islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5011
EURO
34,7241
ALTIN
2.486,93
BIST
9.524,59
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
15°C
İstanbul
15°C
Az Bulutlu
Cuma Hafif Yağmurlu
14°C
Cumartesi Az Bulutlu
19°C
Pazar Az Bulutlu
21°C
Pazartesi Az Bulutlu
19°C

TİPİK BİR FETÖ İMAMI ve FETÖ BALONUNUN PATLAMA HİKÂYESİ

TİPİK BİR FETÖ İMAMI ve FETÖ BALONUNUN PATLAMA HİKÂYESİ

FETÖ ve Benzerlerinin Müzmin Hastalığı

Tutuklular hangi sıkıntıları yaşarlarsa yaşasınlar FETÖ koğuşlarının tek tabusu Fetullah Gülen’i eleştirmemek, eleştirememekti! Yapılan pek çok hata dile getirilse de bu hataların faturası genellikle “cemaat” içinden birilerine kesiliyor ama asıl çıbanbaşı Gülen hep suçsuz ve mübarek görülüyordu.

Aslında lider kültü hemen tüm İslam dünyasının ve İslami hareketlerin temel hastalıklarından biri değil mi? İslami diye tabir edilen, ama sırf bu özellikleri nedeniyle bile ne kadar İslami oldukları tartışmalı bu yapılanmalar, Müslümanlığı içselleştirmiş münevverlerin farkında oldukları bir husustur. “Ben olsam Müslüman Doğu’daki tüm mekteplere eleştirel düşünme dersi koyardım. Batı’nın aksine Doğu, bu acımasız mektepten geçmemiştir ve birçok zaafın kaynağı budur.” diyen Bilge Muvahhit Aliya Izzetbegoviç’i keşke bir nebze olsun anlamış olsaydık!

Öfkem ve Yaşadığım İkilem

Ülkemizin maruz kaldığı 15 Temmuz hain darbe girişiminden dolayı FETÖ’cülere karşı belki de haddi aşan bir kızgınlığın sahibi olmuştum. Bir de yaşanmış bunca trajediye rağmen, cezaevinde dahi Gülen tabusunun kesif bir biçimde devam ediyor olmasına tanık olmak,  öyle çekilmez oluyordu ki anlatamam…

Bütün bunların üstüne tartışma zamanlarında depreşen derin görüş ayrılıklarımızın tetiklediği gerginlikler de eklenince gerçekten çileden çıkmamanız mümkün değil.  Bu şartlarda FETÖ irtibatlı kişiler size nasıl oldukça itici gelmesin? Aynı kaderi paylaşıyor olsak da, onlarla muhatap dahi olmak istemiyordum.

Ne çare ki kahpe bir kumpasla aynı koğuşta kalmaya mahkûm olmuşsun! Dışarıda evladı iyal var. Burada hayatta kalmak zorundayım, artık bu hayat memat meselesi. İç reflekslerim ve irfanım,  sağlığımı koruyabilmem için, tepkilerimin dozunu azaltmaktan, gereksiz ve faydasız cedele girmemekten başka bir çıkış yolu olmadığını bana telkin ediyor.

Tartışmak Faydasız Hatta Zararlı

Yıllar ve hatta on yıllar boyu ideolojik eğitime tabi tutulmuş bu mankurt tabiatlı insanları, cezaevi şartları altında düşündürmek ve ıslahları yolunda mesafe kat etmek hemen hemen imkânsız.   Bu sebeple aynı ortak acıyı yaşıyor olmamız, aynı o dar ve boğucu havayı solumak zorunda oluşumuz ve başka birtakım psikolojik nedenleri de düşünerek rahatlamanın yollarını arıyorum. Aşırı muhalif tavırları ve ülke gündemiyle ilgili kendi aralarındaki konuşmaları beni son derece rahatsız etse de mümkün mertebe karşı karşıya gelmekten uzak durmaya gayret ediyorum. İleride yer yer değineceğim gibi hiç beklenmedik bir şekilde kendimi tartışma içinde bulduğum ve karşı karşıya gelmeye mecbur kaldığım da oluyordu.

