha iyi öğrenebilmeleri için, Hz. Peygamber (sav), genç sahabilerden olan Hz. Musab bin Umeyr’i muallim olarak vazifelendirdi ve ona Medine’ye gitmesini emretti. Bir Kur’ân hocası olan Hz. Musab bin Umeyr, Medine’ye ulaştığında Medineli Müslümanların bir nevi önderliğini yapan Esad bin Zürâre’nin evinde kaldı. Bu ev, Medineli Müslümanların eğitim ve tebliğ merkezi fonksiyonu görmeye başladı.
  3. ÜÇÜNCÜ AKABE BİATİ: Örgütlü bir İslâm toplumu oluşturma hamlesi, 622 yılında Evs ve Hazreç kabilelerine mensup ikisi kadın 75 Medineli Müslümanın katıldığı 3. Akabe Biatinde daha da belirginleşmiş oldu. O senenin hac mevsiminde, İslâm’ı tebliğ etmekle görevli Hz. Musab bin Umeyr de Medineli Müslümanların arasında bulunmaktaydı. Hz. Peygamber (sav) gece yarısı gizlice buluştuğu Medineli Müslümanlardan şu konularda biat istedi: “Allah’tan başka ilah bulunmadığına ve benim de Allah’ın Resulü olduğuma şehadet getirerek, namazı kılacağınıza, zekâtı vereceğinize, neşeli ve neşesiz zamanlarınızda sözlerime itaat edeceğinize, emirlerime bütünüyle boyun eğeceğinize, darlıkta da varlıkta da muhtaçlara yardımda bulunacağınıza, hiçbir kınayıcının kınamasından korkmaksızın Allah yolunda, Allah için hakkı söyleyeceğinize, iyiliği emredip kötülükten alıkoyacağınıza biat etmeli, bana kesin söz vermelisiniz. Şahsıma gelince, bana her yönden yardım edeceğinize, yanınıza vardığımda kadınlarınızı ve çocuklarınızı esirgeyip koruduğunuz şeylerden beni de esirgeyip koruyacağınıza söz vermelisiniz.” Gönülden biat aldıktan sonraHz. Peygamber (sav), Evs ve Hazreç kabilelerinden olmak üzere her bir Medineli ailenin başına bir temsilci/yönetici (nakib) olmak üzere 12 nakib tayin etti ve bunların başına da Hazreçli ileri gelenlerinden olması dolayısıyla temsilci olarak seçilen Esad bin Zürare’yi de baş idareci (nakibu’n-nukaba) olarak tespit etti. Ancak bu (baş) yöneticiler, cahiliye döneminden kalma ırk ve kabile taassubundan uzak, ümmet bilinci ile herkese âdil davranmakla yükümlüydüler. İkinci biatte temeli atılmış olan İslâm devletinin ilk idarî yapısı ve örgütlenmesi böylece 3. biatle şekillenmiş oldu.

Zulüm altında olan Mekkeli Müslümanların yakın zamanda Mekke’den Medine’ye hicret edeceklerini anlayan Medineli Müslümanlar, İslâm birliği için her türlü fedakârlığa hazır olarak Mekke’den ayrıldılar. Henüz bir devlet kurulmamıştı ama devletin varlığını sağlayacak ve sürdürebilecek olan üyeleri/vatandaşları arasında gönüllülük esasına dayanan bir sosyal sözleşme (biat) Hz. Peygamberin (sav) inisiyatifi ile yapılabilmişti. İleride kurulacak devletin alt yapısı, farklı bölgelerden gelen Müslümanlar arası ittihadı pekiştirecek bu sözleşmelerle sağlanmış oldu.

Sonuç olarak Akabe biatleri, aristokratik (pederşahi) ve despotik bir niteliğe sahip olan Mekke devletinin haberi olmaksızın tam gizlilik esasları doğrultusunda gerçekleşmiştir. Müslümanların güvenliği için, İslâmî diplomasinin yanında istihbarat sistemi de bu vesile ile geliştirilmiş oldu. Bir taraftan zor durumda olan Müslümanlara yardımcı olmak isteyen güvenilir gayri-Müslimlerden istifa edilmiş, diğer taraftan da bu kişiler aracılığıyla düşman kamplarından bilgi edinilmiştir. Özellikle Hz. Peygamberin (sav) amcası ve onun hamisi Abbas, henüz Müslüman olmadığı halde, bu gizli toplantıların organizasyonunda önemli bir rol üstlenmiş ve bizzat bu görüşmelerde hazır bulunmuştur. İşte Hicret için bu gibi tedbir ve ön hazırlıkların yapılması, akıllı bir strateji olarak değerlendirilebilir. Bazı ülkelerde azınlıkta oldukları için zulme uğrayan Müslümanlar, Peygamberimizin (sav) bu siyasî hamlelerini iyi okumalıdır, vesselâm.

Prof. Dr. Ali SEYYAR

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.