Namazı mümkün olduğu kadar itidal üzere kılmak, acele etmekten sakınmak gerekir. Çünkü acele ederek, rükünlerini tam yerine getirmemek, ta’zîme (yüceltme) ve âdâba aykırıdır.
Namaz mü’minin mi’râcı, gözünün nûru, kalb ve ruhunun sürûrudur. İnsanın Allah’a en yakın olduğu böyle bir ibâdet hâlini bir yük kabûl edip onu acele ile, âdâb ve erkânına tam dikkat etmeden bir an evvel bitirmeye çalışması, namazın mânâsını anlamaması, mânevî ve ruhanî zevkine erememesi demektir.
NAMAZ ŞÖYLE DER: SEN BENİ NASIL KORUDUYSAN, ALLAH DA SENİ KORUSUN
Bir hadîs-i şerîfte şöyle buyrulur: “İnsan namazını güzelce kılar, rükû ve secdelerini tam ve itidâl üzere yaparsa namaz ona şöyle der: “Sen beni nasıl koruduysan, Allah da seni korusun.”Şâyet namazı kötü kılar, rükû ve secdelerini eksik ve noksan yaparsa, bu sefer şöyle der: “Sen beni nasıl zâyi ettin ise Allah da sana öyle yapsın.”
SON NAMAZINI KILIYOR GİBİ
Diğer bir hadîs-i şerîfte ise, namazda huzur ve huşûya kavuşma, ta’dîl-i erkâna riayet hususunda şu ölçü nazara verilir: “Sizden biriniz namaz kıldığı zaman vedâ eder gibi [yani, kıldığı o namaz sanki son namazı imiş, bir daha namaz kılmaya ömrü yetmeyecekmiş gibi, ta’dîl-i erkânına riayet ederek] kılsın.”