Ancak aramızdaki tartışmaların kısa vadede acılarımıza yeni acılar katarak hayatı zorlaştırmaktan ve Fetoperstlerin kendi aralarında safları sıklaştırmalarına vesile olmaktan başka bir şeye de yaramadığını bit tecrübe müşahede ediyordum.  Bu sebeple onlarla, uzun vadede faydalı olabileceği, belki de ileride düşündürebileceği umuduyla kimlikler üzerinden değil de ilkeler üzerinden konuşmaya gayret ediyordum.

FETÖ İmamının Felaket Senaryoları

FETÖ imamı olarak bilinen arkadaş başlangıçta oldukça örgüte bağlı bir kişilikti. Örgütün kendisine güvenerek şehirdeki bütün anahtarları teslim ettiğini ve böylesini babasının bile kendisine yapmadığını anlatıyordu. Bu durum örgütsel yapılarda bilindik bir taktik olarak, kişilere çoğu zaman kabiliyet ve çapının çok üzerinde görev ve sorumluluklar verip onlara yeni bir kimlik/şahsiyet kazandırma yoluyla örgütün sadık bir elemanı haline getirme yöntemiydi.  Ancak kendisinin bunu anlayacak ne tahsili ne tecrübesi ne de kapasitesi vardı.

FETÖ imamı, 15 Temmuz darbe girişimini FETÖ’nün yaptığını kabul etmemekle birlikte özellikle öfkeli olduğu dönemlerde “15 Temmuz’da asker olsaydım önüme geleni tarardım.” diyerek adeta katliam yapabileceğini ifade ediyordu. Yine gördüğüm kadarıyla bunu yapabilecek ne yürek, ne bilek, ne de tabiat vardı. Ama devlete,  topluma ve FETÖ karşıtlarına öyle bir kin duygusu yaşıyordu ki intikam almaktan bahsedebiliyordu!  Cezaevinin sinir bozucu iklimi FETÖ’cülere aşırıya kaçan hemen her şeyi söyletiyordu!

Koğuştaki ilk günlerimde “Bu zulüm böyle gitmez, Türkiye’ye ya büyük bir gök taşı düşecek, ya da büyük bir deprem olacak ve böylece her şey yerle yeksan olacak.” gibi felaket senaryoları kuruyordu. Kendisine “Göktaşı önce senin evine düşer.” dediğimde “Düşerse düşsün hiçbir şey gözümde yok.” diyordu.

Bu FETÖ imamımın bir takım batini fikirleri nedeniyle, bugün ülkeye çöken deprem felaketini, davalarının doğruluğuna yormuş olduğundan eminim. Muhakkak “İşte ben demiştim.” diyordur.

Bilindiği gibi bu ve benzeri cemaat yapıları; saçma salak uydurmalarla, hurafelerle; kendi ezoterik anlayışlarını desteklemeye çalışırlar. Bu sebeple, son 150 yıldır başı beladan bir türlü kurtulmayan İslam dünyasında, deprem gibi bela ve musibetleri bölgelerinden kovaladıklarına dair hikâyeler uyduran sözde şeyh ve din önderi(!) meczuplara bolca rastlamaktayız. Aslında Fethullah Gülen de o meczuplardan biridir.

Dedesinden dinlediğini söylediği, depremden nasıl korunduklarına dair meşhur hikâyesidir. Aynen şöyle diyor:

“Dedem o imama inanırdı. O köyün imamı bir âlim. Şiddetli zelzele oluyor binalar yıkılıyor kütür kütür, herkes harmanlıkta yatıyor. Harmana giderken Şamil Ağa nereye gidiyorsun diye sordum ‘Gitme’ dedi. ‘Git evinde yat eğer bir taş düşerse gel benim başıma vur’ dedi. ‘Ne demek o’ dedim. Dedi ki bu gece ben baktım Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem geldi arkasında da insanlar vardı. Bana dedi ki ‘Molla Muhammed bu köy senin mi’ diye sordu. ‘Ben de evet benim ya Resullullah’ dedim. Bunun üzerine döndü Hz. Ali’ye dedi ki ‘Ya Ali bir kazık da buraya çak, burada zelzele olduğunda binalar yıkılmasın’ Ve hakikaten çok şiddetli zelzelelerde de binaların yıkıldığı görülmedi. Molla Muhammed heralde adam çok nazı geçenlerden biriydi.”

İşte bu zırvalara benzer yüzlerce hatta binlerce yalan üretilerek efsunlanmış bir hareketin mensuplarıyla akıl, bilim, feraset, basiret kısacası Sünnettullah perspektifinde nasıl buluşacaksınız?    Ne yazık ki bu zihniyet sahipleri İslam dünyasında yalnız değiller.  Daha da vahimi çoğunluktalar!

Bu zihniyetin tek ilacı “Ey iman edenler! Allah’a, Resul’üne ve Resul’üne indirdiği Kitap’a ve daha önce indirilmiş kitaplara iman edin.” (Nisa-136) buyurarak iman ettiğini iddia edenleri tekrar imana davet eden Kuranı Kerimi başucu kitabı yapıp ne dediğini derinlemesine okumak düşünmek ve irdelemektir. Kuran ile yeniden tanışmak ve buluşmak zorundayız. Aksi takdirde bu türden pek çok çarpıklığı ortadan kaldırmak mümkün değildir.

FETÖ İmamının İtirafları 

FETÖ imamı, koğuştan sağlık nedenleri ile tahliye olan iş adamının FETÖ’ye önemli ölçüde maddi manevi desteklerde bulunan mütevelliden birisi olduğunu söylüyor, bu iş adamının İstanbul’da büyük bir emlak zengini olduğunu, FETÖ dışındaki diğer kurum, kuruluş ve camilere de cömertçe destek verdiğini anlatıyordu. Kendisinin hâlihazırda FETÖ’den kaynaklanan borçlarını ödemeye devam ettiğini ve eşine de dışarıda yardım yaptığını, ancak bu iş adamının: ”Fetullah Gülen yanlış yaptı, Cumhurbaşkanından ve milletten özür dilemesi gerekir.” dediğini ifade ediyor, onun bu söylemine gönül koyuyordu.

Ayrıca bu iş adamının, silahlı silahsız ayırt etmeden böyle bir FETÖ mücadelesini de doğru bulmadığını ve kendini de güvende hissetmediği için Türkiye’de neyi var neyi yok satıp yurt dışına yerleşmek istediğini söylüyordu.

İş adamının eşi de kısa süreli tutuklu kalmış. Ancak otuz yaşlarında olan bekâr kızı Bandırma Cezaevinin bayanlar bölümünde hapis yattığından dolayı, özel yatı ile yurt dışına kaçmak için, kızının serbest kalmasını bekliyormuş!

İmam İş Adamına Düşman Oldu!

İş adamı sağlık nedeniyle tahliye olduktan bir müddet sonra FETÖ imamı ile aynı dosyada iddianameleri çıktı.  FETÖ imamı bu iddianameden hem iş adamının hem de kızının, kendisi hakkında FETÖ imamı olduğunu deşifre ettiklerini, yapının o bölgedeki çalışmalarını da ifşa ettiğini öğrendi.

Bu süreçte FETÖ imamından şunu da öğrendim. Meğer 17/25 Aralık sonrasında örgüt, herhangi bir şehre, birini FETÖ imamı atamış gibi yapıyor, ancak gerçekte başka birini imam atıyormuş. Böylece faaliyetlerinin gizliliklerini sağlamaya ve sağlamlaştırmaya çalışıyorlarmış.

İddianameye vakıf olduktan sonra, FETÖ imamı, işadamının itirafçı olmasını bir türlü hazmedemiyor, hasta ve yaşlılığı nedeniyle hapis süresince ona yaptığı hizmetlerden dolayı da hayıflanıyordu. İmama göre iş adamı onu ve davayı satmıştı!   Mahkemeye geldiğinde yürümesinde bir sıkıntı olmadığı halde dışarıda hiç kullanılmadığı belli olacak kadar gıcır gıcır olan tekerlekli sandalye ile duruşmalara katıldığını, kendisine acındırmaya çalışarak rol yaptığını anlatıyordu. Bence artık zanda bulunuyor, tüm kötülükleri iş adamında görüyordu!

İş Adamı İtirafçı Yapılmamış!

İş adamının kızının FETÖ şirketlerinden birinde ortak olarak ismi geçiyormuş. Bu kız iki yıl hapis yattıktan sonra 6 yıl 4 ay civarında FETÖ üyeliğinden ceza alarak tahliye edildi.  Yanılmıyorsam iş adamı da 9 yıl civarında bir ceza almıştı.  Her şeyi olduğu gibi itiraf ettikleri halde mahkeme ikna olmamış olsa gerek,  baba/kız ikisini de itirafçı olarak kabul etmemiş!

Bu durum dahi yasaların kişiler lehinde ve aleyhinde istendiği gibi esnetildiğini gösteriyordu. Kendisini ifşa ettiği için iş adamına ve kızına ateş püsküren FETÖ imamından dinlediklerime göre bu kişilerin itirafçı statüsünde tahliye edilmeleri gerekirdi.

Elbette aksi de mümkün. İddianamelerini okumadım ve mahkemedeki dosyayı tam olarak bilmiyorum.  Ancak bildiğiniz üzere artık devletin bir bildiği vardır demiyor ve diyemiyorum! Kendi görgü ve tespitlerimi esas alıyorum.

İmamın Anlattıkları

Koğuş ortamında aynı kişiler arasında hayatın tamamını kapsamadıkça, konuşup sohbet edecek konu bulmak her zaman mümkün olmuyor. Birkaç konu sonunda konuşacak mevzu tükeniyor. Bu yüzden bir müddet sonra tutuklular hemen her şeylerini paylaşıyor,  küçük büyük yaşanan bütün olayları birbirlerine anlatıyorlar.

FETÖ İmamı da zaman zaman görevi gereği neler yaptığından bahsediyordu. Görev süresince Zaman gazetesine abone sayılarının artırılması için yukarıdan gelen baskılardan illallah ettiklerini, ister istemez sanal abonelikler ürettiklerini; gazetenin kapatılmasından sonra rahatlasalar da bu sefer de İzmir’de Zafer Ayvaz’ın çıkardığı Ekoloji dergisinin kendilerine musallat olduğunu anlatıyordu.

Kendisinden önceki dönemde yapı çalışanlarının (ışık evi, dershane, yurt vb.)  aldıkları maaşlardan yardım maksadıyla veya gazete, dergi vb. abonelikler için çeşitli paralar kesilmesini ve sigorta girişlerinin kasıtlı olarak aksatılarak istismar edilmelerini engellediğini, personellerin haklarını iyileştirerek emeklerinin zayi olmasının önüne geçtiğini söylüyordu. Özellikle az maaş verilmesi gibi istismarların FETÖ ablalarında daha fazla yapıldığını anlatıyordu.

İmam, kendinden önceki FETÖ imamının, bağlı bulunduğu üst imama, örgütsel faaliyetler hakkında çok şey yaptığına dair abartılı bilgiler aktardığını söylüyordu. Mevcut olandan daha fazla sayıda etkili ve yetkili kişilere ulaşılıp yapıya kazandırıldığını,  sohbet toplantıları ve etkinlikler düzenlendiğini rapor etmiş. Dahası birçok esnaftan fazladan himmet adı altında para alınmış gibi yaptığını ve pek çok harcamayı yapılmış gibi gösterdiğini tespit etmiş. FETÖ imamı bunları söylerken benzer tespitleri başka FETÖ imamlarının da benzer şekliyle kendisiyle paylaştığını anlatıyordu.

Anlaşılan FETÖ yöneticileri, kendi görev alanı ile ilgili çok iş yaptığını ve birçok başarıya imza attığını anlatarak takdir görmeyi bir strateji olarak çokça uygulamışlar.

FETÖ Balonu Neden Patladı? 

İmamın anlattıkları; örgütte sistemin nasıl işlediğinin ipuçlarını veriyor, sağlıklı bir iç ve dış değerlendirme ve denetleme sistemi olmadığını gösteriyor. Herkes kendi konumunu yüceltmek için gerçek dışı bilgileri yukarıya gönderiyor, bir bakıma kendi kariyerini ve sicilini oluşturuyor.

Anlatılanlar; yeterli başarıyı yakalayamamış bir FETÖ imamının yerinde gözü olan, kenarda hazır bekleyen pek çok kişi olduğunu da gösteriyor. Ayrıca klik şeklinde örgüt içi mücadeleler de görevdeki ekibin sanal başarılar üretmesini bir bakıma zorunlu kılıyor!

FETÖ, mütemadiyen büyüme perspektifinde yapılanmış bir örgüt. Bunu bilen örgüt yöneticileri, haris liderlerinin duygularını tatmin edecek abartılı haberlerle yanına gitme zorunluluğunu hissetmektedirler. Zira yaşı hayli ilerlemiş örgüt elebaşı, nihai hedefe ulaşmak için çok az zamanının kaldığını düşünmekte, müritlerini bu yönde sıkıştırmaktadır.

Bu nedenlerle FETÖ imamları adeta birbirleri ile yarışırlarcasına; Yargı İmamı yargı tamam, Emniyet İmamı Emniyet ve Jandarma tamam, Asker İmamı Ordu tamam, MİT İmamı MİT tamam gibi şişirilmiş sahte raporları müteselsil olarak Fetullah’a kadar ulaştırdıkları anlaşılıyor. Fetullah’ın da topladığı bu raporları üstündeki emperyal güçlerle paylaşarak en büyük payeyi kaptığını anlamak için sanırım müneccim olmaya gerek yok.

FETÖ imamından dinlediklerim neticesinde; her biri ayrı bir örgütsel başarısızlığı gösteren MİT operasyonu, 17/25 Aralık ve 15 Temmuz teşebbüsleri böyle bir yanlış bilgi ve istihbarat zeminde kurgulanmış olduğu kanaati edindim. Her ne kadar FETÖ’cüler başarısızlık ve hata gibi bir kelimeyle,   “Hocaefendi” ismini yan yana getirmekten ödleri kopsa da,  netice itibariyle durumun böyle olduğu son derece aşikârdır.

Öyle anlaşılıyor ki emperyalist güçler,  özgüveni tavan yapmış örgütün başaracağına kani olunca, bu mankurtlara yol vermişler.

Nitekim FETÖ mensubu gazeteci Ahmet Dönmez,  “Cemaat, içeriden adım adım 15 Temmuz’a nasıl sürüklendi?”  başlıklı 37 bölümlük yazı dizisinde bu gerçekleri kendi perspektifinden belgeleriyle ifşa etmiştir.  Bu tür ifşaatlar, içlerindeki derin kuşkuya rağmen, “Darbeyi biz yapmadık.” diyen, örgüt sempatizanları için aydınlatıcı olur kanaatindeyim.

Haftaya FETÖ imamının itiraflarına devam edelim inşallah.

Anahtar kelimeler: FETÖ, İmam, İtirafçılık, cemaat, Darbe, Deprem

ETİKETLER: ÜSTMANŞET, yazarlar
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.